Tüm sektörler, yetenek açığının ve yetenek dönüşümü gerekliliğinin aciliyetini hissederken, dünya da büyük resimde çok yönlü olarak değişmeye devam ediyor. Bir yandan, yaşlanan dünya, yeni neslin değişen beklentileri, göçler ve ekonomik kriz, diğer yandan da yapay zekâ ile değişen yetenek ihtiyacı, markaları sürekli olarak insan kaynakları politikalarında yeniliklere ve yeni arayışlara itiyor.
Bugün markaların, yetenek yönetimine getirdikleri yeniliklerin ötesinde; markalar, yetenek yönetimini, markanın stratejik büyümenin motoru olarak ne şekillerde kullanabileceğinin yeni yaklaşımlarını paylaşacağım.
Mülteciler, markamıza hoşgeldiniz
Avrupa’daki yeşil enerji dönüşümü için onbinlerce teknik iş gücü açığı bulunuyor. Bu açık kapatılmadan, bu alanda çalışan markaların daha fazla satış yaparak, daha fazla üreterek büyümesi mümkün değil. Bu açığı kapatmak için, yeşil enerji dönüşümü sağlayan The Switch, mültecilere yönelik ücretsiz bir eğitim programı başlattı. Güneş paneli ve sürdürülebilir enerji ekipmanlarının kurulumunda çalışacak nitelikli teknisyenler yetiştiren bu program, aynı zamanda mültecilere ekonomik fırsatlar sunuyor. Kişisel yorumum, mültecileri, en iyi şekilde entegre eden sektörler yarın ayakta kalacak. Mülteci konusu, ülkemizde tabu konulardan birisiyken ve mültecilere iş imkânı kayıt dışı sektörlerde ağırlıklı olarak sağlanıyorken ve ülkemiz bir mülteci ülkesiyken, bu alandaki cesur adımlarla markalar büyüyecek.
Yeteneği işe dönüştürmek
Müşteri deneyimi eğitimleri konusunda dünyadaki lider şirketlerden birisi kim? Disney. Neden? Çünkü, Disney, müşteri deneyimi ve memnuniyeti konusunda yılların biriktirdiği bir deneyim ve itibar var. Bu deneyimi, sadece kendi işlerindeki müşteri memnuniyetini korumak için kullanmıyor, aynı zamanda müşteri deneyimini geliştirmek isteyen şirketlere eğitim ve danışmanlık hizmeti sunarak da kullanıyor. Siz, şirket içindeki hangi yeteneğinizi ve deneyiminizi servisleştirebilirsiniz? Mesela, Türkiye’deki en iyi iş güvenliği eğitimlerini havayolları şirketleri veremez mi? Siber güvenlik alanındaki deneyimleriyle fintekler, kendi içlerinde bu yetenekleri işlere dönüştüremez mi?
Yeni markalar akademilerden doğacak
Son zamanlarda konaklama ve restoran işletmeleri alanlarındaki yatırımları ile dikkat çeken Vakko Grubu, bünyesinde servis sektörüne yetenek yetiştiren “Vakko Otelcilik ve Servis Akademisi”ni barındırıyor. Otelcilik ve servis alanlarında eğitim görmek ve kariyer yapmak isteyen genç yetenekler önce bu akademide eğitim görüyor ve bu akademi, aynı zamanda, Vakko’nun otel ve restoran işletmeleri için de doğal bir yetenek kaynağı işlevini görüyor. Benzer şekilde, MSA veya Usla gibi aşçılık kursları hayatlarına önce birer akademi olarak başladılar, sonra, her bir akademi, kendi restoranlarını hizmete açtı. Yakın gelecekte, özel üniversitelerin, kendilerinin, kendi mezunlarına istihdam sağlayan işletmelere genişleyeceğini düşünüyorum. Burada markalara çıkan bir ders de şu. Ne iş yaparsanız yapın, işiniz bir yandan da o işin akademisi olmak.
Şirketin değil, dünyanın yeteneğini yönetme işindeyiz
İnsan kaynakları ve yetenek yönetimi deyince aklımızda beliren çerçeve, şirketin mevcut çatısı altında çalışan insanların, toplam verimliliğini sağlamak, toplam kapasitelerini ve refahlarını artırmak ile sınırlı kalmasın. Başarılı markaların sırrı, bu sınırı, sınırsız olarak görmelerinden kaynaklanacak. Sözgelimi, müşteri hizmetleri alanına bakalım. Bugün başarılı teknoloji şirketlerinin çok azı müşteri hizmetleri servisini direkt olarak kendisi veriyor. Birçoğu, öncelikle, kullanıcıların birbirlerine yardımcı olabilecekleri, birbirlerinin sorularını yanıtlayabileceği forum benzeri yapılara güveniyor. Bu durumda, teknoloji şirketleri, müşteri hizmetleri departmanında, bir nevi, kendi müşterilerinden destek almış oluyor. Yani, yetenek kaynaklarına, kendi şirket sınırlarının ötesini de dahil ediyor ve müşterilerin zamanlarını, uzmanlıklarını ve tutkularını, markanın işleyişine dahil ediyor.
Çalışanların süper işvereni olmak
SuperApp kavramını bilirsiniz. SuperApp’ler, insanların bir alandaki her ihtiyacını karşılamayı ve tüm işlemlerini tek bir yerden halledebilmesini sağlayan devasa uygulamalardır. Bunun gibi, günümüzdeki başarılı işverenlerin de çalışanlarının süper işvereni gibi hareket etmek zorunda kalacaklarını düşünüyorum. Çünkü ekonomik kriz ve satın alma gücündeki daralma tüm dünyada hissedilirken, ülkemizde bu durum çok daha sert biçimde yaşanıyor. Maaşları artırma konusunda seçenekleri sınırlı olan markalar, çalışanlarının maaşlarını yükseltemiyorlarsa, onların satın alma güçlerini artırabilecek uygulamaları hayata geçirmek zorundalar. “Koç Ailem” gibi büyük markaların çalışanlarına sunduğu çeşitli indirim ve avantaj programları, yaygınlaşarak genişleyecektir. Şirketlerin, çalışanlarının ihtiyaçlarını toplu ve indirimli olarak temin edip, onlara finansal avantajlar sunma rolü üstleneceklerini göreceğiz.