Yüce Zerey: "Off-road, adı üzerinde bir yoldan çıkma hikâyesi"

Kariyeri boyunca birçok kurumda üst düzey yöneticilik görevlerinde bulunan ve yaklaşık beş yıl boyunca Hepsiburada’da CMO’luk görevini üstlenen Akademisyen ve Yazar Yüce Zerey, doğaya olan sevgisiyle başlayan Off-road hikâyesini tüm samimiyetiyle paylaştı. Zerey, Off-road tutkusunun; doğanın saklı güzelliklerini keşfetme ve normal bir araçla çıkamayacağın yerlere çıkma, gidemeyeceğin yerlere gitme, erişemeyeceğin güzelliklere erişme arzusuyla başladığını söylüyor.

 “Dağlarda hayat, düzlüktekinden daha insancıldır. Halk birbirine daha yakındır, istenirse de daha uzak, ihtiyaçlar da daha az ama daha zorunlu.” der Goethe. Doğa ile münasebeti olmayan, hayat bilgisine vakıf olmayan insan eksik insandır. Ne sahibi olursa olsun, neyi başarırsa başarsın, hangi statüye erişirse erişsin; bu eksikliği her nefesinde, hayatının her evresinde hisseder. Benim için doğanın ve hayat bilgisinin yeri bu olduğu için hiçbir zaman doğadan kopuk olmadım. Tam tersi her nefes alamadığımda doğaya koştum.

Off-road, adı üzerinde bir yoldan çıkma hikâyesi

Off-road hikâyesi; doğanın gizemlerini, saklı güzelliklerini keşfetme ve hayatı daha iyi tanıma motivasyonu ile normal bir araçla çıkamayacağın yerlere çıkma, gidemeyeceğin yerlere gitme, erişemeyeceğin güzelliklere erişme imkânı olarak başladı. 

Off-road, adı üzerinde bir yoldan çıkma hikâyesi. Herkesin bildiği, gittiği yolların dışına çıkma, ezberlerini ve konforunu bozma, karşına çıkan zorluklarla mücadele etme ve etmeyi öğrenme, hayatı gerçekten tanıma hikâyesi. Off-road, maziyi istikbale bağlar, sabrı öğretir, beraber yaşamanın, birbirine faydalı olmanın zevkini verir. Memleketim olan Bursa’da hem doğa güzellikleri ve şartları olarak hem de sanayi olarak Off-road için biçilmiş kaftandı. Bu motivasyon doğrultusunda kendime özel (Off-road a özel modifiye edilmiş bir kamyonet, ilk off-road aracım) bir araç toparladım ve başladım.

Tehlike, Off-road’un vazgeçilmez bir parçası

Merak edenler için, Off-road için aldığım online eğitimleri saymazsak resmi ve formal bir eğitim almadım. Ancak çok deneyimli off-road profesyonelleriyle çok vakit geçirdim ve geçiriyorum. Off-road konusunda sana en güzel eğitimi doğa ve karşılaştığın zorluklar veriyor. İşin başlarında, şehir egosuyla her çeşit aleti edavatı yanına alıyorsun. Kendini ve aracını çok güzel donatıyorsun ve “karşıma ne çıkarsa çıksın çözerim” egosuyla başlıyorsun. Ancak zaman ilerledikçe, sağlam parkurlar yaptıkça havalı ekipmanlarının ve kendinin ne kadar yetersiz olduğunla yüzleşiyorsun. Ekipmandan önce doğayı ve arabayı tanımak gerekiyor. İkisinin de dinamiklerine hâkim olamazsan sürekli sıkıntı yaşıyorsun. Araba, senin en değerli arkadaşın. Birbirinizin ruhuna hakim olmanız gerekiyor. Ruhuna hakim olmadığın eşya senin eşyan olmaz.

Aracın çalışma prensipleri nelerdir? Aracın güçlü, güçsüz yanları neler? Nerede, ne kadar zorlanıyor? Zorlandığında çözümün ne? Daha fazla zorlarsan ne olur? Herhangi bir sıkıntı yaşadığında nasıl çözeceksin? Ekipmanına hâkim misin? Ekipmanın yoksa alternatif neleri kullanabilirsin gibi sorulara sağlam cevaplar gerekiyor.  Sorulara cevap vermek tek başına yetmiyor. “Tek başıma yeterim. Her şeyi çözerim. Yeterince YouTube videosu izledim.” egosunu da bırakman gerekiyor. Bırakmazsan, tokat en ağır şekilde geliyor. Çünkü Off-road tek başına gerçekleştirilen bir eylem değil.  Uyumlu ve birbirini tamamlayan nitelikli bir ekip koordinasyonu gerektiriyor. Birinin aracı saplandığında diğer(ler)i çekerken, birinin aksı veya şaftı kırıldığında diğer(ler)i müdahale ediyor. Aracın içerisinde de bir co-pilot olması kritik, hem harita okumada hem yol takibinde hem de aracın yönlendirilmesinde. Bazen öyle yerlerde öyle pozisyonlarda kalıyorsun ki, co-pilotun inip seni yönlendirmesi, halat bağlaması, vinç atması gerekiyor.  

Tehlike, Off-road’un (yaptığın seviyeye göre) vazgeçilmez bir parçası. Şehrin veya kartvizitin illüzyonlarında köle olmaktansa, tehlike içinde özgür olmayı yeğlerim. Dolayısıyla Off-road’taki tehlike benim için; özgürlük, adrenalin ve nefes alma imkanı. Çok farklı düzeyde tehlikelerle  karşılaştım. Hepsi çok keyifli ve öğreticiydi. Sadece birkaçından bahsedecek olursak: 

  • Uludağ’ın zirvesine, 2 bin 543 metreye araba ile tırmandım. Son kilometrelerde kayaların üzerinden ilerledim. Defalarca devrilme noktasına geldim. Ama ne olursa olsun zirveye araç ile çıkmak muazzam bir keyifti. 
  • Bir gölün çekilen sularının yanıltması sonucunda içerisinde gram taş olmayan, salt milden oluşan bir çamura battım. Halk nezdinde bataklık diye tabir edilen, durdukça içine çeken bir çamur. Tam 6 saat süren uğraşlar sonucunda 3 traktör tarafından aracı saplandığı yerden çıkarabildik. Eğer çıkaramasaydık araç çamura tamamen gömülecekti. 
  • Artvin - Gürcistan sınırında, Gürcistan dağlarında ani bastıran bir sise eşlik eden yol şartlarında (dağdaki patikaların darlığından ve aracın yola büyük gelmesinden dolayı)  defalarca virajları birkaç seferde ve aracın bir tekerleği uçurum boşluğuna gelecek şekilde dönmek zorunda kaldım. Görüş mesafesinin bir metrenin altında olduğu böyle bir ortamda iniş, 3 saati karanlıkta olmak üzere tam 7 saat sürdü. 

  • Yaklaşık 70 derece olan dik ve çamurlu parkuru tırmanırken frenlerim koptu ve frenler olmadan geri geri sert bir şekilde frensiz inmek zorunda kaldım. Bilenler bilir, bu tip rampalarda geri geri iniş çok tehlikelidir çünkü direksiyonu milim oynatsan araç hemen devrilir. 
  • Uludağ’a başka bir zirve tırmanışında, sonlara doğru yaz mevsimi olmasına rağmen yolun bir kısmının tamamı karla kaplıydı. (Sağ tarafı uçurum olan dar bir patikanın üçgen ve yolunuzu kapatacak bir şekilde karla kaplandığını düşünün.) Küreklerle yolu açmaya çalışsak da kitle çok büyüktü. O kadar yolu geri dönmek istemedim. Co-pilotu araçtan indirdim ve aracı neredeyse uçuruma doğru yan yatacak şekilde oradan geçirdim. Ama yuvarlanmama gerçekten ramak kalmıştı. Gerçekten hatalı ve gereksiz bir riskti. 
  • Ve tabii defalarca; aks kırdım, şaft kırdım, direksiyon rotu kırdım, şanzıman dağıttım, diferansiyel dağıttım, lastik patlattım, araba camını kırdım, çamura balıklama dalmak zorunda kaldım, kar altında kaldım...

Off-road sonrası deneyimi taçlandıran, sohbet eşliğinde yemek yemek

Her pazar, sabah 08.30’da ekip olarak kahvaltı edilir. Bir gün önceden bakımları tamamlanan araçların yakıtları tamamlanır. Erzak alınır. Önceden belirlenmiş parkura ekip halinde hareket edilir. Öncelikle yorucu bir Off-road deneyimi yaşanır. Araçlar hasar alır, tamir edilir veya yürüyeninde ciddi bir problem varsa araç bırakılır. Off-road deneyiminden sonra işin keyif kısmı başlar. Ateş yakılır, çaylar demlenir, mangallar yakılır, hep birlikte güzel bir sofra hazırlanır ve sohbet eşliğinde yenilir. Yine konvoy halinde dönülür. Dönerken de herkes önce aracını (ki bazen bu 1.5-2 saat sürer) yıkar, sonra kendi üzerindeki çamurları tazyikli suyla yıkar ve böylece etkinlik tamamlanır. Bizim düzenli olarak her hafta yaptığımız etkinlikten anladığımız bu aslında. Gerçek bir off road deneyimi ve akabinde o deneyimi taçlandıran bir sohbet eşliğinde yeme-içme deneyimi. 

“Doğayı olduğu gibi, tüm sonuçlarıyla kabullenmeye mecbursunuz”

Off-road’un bana en büyük katkısı; “Yer Altından Notlar” adlı eserinde Dostoyevski’nin ifade ettiği gibi: “Doğa size danışmaz; onun sizin isteklerinizle, kanunlarını sevip sevmemenizle işi olmaz. Doğayı olduğu gibi, tüm sonuçlarıyla kabullenmeye mecbursunuz.” doğanın kabullenişi oldu. İnsanoğlunun, elinde ne kadar yetenekli oyuncakları, ne kadar kocaman egoları olursa olsun; acziyetini görme ve anlama imkânı sağladı. Okuma, anlama, deneyimleme ve üretme bileşenlerinden oluşan hayat bilgisinin derinliklerine erişme imkânı sağladı.Hangi bitki nerede yetişir? Hangi meyve-sebze, nasıl yetişir? Toprağın özellikleri nedir? Rakım değiştikçe bitki örtüsü ve toprak nasıl değişir? Görmediğin veya belgesellerde gördüğün farklı hayvan türleri nelerdir? O hayvan türlerinin özellikleri nelerdir? Farklı şartlarda doğada nasıl yaşanır, nasıl barınılır? Ne yenir, nasıl yenir, nasıl içilir? Nasıl bir ekipmana ihtiyacın var? gibi birçok sorunun cevabını öğrenme ve deneyimleme imkânı buldum. Bu da sürekli zihin ağırlık çalışmanın, fizikselliğinin ve duygusallığının dengelenmesini sağlıyor. 

Off-road; aracın bakımı, kullanımı ve parkur deneyimi açısından ciddi bir fiziksel efor gerektiriyor. Hemen hemen her çıkış öncesi aracın bakımının yapılması gerekiyor. Çünkü arazide çok fazla vibrasyona, darbeye, zorlamaya maruz kalıyorsun. Dolayısıyla aracın belli civataları veya aksamları gevşiyor, yağlarının (motor, şanzıman vs.) sürekli takipte tutulması gerekiyor, elektrik aksamlarının suyla veya çamurla kesişen yerlerinin ve daha nice yerlerinin takip edilmesi ve bakımının yapılması gerekiyor. Bu işle aktif olarak uğraşıyorsan mutlaka bu bakım sürecinde aktif rol oynaman gerekiyor. Bir tamirciye vereyim halletsin dediğin zaman arazide mutlaka sıkıntı çıkıyor. Akabinde kullanım süreci de ciddi fiziksel bir efor istiyor. Çünkü düz yolda gitmiyorsun. Sürekli sarsıntı, sağa sola yatma, hoplama zıplama söz konusu ve senin bu şartlarda lastiklere direnen yollara direksiyonda tepki vermen gerekiyor. Bunu yaparken de hem arazi şanzımanını hem de aracın genel şanzımanını optimize etmen gerekiyor. Parkur esnasında karşılaştığın sorunlarda da araçtan inip müdahale etmen gerekiyor. Vinç kullanımı, halat kullanımı, başka bir aracın çekilmesi, aracın altına giren bir dalın kesilmesi, battığın çamurla mücadele veya karın kürenmesi vb. gibi birçok aksiyonda da fiziksel bir efor harcıyorsun. Tüm bu harcanan eforlar tabii ki önce yorgunluk akabinde de fiziksel ve mental zindelik yaratıyor.

Teorik olarak herkes bir seviyede Off-road yapabilir. Hakkını verebilmek için:

  • Off-road’a, doğaya ve araçlara dair bir tutku sahibi olacaksın. 

  • Doğayı, aracı ve dinamiklerini anlama konusunda dertli olacaksın. Acı çekeceksin. Çektiğin acıdan keyif alarak kendini sürekli geliştireceksin. 
  • Kullandığın araç ve ekipmanlarla bütünleşecek, ruhlarına hakim olacaksın. 
  • Karşılaştığın problemlerde yılmadan, çözüm üretmek için sabırlı olacak ve sabrında sebat edeceksin.
  • Disiplinli (bakımında, parkuru çalışmanda, sürüşünde, karşılaştığın problemlerin çözümünde)  ve sistematik olacaksın.
  • Yardım istemeyi de yardım etmeyi de bilecek, her daim takım oyuncusu olacaksın. 
  • Şehirde öğrendiğin ezberleri, illüzyonları bir kenara bırakacaksın. 
  • Doğaya ve aracına saygılı olacak, saygının da hakkını verecek görgüye sahip olacaksın.
  • Mantıklı riskler almayı, ezberini bozmayı, kendini zorlamayı bilecek; yeni keşif ve deneyimlere açık olacaksın. 
Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir