Sürdürülebilirlik ve Kurumsal Hayat

Ekosfer Derneği Yürütme Kurulu Üyesi Özgür Gürbüz: "Sürdürülebilirlik sanıldığı kadar karışık bir kavram değil aslında. Gezegenin bir bahçe olduğunu düşünürsek; bahçelerdeki meyvelerle beslenmek, ağaçların altında dinlenmek, bahçenin üzerine yapılar yapmak bizim elimizde. Tabii bahçedeki tüm ağaçları kesmek de mümkün, korumak da…"

Dünyanın kaynakları hızla tükeniyor. Bilim insanları tüketimin bu hızla devam etmesi durumda, 2050 yılında dünyadaki tüm kaynakların tükenebileceğine işaret ediyor. Bugün “sürdürülebilirlik” kavramı çerçevesinde tartışılan küresel ısınmayı gündeme ilk getiren Birleşmiş Milletler, 2030 yılına kadar gezegeni korumak ve tüm insanların barış ve refah içinde yaşamasını sağlamayı hedefliyor. İklim koruma konusunda şu andaki politikaların değiştirilmemesi durumunda 28 yıl sonra, yani 2050 yılında dünya nüfusunun yarısından fazlasının “çok yüksek su riski” olan bölgelerde yaşamlarını sürdürmek zorunda kalabileceğine dikkat çekiliyor.

Peki sürdürülebilirliğe yaklaşımımız ve ortak değer yaratmak için stratejiler neler olmalı? Son zamanlarda en çok telaffuz edilen sürdürülebilirlik kavramıyla ilgili, Ekosfer Derneği Yürütme Kurulu Üyesi Özgür Gürbüz ile görüştük. 

Sürdürülebilirlik ve kurumsal hayat
Sürdürülebilirlik sanıldığı kadar karışık bir kavram değil aslında. Gezegenin bir bahçe olduğunu düşünelim. Bahçelerdeki meyvelerle beslenmek, ağaçların altında dinlenmek, bahçenin üzerine yapılar yapmak bizim elimizde. Bahçenin misafirleriyiz ama büyük bir özgürlüğe sahibiz. Bahçede yapabileceklerimize dair izinleri bahçe sahibinden değil bahçenin misafirlerinden, kendimizden alıyoruz. İhtiyaçlarımız eylemlerimizi belirleyen ilk faktör ama yalnız değil. Bilincimizi de kullanmak zorundayız çünkü bahçenin sınırları belirli. Bahçedeki tüm ağaçları kesmek de mümkün, korumak da… 

İhtiyaçlarınızın yanında bilinçli eylemler yoksa bir felakete davetiye çıkarıyor olabilirsiniz. Sadece bilinçle hareket etmek de yeterli değil çünkü o bahçe bizden sonra da kullanılabilir durumda olmalı. Bu yüzden de üçüncü bir faktörü, vicdanı da devreye almalıyız. Çocuklarımız veya başkalarının çocukları; bizden hesap soramayacak bir kuşağa nasıl bir bahçe bırakacağımızı aslında yaşadığımız dönemdeki bilince dayanarak aldığımız kararlar, koyduğumuz kurallar kadar vicdanımız belirliyor.

Şirketleri en çok zorlayanın vicdan olduğunu düşünüyorum, çünkü eylemlerini duygular değil veriler şekillendiriyor. İhtiyaçları belirlemek, bazı durumlarda ihtiyaç yaratmaya varsa bile çoğu zaman bir temele dayanıyor. Şirketlerin bilinci kurallardır var ve onlara uymak zorundalar. Müşterileri olmayan gelecek nesiller veya insan dışı canlıların ihtiyaçlarına gelince burada kurallar ve veriler yetersiz kalabiliyor. Sosyal sorumluluk faaliyetleri bu açığı kapatmaya çalışıyor. Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları da aslında şirketlerin bilincini güçlendirmek için aradıkları verileri sunuyor. Bu verilerden yola çıkarak devletlerin kurallar koyması ve bahçeye bir düzen kazandırması da mümkün. 

İklim kriziyle birlikte, bu krize yol açan petrol, kömür ve doğalgaz gibi fosil yakıtların nasıl azaltılacağına dair onlarca veri hayatımıza girdi. Şirketler, doğası gereği, kendilerine net bir yol haritası sunan bu verileri benimsedi, bu da son yıllarda iklim kriziyle ilgili şirketlerin faaliyetlerini artırdı. Krizin büyüklüğünün ve neredeyse her ekonomik faaliyetle ilişkili olmasının da payı büyük. 

Şirketlerin iklim krizi nedeniyle bu konuda etkin olmaya çalışması olumlu ancak sosyal sorumluluğun çoğu zaman bir göz boyama faaliyetine veya tanıtım çalışmasına dönme riskine karşı daha somut adımlar atılmalı. Gördüğüm en büyük eksiklik, şirketlerin bu gibi faaliyetleri “şirket dışı” işler gibi algılaması. Sanayi şirketinin çocuklara yardım kampanyası düzenlemesi, bacasından zehirli gazlar çıkan bir şirketin, o sorunu halletmek yerine kumsalda plastik atık toplaması örneğin. Bahçemizdeki şirketlerin öncelikle bahçeye verdikleri zararları azaltmaları en doğru yöntem. Üretim ve hizmet süreçlerini iyileştirmeyi başaracak, bu gerçekle yüzleşecek cesur firmaların hem bahçede daha uzun süre kalacağını hem de bahçenin daha uzun süre yeşil kalmasını sağlayacağını düşünüyorum.

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir