Markaların metamorfoz yolculuğu

Son dönemlerde otomotiv sektöründen FMCG'ye, e-ticaretten spor kulüplerine kadar birçok sektörde görsel kimlik yeniliği yaşanıyor. Kimi marka bu değişikliğe küçük dokunuşlarla gitse de kimi markalar, marka kimliğinde radikal değişikliklere gidiyor. Peki markaların bu değişime gitmesindeki karar mekanizması ne? Değişen logoların altında hangi içgörüler gizli? Ajans dünyasının yaratıcı isimleri, değişim trendini nasıl yorumluyor?

Günümüzde markalar, hızla dönüşen ve rekabetin arttığı bir ortamda güçlü olabilmek adına yenilenmeye gereksinim duyuyorlar. Bu yenilenme sürecinin en belirgin yansımalarından biri de, görsel kimliklerinde yaptıkları değişiklikler. Otomotiv devlerinden e-ticaret platformlarına, medya kanallarından spor kulüplerine kadar birçok sektörde, markalar imajlarını tazelemek ve hedef kitlelerine yeni bir soluk kazandırmak amacıyla logo ve imaj değişikliklerine gidiyorlar. Ancak, bu değişim sadece daha estetik görünme çabası değil, aynı zamanda markaların kimliğini yeniden tanımlama ve hedef kitlesiyle bağını güçlendirme çabasının bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Genellikle görsel tasarım odaklı olan bu değişim, bazı markalarda teknoloji ve inovatif stratejilere vurgu yaparken, bazı markalarda nostaljik yaklaşımlarla tüketicinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Ayrıca, minimalist yaklaşımları benimseyen birçok marka da metamorfoz yolculuklarına yeni bir soluk kazandırıyor. Yakın zamanda marka kimliğini yenileyen markalara göz atacak olursak; Twitter, FOXTV, Decathlon, Anadolujet, n11, Porsche, Pepsi, Opel, Castrol, Fanta, Johnson & Johnson, Nokia, Disney+ örneklerini verebiliriz.

Gelin markaların değişim yolculuğuna eşlik eden logolarına ve ajans dünyasının yaratıcı isimlerinin yorumlarına göz atalım…

Bir markayı kalplerde ve zihinlerde tutan şey, hikâyeler bütünüdür
Öncelikle  Sharpcake olarak birçok yerel ve global markanın logo ve görsel kimlik değişim projesini hayata geçirmiş ve görsel rehberler hazırlamış bir ajans olarak, bu konuda paylaşabileceğimiz epey içgörü olduğunu söyleyebilirim.

Logonun veya görsel kimliğin güncelleme eğilimi temelde marka imajı / algısı odaklı, fonksiyon odaklı, kültür odaklı veya stratejik yol ayrımları odaklı olacak şekilde dört ana motivasyona dayanıyor diyebilirim.  

En başta marka algısı odaklı ve trendleri yakalamaya yönelik değişimler var. İmaj odaklı değişimlerde buna ister modernleşme deyin, ister “face uplift”; temelde yakalanmak istenen duygu tazelik. Tüketicilerin değişen dünyasına adapte olma yolculuğunda daima “fresh” ve “relevant” kalabilmek için yapılan değişimler bunlar.

Diğer önemli itici güç olarak dijital dünyanın getirdiği fonksiyonellik baskısını sayabiliriz. Dijital dünyanın sunduğu geniş yelpazede görsel dünyanızı farklı formlar, formatlar ve platformlara göre esnetebilmek önemli. Küçük ekranlar, deneyim odaklı arayüzler, görsel kimlikleri ve logoları değişime zorluyor. 

Marka imajı ve tazeliğine ek olarak, dijital dünyanın getirdiği fonksiyonellik, sadelik, esneklik, modülerlik, kolay algılanma ve minimalist akımlar gibi yeni parametreler oyunun  kurallarını değiştiriyor.

Logo değişimlerinde imaj ve fonksiyonellik dışında karşımıza çıkan diğer ana motivasyonlar arasında, artan rekabette farklılaşma, farklı pazarlarda kültürel uyum yakalama, stratejik yeniden konumlandırma ve şirket birleşmeleri gibi faktörler olduğunu söyleyebilirim. 

Son olarak şunu da paylaşayım. Bir markayı kalplerde ve zihinlerde tutan şey sadece bir logo veya görsel kimlik elbette değil; o marka ile yaratılan tüm deneyimler ve hikâyeler bütünüdür. Dolayısıyla bu tip logo / görsel kimlik değişimlerini daha bütüncül bir yaklaşım ile ele alıp; marka hikâyesi, marka tavrı ve deneyimleri ile birlikte bir bütün olarak işlemek daha anlamlı sonuçlar verecektir.

Jenerasyonlar değiştikçe logolar da bu değişime ayak uyduruyor
Değişim, bir trend değildir. Zamanı geldiğinde olması gereken bir durumdur. 

Gözle görülen her şey değişime mecburdur. 

Bunun en temel nedeni, ona bakan "gözlerin" değişmesidir. 

İnsanlar, jenerasyonlar, beğeniler değiştikçe yenilenmek kaçınılmaz olur. 

1974'te bir kadının giydiği elbisenin ya da 1992'de bir restoranda servis edilen bir yemeğin görüntüsü o dönemin insanlarına çok güzel gelebilir. 

Ancak, bugün aynı etkiyi yaratmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. 

Öncelikle, logo ve marka kimliği değişimlerine bu taraftan bakmalıyız. 

Markaları alan insanlar değiştiği için, logo değişimlerini de çok normal karşılıyorum. 

Özellikle, 2015 sonrasında - Z jenerasyonunun sosyal hayata adaptasyonunun yükselmeye başladığı yıllar - gerçekleşmesi tesadüf değil. 

Logo ve marka kimliği yenilemeleri hemen her sektörde oluyor.

Ama bence, bunu artısıyla ve eksisiyle en iyi analiz edebileceğimiz yer otomotiv sektörü. 

Son 5 yılda çok daha sık olmakla beraber, otomotiv markaları hızla marka kimliklerini yeniliyor. 

Genç tüketicilere yakın olmak ve dijital medya uyarlamalarına yatkın olmak en önde gelen nedenler. 

Gençlere yakın olmayı; daha minimalist, sakin ve basit tasarımlara yönelerek yapıyorlar. 

Leonardo Da Vinci'nin sevdiğim bir sözü var; "Simplicity is the ultimate sophistication." 

Basitleşmek, yalınlaşmak, hafiflemek çok güzel. Tabii bunu anlamlandırmak gerekiyor. 

BMW, Mini, Audi gibi markalar logolarını yakın zaman önce yenilediler. 

Boyutlu ve renkli arma şeklindeki tasarımlardan daha düz ve sakin logolara geçtiler. 

Bana göre görsel güçlerini kaybettiler. Ama bu değişim kaçınılmaz çünkü bugün yeni bir kitleye ve yeni mecralara iletişim yapıyorlar. 

Bugünün müziklerini beğenenler, bu logoları seviyor. Porsche ya da Alfa Romeo amblemlerinin hikayeleriyle fazla ilgilenmiyorlar. 

Gözler değişiyor ve görseller de öyle. Bugatti'nin logosunun bu değişim rüzgarında ne hale geldiğine bir ara bakmalısınız. 

Özetle, jenerasyonlar değiştikçe beğeniler değişiyor ve logolar da bu değişime ayak uyduruyor.

Gençlere yaklaşmak, dijital ve teknolojik şartlara uyum sağlamak, sadeleşmek en öne çıkan nedenler.

İyi uygulayanlar yok mu, var tabii. Ama bir elin parmaklarını geçmez. 

Yaşadığımız dönemin en büyük görsel sorunu, "tek tip olma durumu" logoları da vurmuş durumda.

Bu değişim döneminde ayakta kalarak logosuyla ayrışan ve zihinlerde o görsellerle yaşayan tüm markalara selam olsun.

Bir bebeğe isim koymak gibi bir şeydir logo tasarlamak
Logo sadece bir lekeden ibaret değildir. Logo nefes alır, nefes verir. Dokunur. Hissettirir. Ansızın bir ana götürür. Hayal ettirir. Pahalıyım der, ucuzum der. Bir bebeğe isim koymak gibi bir şeydir logo tasarlamak. O formun şeklini alır, o tecrübeleri, yaşanmışlıkları taşır içinde. Kısacası logo canlıdır. Doğadan aldığı bir renk vardır mesela. Kendini iyi hissettiği bi' renk taşır. Bu yüzden bu kadar çok yazı tipi var. Farklı farklı anlamları ifaden eden şekiller.  Ama her gün yeni yazı tipleri çıkıyor. Herakleitos'un dediği gibi "Değişim, yaşamın tek sabitidir." Markalar artık değişen dünyaya çok daha hızlı cevaplar bulmak zorunda kalıyor. Kendilerini bu hızlı dünyaya adapte etmek zorunda kalıyorlar. Çok hızlı bir dünyada yaşıyoruz. Her şeyi çok hızlı yapıyoruz. Çok hızlı yaşıyoruz, çok hızlı çalışıyoruz, çok hızlı konuşuyoruz... 1,4602 milisaniye. Dünya artık 1,4602 milisaniye daha hızlı dönüyor-muş. 1 gün bile 24 saat değil artık! 

Fazlalıklardan kurtulmak istiyor herkes. Logolardan gereksiz öğeleri çıkarıyorlar. Daha sade, daha sakin şeyler görmek istiyor insanlar. Karmaşadan uzak, kompleks olmayan logolar. Bu yüzden markalar yeni çağa adapte etmeye çalışıyor kendilerini. Tabii tüketiciler markalara çok sadık. Bazen beklenmedik tepkiler alıyorlar bu değişimlere. Ayaklanmalar bile çıkıyor. GAP, logosunu değiştirdiği zamanki örneği hatırlayalım. Marka eski logosuna geri dönmek zorunda kaldı. Birkaç marka var logosunu değiştirirse benim de olay çıkaracağım ama tabii istisnalar kaideyi bozmaz. Özellikle bu kadar elektronik ve dijital bir çağda yaşarken en önemli değişiklik otomotiv sektöründe oluyor. Elektrikli, hybrid çalışan otomobiller, motorsikletler vs. bu çağın hissini tasarımlarına, logolarına adapte ediyorlar. 

Bir akım var çok sevdiğim. "Güzelliğin işlevini yaratması". Bir şeyin sadece estetik olarak hoş veya cazip olmasıyla kalmayıp aynı zamanda pratik veya işlevsel bir amaca hizmet etmesini ifade eder. Yani, bir nesnenin veya bir durumun güzelliği, onun sadece göze hoş gelmesiyle sınırlı kalmaz, aynı zamanda bir işlevi veya kullanımı da vardır. Logolar da artık böyle…

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir