Pekin’deki Büyüme Çin Malı Çıktı

Dünya ekonomilerinin ihracat devi Çin, bilindiği üzere ABD’den sonra 2. Büyük ekonomi ünvanına sahip ülke konumunda. 2001’den 2010’a kadar IMF’nin  tahminlerinin çok üzerinde bir grafik çizen Çin Halk Cumhuriyeti, 2008 krizinde tüm dünyada dengeler değişirken rolünü çok iyi oynayarak pastadan en büyük payı alan BRIC ( Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) ülkeleri arasında yer aldı. Ancak  Avrupa’da ve Amerika’da işler pek de yolunda gitmezken, 2. Büyük ekonomi Çin’in buna duyarsız kalması beklenemezdi. Hal böyle olunca da başta Çin olmak üzere diğer büyük ekonomilerin büyüme oranlarında ciddi bir yavaşlama meydana geldi.

Büyümek için üretim kapasitelerini arttırıp piyasaya likidite sağlayan Çin yönetimi, ihracat oranlarında en büyük paya sahip olan Avrupa ülkeleri ve ABD’de soğuk rüzgarların esmesi sebebiyle daralan ihracat pazarlarının etkisiyle büyüme modelini iç talebe yöneltmiş durumda. Diğer bir yandan ,bir süre önce IMF ,Çin’deki gidişatın sonucu olarak yıl sonu büyüme oranı tahminini yüzde 8,2’den 8,0’e indirdi ve “sert iniş”  sinyallerini verdi.

Ekonomistte  bu konu hakkında yapılan bir haberde yer alan Anwal Katar Genel Müdür Yardımcısı Afa Boran’a göre sorunun temelinde büyümek için çok fazla yatırım yapan ve üretim kapasitelerini arttıran Çin’in Avrupa’daki yavaşlamayla gerileyen talebin yarattığı atıl kapasitenin olduğu görüşünü ortaya koyuyor ve sözlerin şöyle devam ediyor; “Zaten birçok sektörü sübvanse eden Çin hükümeti ,özel sektörün büyüyen zararını karşılamak zorunda, fakat sınırlar var. Tüm bunları yaparken de piyasaları iyi yönetmek zorunda” …

Çin’deki büyümenin yavaşlamaya rağmen yüzde 9 ile 9,5 arasında olacağını belirten HSBC’nin Çin başekonomisti Qu Hongbin, ''Yavaşlamanın iç talepteki gerileme ile önceki mali sıkılaştırma önlemlerinin nedeniyle yapısal olmaktan ziyade döngüsel olduğunu ve Pekin’in büyümeyi yüzde 8’in üzerine çekmek için gelecek aylarda teşvike gideceği'' yorumunu yaptı.

Peki, Çin’de yaşanan bu gerileme dünya ticareti ve ekonomisinin dengelerini değiştirecek mi? Bundan hangi ülkeler etkilenecek?

Coğrafi konumuna göre bakacak olursak dünyanın önde gelen ekonomilerinden Japonya ve gelişmekte olan Güney Kore, Çin ekonomisinden en fazla fayda sağlayan üretici ülkeler kategorisinde yer almakta. Dolayısıyla Çin’de yaşanan bu önemli gerileme bu ülkelerin ekonomilerini doğrudan etkileyecektir. Buna örnek olarak Güney Kore’nin ikinci çeyrek ihracat verilerinin beklenenden aşağıda gelmesi gösterilebilir. Brezilya, Kanada ve Avustralya gibi ülkeler de bu gelişmeden olumsuz etkilenecek emtia ülkeleri olarak gösteriliyor.

Türkiye ise doğrudan etkilenecek ülkeler arasında olmasa bile bu gelişmeye kayıtsız kalamayacak ve yıl sonu büyüme oranlarında ortaya çıkacak olan verilerde Çin etkisini gösterecektir. Öte yandan büyüme oranının yüzde 7 seviyesine demir atması ve istikrar sağlaması halinde küresel ekonomi açısından olumlu bir gelişme olarak görülebilir. Çin’in iç tüketime yönelmesiyle tüketim gücünün artması ithalatın da önünü açacaktır. Böylece  gelişmiş ülkeler ve belki de Türkiye uzun vadede Çin’deki tüketim ivmesinden yarar sağlamaya devam edebilir.

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir