Çocukların Maruz Kaldığı Cinsiyetçilik ve Kinder Sürpriz Yumurtaları

Tüm toplumlarda özellikle de ülkemizde kız çocuğu ve erkek çocuğu için önceden belirlenen belli sınırlar, keskin çizgiler vardır. Bu çizgiler çocukların küçük yaşta cinsiyetlerini yakınlarının onlara kabul ettirdikleri gibi kabullenmelerine ve toplumsal ön yargılarla büyümelerine neden oluyor. Yani çocuklar içlerinden geldiği gibi davranamıyor, büyüyünce olacakları kadınlar veya erkekler gibi davranmaya zorlanıyorlar.

Örnek vermek gerekirse erkek çocuğuna Barbie kız çocuğuna oyuncak araba alınmaz farklı cinsler birbirlerinin oyuncakları ile oynayamaz. Erkek çocuğunun rengi mavidir pembe giydirilmez, kız çocuğuna da hediye alınacaksa pembe, kırmızı gibi renkler tercih edilir çünkü o kız çocuğudur başka ne sevecek ki?

Benim bu yazıdaki amacım farkında olmadan çocuklarımızı maruz bıraktığımız cinsiyetçi yaklaşımlar. Zamane çocuklarının en çok maruz kaldığı şey markalar ve reklamlar. Evinizde televizyon olsun veya olmasın (ki pek çoğunuzda olduğuna eminim) çocuklar her yerde reklama maruz kalıyorlar, markaları elbet bir şekilde tanıyorlar. Bu tanıştıkları markalar onlara ne aşılıyor? Cinsiyetçiliğin yanında konuşulması gereken daha pek çok konu var elbet ırkçılık, saldırganlık, ayrımcılık gibi pek çok kötü şeye de maruz kalıyorlar ancak bugün vereceğimiz örnekler cinsiyetçilik üzerine olacak.

Öncelikle benim de çocukken neredeyse her gün yediğim ve hala da çok sevdiğim bir çikolata markası olan Kinder'in bu konuya yaklaşımından başlamak istiyorum. Kinder'in çok uzun yıllardır üretiği sürpriz yumurtaları hepiniz biliyorsunuzdur. Kinder geçtiğimiz sene içerisinde bu yumurtaları kız çocukları için pembe erkek çocukları için mavi üretmeye başlamıştı. Bu durum tabi ki başka insanların da tepkisini çekti kimi insanlar içinse bu tepkiler "gereksiz duyar kasmak" olarak yorumlandı.

Şimdi burada çok küçükmüş ve önemsizmiş gibi gözüken ufak ayrıntılar aslında çok daha büyük cinsiyetçi yaklaşımlara ve nefret söylemlerine neden oluyor. Kız çocukları kız oyuncaklarıyla oynamak istediği için pembe yumurta alıyor sonra kız çocukları kız oyuncaklarıyla başına bir şey gelmesin çorabı yırtılmasın üstü kirlenmesin diye evde oynuyor, kız çocuğu oyuncakları gibi cici ve tatlı elbiseleriyle düzgün oturmayı öğrenerek oyuncaklarıyla oynamaya devam ediyor, kız çocuğu oyuncaklarla oynama yaşını geçiyor annesine yardım etme ve okula gitme yaşına geliyor, kız çocuğu okulda kız gibi vurmakla kız gibi koşmakla suçlanıyor, kız çocuğu büyüyor ama başına bir şey gelmesin diye gittiği yerden evine erken dönmek zorunda kalıyor.... Bu böyle sonsuza kadar gidebilecek bir döngü aslında. Her şey onlara ileride ne yapacaklarını ve küçükken ne yapmaları gerektiğini söylememizle başlıyor.

Oyun ve oyuncaklar bir çocuğun geleceğinin şekillenmesi için belki de en önemli unsurdur ve biz hayatlarının ilk on yılında çocukların bütün hayatına şekil vermiş oluyoruz. Erkeklerin ürettiği ve oynadığı oyunlara karışmazken kız çocuklarına "evcilik" oynayacakları materyaller vererek gelecekte hayal ettikleri yaşamlarının oyununu oynamalarını bekliyoruz. Evde eşlerini beklerken diğer kızlarla kahve içmeye, minyatür fırınlarla yemek yaptırmaya özendiriyoruz sonra da iş yaşamında erkeklere oranla daha az kadının olmasından şikayet ediyoruz.

Bunun yanında bir de Lego'nun 1973'te oyuncakların içinden çıkan, "tüm annelere ve babalara" diye başladığı gönderdiği şöyle bir mektubu var:

“Yaratmaya duyulan istek her çocukta eşit miktarda bulunur. Kızlarda da erkeklerde de. 

Önemli olan hayal gücüdür. Yetenek değildir. Aklınıza gelen herhangi bir şeyi, nasıl isterseniz öyle inşa edersiniz. Bu bir yatak da olabilir, kamyon da. Bebek evi de olabilir, uzay mekiği de. 

Pek çok erkek çocuğu, bebek evlerini sever. Bunlar uzay mekiklerinden daha insancıldır. Pek çok kız çocuğu uzay mekiğiyle oynamayı tercih eder. Bunları bebek evlerinden daha heyecan verici bulurlar. 

Önemli olan, onların ellerine doğru materyalleri vermek ve içlerinden ne geliyorsa onu yaratmaları için izin vermektir.” 

Danimarka markası Lego, neredeyse yarım asır önce benim yazının başından beri anlatmak istediğim şeyi tek bir paragrafla anlatıyor aslında. Çocukları özgür bırakın, ne ile oynadıklarına ne tasarladıklarına karışmayın çünkü geleceği tamamen onlar tasarlayacak.

Toparlamak gerekirse, çocuklarınızın izlediği, okuduğu, gördüğü, oynadığı her şeye çok dikkat etmeniz gerekiyor. Onları cesaretlerini ya da öz güvenlerini kıracak şeylerden uzak tutmanız gerekecek ve içinde yaşadığımız toplumda bu hiç de kolay olmayacak. Bizlerin, çevremizdekilerin, hiç kimsenin çocukların geleceğini tasarlama gibi bir hakkı yok. Hepimiz çocuklara geleceklerini tasarlamayı en iyi şekilde öğretmekle sorumluyuz.

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir