Rasyonel bir bütünlük olarak adlandırılabilecek teknoloji; bilgi kavramının etki ve değişimiyle birlikte dünya üzerinde yepyeni bir dönem ve devinim etkisini topluma yansıtmayı en iyi şekilde başardı. Nitekim bugün Dünya Bilişim Pazarı’nın toplam büyüklüğünü 2 trilyon Euro’nun üzerinde bir rakamla ifade edebilmek mümkün.
Peki Türkiye olarak teknolojik alan veya yatırıma ne kadar bir bütçe ayırıyoruz? Ayrıca bu alan içerisinde bilimsel ve teknolojik metot kullanımında Türkiye nasıl bir konumlandırma yürütüyor? Bugün Türkiye’nin Dünya Bilişim Pazarı içerisindeki payı yüzde 0.8, ki bence bu alanın henüz bu seviyede seyretmesinin en önemli sebebi iktisadi ve ekonomik yatırım yetersizliğidir. Cern’de yapılan bilimsel bir araştırma ile Türkiye’dekini ekonomik anlamda paralel olarak oranlandırabilir misiniz? Kullanıcı açısından yazılım sahteciliği, son dönem yazılım satın alma oranlarındaki düşüklük gibi nedenler ise bilişim ve emek piyasasını içine alan gerçek ve utandıran yüzü gözler önüne seriyor.
İşte tam da sektörün bu karamsar yüzünün kurtarılma çabalarının en başında şüphesiz ki mobil ve kurumsal hizmetler geldi. Android ve iOS uygulamaları, ardından son dönem geliştirilen mobil iletişim sistemleri gibi faktörler alanda sözü edilebilebilen firmaların bu sektördeki güçlenme çabalarının başında yer aldı.
Nitekim konunun en son örneklerinden biri, sektörün önde gelen firması tarafından, beraberinde yeni bir gelişme stratejisi ve çabasıyla birlikte, tekrar piyasaya sürüldü. Buna göre; teknolojinin en sıkı takip edildiği yerlerden biri olan üniversitelerde, teknolojinin en sıkı takipçilerinden öğrenciler hedeflenerek ulaşılma çabasına başlandı. Marka elçileri görevlendirildi, gönderildi ama gereken bilgi iletilip teşvik sağlandı mı yüksek oranda tartışılır.
Nitekim ne veri tabanı alanında yeterli ve gereken bilgi iletildi, ne programlama, ne de uyumluluk. Peki sektörün bu denli önde gelen firmalarından biri nasıl olur da yazılım tanıtımında yazılımsal yetiyi bu denli geri plana itebilir? Bu noktada kimsenin bilgi veya yetisi beni ilgilendirmez, nitekim elçiye zeval etmek veyahut bir genelleme politikası da değil zaten amacım. Fakat bu gibi olgular, firmanın marka konumlandırması üzerinde, özellikle de potansiyel pazar içerisinde gerçekleştirilmesi takdiriyle, yüksek oranda olumsuz etkiler bırakıyor. Nitekim oranlama içerisinde kaç görevli programlama bilgisi kapsamı içerisinde bir tanıtıma gidebiliyor? Uyumluluk sorunlarıyla ilgili temel veriler hakkında internette yayınlanandan farklı ne iletebiliyor? Ya da bahsettiklerimin tersine amaç yalnızca marka görünülürlüğü sağlayıp, yapılan birkaç anket çalışmasında mı ibaret? Eğer ki öyleyse, asıl bu noktada tartışılması gereken, sektörü bu denli elinde tutabilme seviyesine sahip bir firmanın böyle bir yönde strateji uygulamasının etkisizliği olmalıdır.
Bu soruların cevap veya sürecini önümüzdeki çeyrek içerisinde daha net görebileceğimiz kesin. Elbette temennim gereken başarının sağlanması yönünde. Fakat şu anki gidişatı ve son dönem artık trend haline getirilmiş devinimi de içine koyarak söylemeliyim ki; piyasada, özellikle de bu gibi etkenler yüzünden, olmadı 9 gelsin mantığıyla ilerleyen bir öncü görmek asla istemiyor olacağım.