İlk olarak 2019 yılının Aralık ayında Çin’ in Wuhan kentinde ortaya çıkmakla birlikte gelinen son durum itibarı ile bütün dünyayı etkisi altına alan ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak nitelendirilen Covid-19 salgını günlük hayatımızı ve sosyal yaşantımızı etkilerken aynı zamanda uluslararası ticareti de etkilemektedir.
Hem ülkemizde hem dünyada üretim tesislerinin faaliyetleri
durmakta, işletmeler kapatılmakta, tedarik ile ilgili problemler yaşanmakta ve uluslararası
üretim zincirleri neredeyse durma noktasına gelmektedir. Üretim ayağında
sorunlar yaşanırken tüketici tarafında da insanlar virüsün yayılmasını
engellemek adına evlerinden çıkmadığından pek çok ürüne ve hizmete yönelik
talepte azalmaktadır. Devletler virüsün daha fazla yayılmasını önlemek
adına olağanüstü hal ilan etmekte, salgının etkilerinin daha fazla hissedildiği
ülkelerde sokağa çıkma yasağına varan önlemler alınmaktadır.
Geliri ve mevcut nakdi azalmakla birlikte en basitinden kira ve işçi ödemeleri olan, borçları olan şirketler üretim yapmadan ne kadar ayakta durabilecektir? Likidite sorunu, iş yapamama sorununa ek olarak mevcut durumun ne zaman biteceğinin öngörülememesi de şirket hisselerinin değer kaybetmesine yol açmakta ve şirketlerin ayakta kalmasını zorlaştırmaktadır.
Ülkemizde de önlemler alınmakta olup, farklı sektörde birçok işyerinin faaliyetleri durdurulmuş, çoğu şirket çalışanlarını korumak ve virüsün yayılmasını engellemek adına uzaktan erişim suretiyle çalışma metodunu kullanmaya başlamıştır. Salgının yayılmasını önlemek adına alınan bu önlemlerin ülkemizde de ticari hayata olumsuz yansımaları söz konusudur. Ticari sözleşmelerle bağlı birçok şirket ve kişi bu olumsuz yansımaları hissetmektedir. Tam olarak bu noktada Covid-19 salgınının sözleşme kaynaklı yükümlülükleri yerine getirmeyi zorlaştıran kimi zaman imkansız hale getiren bir sebep olarak ileri sürülmesi mümkün olabilecek midir? Covid-19 salgını bir mücbir sebep olarak ele alınıp sözleşme taraflarınca ileri sürülebilir mi?
Öncelikle mücbir sebepten bahsedebilmek için bazı
şartların mevcut olması gerekmektedir.
- Taraflarca önceden
öngörülememeli,
- Olağanüstü ve objektif bir hal
söz konusu olmalı,
- Tarafların sözleşmeden kaynaklı
yükümlülüklerini yerine getirmeleri imkansız hale gelmeli,
- Tarafların kontrolü dışında
meydana gelmeli,
- Alınacak önlemler ile
engellenmesi mümkün olmamalı,
- Taraflardan herhangi birinin
kusuru ile ortaya çıkmamalı,
- Karşı tarafa mevcut duruma
ilişkin bildirim ivedi olarak yapılmalı,
- Mücbir sebep hali ile
yükümlülüğün yerine getirilememesi arasında nedensellik bağı olmalı,
- Mücbir sebep halinin
uygulanmasına ilişkin olarak sözleşme ile getirilen bir şekil şartının varlığı
halinde, şekil şartlarına uyulmalıdır.
Yukarıda sayılan sebeplerin varlığı halinde mevcut
durum mücbir sebep olarak kabul edilebilecek ve tarafların sözleşmeyi
feshetme, kısmen veya tamamen ifadan kaçınma, sözleşme ve
sözleşme kaynaklı yükümlülükleri askıya alma veya sözleşmeden
doğan yükümlülükleri yerine getirmek için ek süre talep etme hakları
doğabilecektir.
Mücbir sebep başlığından yararlanılmak istenen
sözleşme ayrıntılı olarak incelenmeli ve öncelikle sözleşmeye uygulanacak olan
hukuk tespit edilmelidir. Çünkü her hukuk sisteminin salgına ilişkin mücbir
sebep değerlendirmesi farklılık gösterebilecektir. Bizim hukukumuzda Türk Borçlar
Kanununda mücbir sebep tanımlanmamakla birlikte farklı kanunlarda mücbir sebep
hallerine örnek verilirken “salgın hastalık” bir mücbir sebep olarak
sayılmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurul’ unun 2017/1190 Esas sayılı kararında
da salgın hastalığın mücbir sebep olarak kabul edilebileceği belirtilmiştir.
Sözleşmeye uygulanacak olan hukukun tespiti
sonrasında ilgili hukuk sisteminde salgın hastalığın nasıl ele alındığı ortaya
konulmalıdır. Sonrasında ise sözleşme irdelenmeli ve salgın hastalık ile
bağdaştırılabilecek başlıklar tespit edilmeli ve bu başlıkların ifa
edilemezliği ile salgın hastalık arasındaki nedensellik bağı ortaya
konulmalıdır.
Tüm bu şartların sağlanması halinde dahi gözden
kaçırılmaması gereken bir diğer husus mücbir sebep halinden faydalanmak isteyen
tarafın mücbir sebep halinin meydana getirdiği etkileri ortadan kaldırmak ya da
mevcut etkisini azaltmak üzere başvuracağı bir alternatifin olup olmadığının
değerlendirilmesidir. Başvurulacak alternatif bir yöntemin varlığına rağmen
mücbir sebep halinden faydalanılmak istenmesi yargı mercilerince olumsuz yönde
değerlendirmeye konu olabilecektir.
Sonuç olarak, Covid-19 salgını sözleşmeye uygulanacak hukukun tespiti ve sözleşme şartlarının imkan tanıması halinde mücbir sebep olarak değerlendirilebilecektir. Ancak unutulmamalıdır ki genel geçer bir belirleme yapılarak Covid-19 salgınına dayalı olarak bütün sözleşme taraflarının ve ticaret hayatındaki aktörlerin sözleşme fesih talebi ileri sürmesi gerçekçi olmayıp yukarıda sayılan şartların kendi sözleşmeleri için ne kadar uygulanabilir olduğunun tespiti öncelikli olarak yapılmalı ve şartların mevcudiyetinin tespitinden sonra mücbir sebep başlığından yararlanma yoluna gidilmelidir. Aksi takdirde yapılacak bir fesih işlemi yargı mercilerince haksız bir fesih hali olarak nitelendirilerek kabul görmeyebilir ve işbu sebeple kişiler hak kaybına uğrayabilirler.
Yazar: Avukat Nisan DOĞAN
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Nisan Doğan, İstanbul Barosu'na bağlı avukat olarak görev yapmaktadır.
InCenTechs Bilişim Teknolojileri A.Ş. ve DoğanIPartners hukuk firmalarının kurucu ortağıdır.