Häagen-Dazs tüm dünyada bilinen ve sevilen prestijli bir dondurma markasıdır. İsmine baktığınızda ise İskandinav kökenli bir marka olduğunu düşündünüz değil mi? Ancak Häagen-Dazs II. Dünya Savaşı'nı yakınen yaşayan Musevi bir ailenin çocuğu olan
Reuben Mattus tarafından 1959 Amerika'da kuruldu ve isminin İskandinav dilleri de dahil olmak üzere hiçbir dilde bir anlamı yok.
Sanırım ithal olanın kaliteli olacağı algısı sadece bizde değil tüm dünyada işe yarıyor ki tüm dünyada özellikle de Amerika'da gayet saygın bir dondurma markası olup çıkmış. Bizim kültürümüzde de bir ürün pahalı ve ithal ise özellikle de Batı'dan ithalse o ürünün parasını hak ettiğini düşünürüz. Öyle ki pazardan kumaş alırken bile duyduğumuz "İthal ama ablacım bu" genelde ikna edici bir cümledir ve bu da aslında bir algı oyunudur.
Sonrasında Reuben Mattus bu pazarlama taktiğini öyle sahiplenmiş ki, başka bir Amerikan dondurma markası olan Frusen Glädjé'e pazarlama taktiğini çalma suçuyla dava açmış ancak davayı kazanamamış. Çünkü Häagen-Dazs isminin anlamsızlığının aksine Frusen Glädjé İsveççe'de “Donmuş Zevk” anlamına geliyormuş. Yine de isminin manasızlığına rağmen tüm dünyaya yayılan markanın Häagen-Dazs olduğunu görebilmek önemli...
Häagen-Dazs örneğinden çıkarılacak önemli bir pazarlama dersi var: "Markanızın tüketiciler tarafından nasıl algılanacağı tamamen sizin elinizde." Siz markayı kurduğunuzda ismiyle, logosuyla, reklamlarınızla tüketicilerin gözünde o markayı konumlandırırsınız. Häagen-Dazs yeni bir ürün üretmeden, yüz yıllardır yenen bir ürünü bambaşka bir strateji ile pazarlıyor ve bu şekilde Amerika'daki diğer dondurmacılardan farklılaşıyor.