Doğaya Dönüş: Cüneyt Devrim

Pazarlamasyon Dergi'nin özenle hazırlanan ilk sayısında, sektörden önemli isimlerin yer aldığı "Doğaya Dönüş" adlı bir bölümümüzde yer alan isimler, kendilerine vakit ayırıp doğayla iç içe geçirdikleri özel anları, bu özel anların zamanla nasıl vazgeçemedikleri bir hobiye dönüştüğünü bizlere keyifle anlattılar. Dilerseniz Pazarlamasyon Dergi'nin ilk sayısında dalışla ilgili anılarını bizlerle paylaşan Havas İstanbul CEO'su Cüneyt Devrim'in bu keyifli anılarına birlikte göz atalım.

Spora özellikle doğa sporlarına her zaman meraklıydım. Daha genç yaşlarda kişisel merak, adrenalin, heyecan varken, yaş ilerledikçe sağlıklı kalabilmek, iş hayatının stresinden kaçış ve terapiye dönüştü biraz. Zaten meditasyon dediğimiz de kafamızı boşaltabilmek, “an”da kalabilmek değil mi? Yemek yaparak, bahçeyle ilgilenerek veya doğa sporlarıyla bunu yapabilmenin yoga matı üzerindeki nefes egzersizlerinden bir farkı yok bence.

2002 yılında ilk tüplü dalış ile tanıştığımda böyle derin düşünceler peşinde değildim tabii. Kaş’ta eşimle birlikte tatildeyken şans eseri üniversiteden bir sınıf arkadaşımızla karşılaşmamızla başladı benim dalış hikayem. Kaş’a yolu düşmüş olanlar bilir, orada bir hafta geçirip de aklında dalışı bir denesem mi diye geçirmeyen kimse yoktur. Sevgili Altuğ’da, dalış eğitmeni çıkınca haliyle bizim de denemekten başka çaremiz kalmadı. Denize sevgimiz büyüktü (kızımızın adından da belli) ve üstünü sevdiğimiz kadar suyun altını da çok merak ediyorduk.

İlk deneme dalışı, eğitmenin sizi tüpünüzden tutup 8-10 metrelerde dolaştırdığı (poşet çay gibi gezdirilmenizden bizim oralarda “Lipton Diving” olarak adlandırılır) sizin sadece palet vurarak etrafa “aman tanrım balıklarrrr...” diye gulu gulu dolaştırıldığınız dalış, harika bir deneyim haline dönüştü. Bir anda karadan kopan, kendine ait yeni bir dünya bulan birisine dönüşmüştüm. Bir sonraki sene hemen eğitimler tamamlandı ve gerçek dalışlara başlandı tabii. Ekipmanları giyindikten ve suyun altına indikten sonra bildiğimiz dünyadan tamamen kopmuş olma hali çok anlatılabilir gibi değil. Deneyimlemediğiniz ve fizyolojik olarak da ait olmadığınız bir yerde geziyorsunuz temelinde. Denizin altında olan bitki örtüsü, canlılar,  hatta renkler bile çok farklı. Dışarıdan bildiğinizi, gördüğünüzü, deneyimlediğinizi sanıyorsunuz ama içerisinde oraya ait gibi gezdiğinizde iş başka bir hal alıyor.

Ekipmanlarınız, tüpünüz, maskeniz ile kendi dünyanızdan başka bir gezegene gitmiş de orayı geziyor gibisiniz. Yerçekimi bile farklı. 😊 Hareket kabiliyetiniz, fizik yasaları bildiğiniz dünyanıza göre hareket etmiyor ama oradaki canlılar sizi hiç sorgu sual yapmadan içlerine alıyorlar. Aralarında yüzerken üzerinizde bu garip nargile gibi fokurdayan adam kim gibi, dışlayan, sizi oraya ait hissettirmeyen, solungaçsız bir canlı olarak hakir görüldüğünüz bakışları üzerinizde hissetmezsiniz. Hatta merak ederler, çekinerek ama bir o kadar da merakla ilgiyle bakanlar olduğu gibi, koca bir orfoz varlığınızı hiç umursamadan yanınızdan süzülüp de gidiyor olabilir. Dediğim gibi benim için en önemlisi suyun altında geçen o bir saat tamamen farklı bir dünyada gezinirken bütün diğer düşüncelerimden arınarak, bir keşfe çıkabilmek.

İşin içine girince tabii ben öğrenebildiğim kadar öğrenmek istedim ve eğitimler yıllar içerisinde devam etti ve beş sene kadar önce eğitmenlikten bir önceki kademe olan “dive master” oldum. Yani artık suyun altında benimle birlikte dalan ekibin liderliğini yaparak dalışı yönetenlerden birisi haline gelmiştim. Dalış çok zevkli olsa da dünyanın en tehlikeli sporlarından da biri. Sebebi su altında ki tehditler değil, ait olmadığınız bir ortamda yapılabilecek hatalar veya sorumsuzluklara asla tahammülünün olmaması.

Bu nedenle dalış liderliği bana ekip sorumluluğu anlamında başka bir tecrübe sağladı. Suyun altına indiğinizde sizinle birlikte dalan kişilerin sorumluluğu dalış liderindedir. Tüplerindeki havadan, gereksiz derinliklere inilmemesinden, ekipmanlarda yaşanacak aksaklıklardan,  kademeli çıkıştan, kaybolmadan varış noktasının bulunmasına kadar her türlü detay liderin sorumluluğundadır ve bu bazen formalite gibi gözüken detaylar insan hayatıyla çok yakından ilgilidir. Yıllar içerisinde bunları tecrübe ederken, ayrı bir olgunluk ve bir iç disiplin kazandığımı gördüm. Ajans hayatım içerisinde de liderlikle ilgili her gün başka bir deneyim yaşarken, teknede yeni ekipleri dalışa hazırlarken her seferinde küçük liderlik simülasyonları yaşıyor insan. Güven ilişkisini kurmak, sakin kalmalarını ve emin olmalarını sağlamak bazen dalış öncesi yaptığımız 5-10 dakikalık briefinglerde kendimi nasıl ifade ettiğimle, vücut dilimle ve benim sakinliğimle alakalı. Aynı konkur öncesinde ajans toplantısında olduğu gibi... 😊

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir