• Pazarlamasyon TV
  • Pazarlamasyon Dergi
  • Etkinlikler
  • Trend Raporları
  • Akademi
  • Kariyer
  • Prime
Created with Sketch.
  • Marketing Meetup
  • MarTech Awards
  • The Hammers Awards
  • Tech Brands 2020
Prime'a Giriş Yap Prime'a Kayıt Ol
  • Pazarlamasyon TV
  • Prime’ı Keşfet
  • Akademi
  • Pazarlamasyon Dergi
  • Kariyer
  • İlan Ver
facebook twitter linkedin whatsapp mail

İlklerin Uygulaması Getir’in Hikayesi

Begüm Canbaz / 27 Ağustos 2020
facebook twitter

2015 yılının Temmuz ayında hizmet vermeye başlayan hızlı teslimat şirketi Getir, kullanıcıların süpermarket fiyatlarında dondurmadan iPhone şarj cihazlarına, kedi mamasından diş macununa kadar çok geniş yelpazede ürün sipariş etmelerini sağlıyor. Hem de 10 dakikada!

Aynı zamanda Bitaksi’nin de kurucusu olan Nazım Salur Getir’in, Bitaksi’yi kurmalarının üstünden 2 yıl geçtikten sonra bir pazar günü veri ekranına bakarken aklına geldiğini söylüyor. ”Taksi bir ihtiyaç, ve biz bunu 3 dakika gibi bir sürede insanlara sunabiliyoruz acaba taksi dışında başka ne sağlayabiliriz diye düşündüm.” diyerek dile getiriyor. Birkaç yüz ihtiyacı 10 dakikada getirirlerse iyi olacağını düşünerek başladıkları bu yolda aradan geçen beş senenin ardından Getir’de şu an 1500 ürün var. Hatta Getirbüyük adlı segmentinde de 4000 küsür var.

Getir, Başakşehir’in Kupa Getirme Sponsoru Oldu

Getir’in en büyük amacı insanların kendileri markete gidip, alıp eve gelse dahi daha fazla vakit ayıracakları olan market alışverişini 10 dakikaya sığdırabilmek. Büyükşehirde yaşayan, zamanı kısıtlı insanlar için Getir’in önemli bir hizmet. Getir’in yüzlerce ihtiyaçlarını veya isteklerini istenilen noktaya ortalama 10 dakika gibi bir sürede 7/24 götürülmesi ve tüketiciyle buluşturulması dünyada ilk kez İstanbulda uygulanmaya başladı.

Tamamen fikrin orijinal ve fark yaratan bir fikir olduğunu dile getiren Nazım Salur, Getir’in hikayesiyle ilgili olarak şunları dile getiriyor:

“Başlangıçta biz ürünlerin bir kısmını arabalarda taşıyorduk. 300 kadar ürünün yeterli olacağını düşünüyorduk. Ancak müşteri bizi farklı bir yere konumladı. Biz şimdi 10 dakikada getirdiğimiz ürün çeşidini 1500’e çıkardık. Yani müşterinin bizi getirdiği yer böyle oldu. Şimdi Getir Büyük’te ürün adedini 4 bine çıkarmayı başardık. Getir Büyük için ortalama teslimat süresi 30 dakika olacak. Arabanın arkasında artık ürün bulundurmuyoruz. Bu model 300 ürün için geçerliydi. Şimdi artık arabaların arkasında ürün bulundurmuyoruz.”

Getir’den Salgın Döneminde Sokak Hayvanlarına 23 Ton Mama Yardımı

Bunun yanı sıra Nazım Salur, en çok ihtiyaç duyulan bölgelere sürekli yeni depo açarak arabaların arkasında ürün bulundurma sisteminden vazgeçebildiklerini de ifade ediyor.

Kurulduktan bu yana 5 yıllık süreçte ülkece gerek darbe girişimleri gerekse de kurdaki dalgalanmalardan dolayı büyük zorluklar yaşandığını ve bu durumun da yabancı yatırımcıyı kaçırdığını dile getiren Salur, bütün bunlara rağmen büyüyebilmesi ve yatırım çekebilmesinin büyük bir başarı olduğunu söylüyor.

Getir, 2019 yılında Sequoia Capital şirketinin önemli isimlerinden olan yatırımcı Michael Moritz’in dikkatini çekerek ciddi bir yatırım aldı. Moritz, şirketi ziyaret ettikten sonra kendi kişisel hesabından 25 milyon dolar teklifte bulundu.

Nazım Salur Getir’in arkasındaki gücü veri analizine dayandırıyor. Verisiz bu iş olamayacağını, her yapılan işin bir dijital iz düşümü olduğunu dile getirerek işleri daha verimli hale getirmek için veriyi iyi analiz ettiklerini söylüyor ve ekliyor:

”Tüketiciye görünen tarafta bir uygulama ve kuryeler var. Getir’in özü büyük bir teknoloji birikimiyle yapılıyor. Doğru ürünlerin olması ve doğru zamanda gelmesi şart. Bunun doğru işlenmesi için müşterinin veriyle yaptığı geri bildirimi doğru okunması gerekiyor. Bunu da 100 civarında yazılımcı 25 veri anazliz ekibiyle yapıyoruz. Bu sayı giderek artıyor. Teknoloji ekibi 1 yıl önce şimdi sahibi olduğumuzun yarısı kadardı.”

Getir, pandemi döneminde tüketicinin olağanüstü ilgisiyle karşılaştı ve insanların hayatını kolaylaştıran uygulama daha fazla tercih edilir oldu. Vaka tespitinden sonra uygulamadaki kullanıcı oranı %60 arttı. Eskiden tamamlayıcı alışverişleri için uygulamayı tercih eden tüketici pandemi döneminde alışverişleri için temel oyuncu olarak görmeye başladı. Ayrıca ‘Siparişi Kapıya Bırak’, ‘Online Bahşiş’ gibi yenilikçi yaklaşımlarıyla da kullanıcıların beğenisini kazandı.

Getir’in Yeni Reklam Filmi Yayında

2019 yılının ikinci yarısından geçtiğimiz aya kadar 1.5 milyon siparişle gelen talepleri iki katına çıkardı. 2015 yılı da ilk olarak İstanbul’da başlatılan uygulama daha sonrasında Ankara, İzmir, Bursa ve en son Kocaeli gibi şehirlerde de kullanılmaya başlandı. 

Nazım Salur uygulamanın büyümesi ile ilgili, “Getir, mevcut bulunduğu şehirde büyümeye devam edecek. Seyahat yasakları bittiğinde yurtdışında Getir ve benzeri işlerin geleceği açık. Yurtdışında işleri büyütmek için adımlar atmaya devam edeceğiz. Yeni bir sürü oyuncu alana girmeye başladı. Bu işin doğru bir iş olduğu ortaya çıktı. Ancak sonrasında bu operasyonu daha doğru götürmeyi başaranların ayakta kalacağı bir zamanı da yaşayacağız. Hızlandırılmış bir büyüme yakalamamız lazım. Kopyala yapıştır bir iş değil. Hızlandırılmış büyümeyi yönetmek çok daha zor.” şeklinde konuştu.

Getir uygulamasının ilk yurt dışı durağının Londra olması bekleniyor. Şirketin hedefleri arasında Paris, Sao Paolo ve Mexico City gibi önemli noktalar bulunuyor.

Yeniliği Aşkla Tasarlayan Arçelik’in İlklerle Dolu Başarı Hikayesi
Yeniliği Aşkla Tasarlayan Arçelik’in İlklerle Dolu Başarı Hikayesi

Ülkemizin en önemli markalarından biri olan Arçelik, gerek Türkiye ve dünyada kendini kanıtlayan dünya standartlarında ürünleriyle gerekse teknolojik inovasyonlarıyla bugüne kadar hep adından söz ettirmeyi başardı. Gelin, hep birlikte Arçelik’in […]

comment 0
share
Etiketler
featured getir marka hikayeleri nazım salur

Reader Interactions

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Türkiye’nin Seri Üretime Geçen İlk Otomobili: Anadol

Ayşe Göl / 27 Ekim 2020
facebook twitter
Türkiye’nin Seri Üretime Geçen İlk Otomobili: Anadol

Türkiye'nin seri üretime geçen ilk yerli otomobili olarak bilinen Anadol, üretildiği dönemde büyük yankı uyandırdı. Farklı kullanımlar için birbirinden farklı modelleri piyasaya sürülen Anadol'un kısa ama başarılı serüvenine hep birlikte göz atalım.

Koç Holding'in kurucusu Vehbi Koç, birçok alanda girişimlerini sürdürürken 1928 yılında da Otokoç'u kurdu. 1946 yılında ise Ford'un Türkiye temsilciliğini aldı. Yerli bir otomobil üretmeyi kafasına koyan Vehbi Koç, 1956 yılında Henry Ford'un yanına gitti. Bu temaslardan sonra 1959 yılında Ford Otosan kuruldu.

https://pazarlamasyon.com/turkiyenin-ilk-goz-agrisi-devrim-arabalarinin-hikayesi/

Ford Otosan fabrikasında Ford kamyonların montajı yapılıyordu. Koç grubu, yerli bir otomobil üretilip üretilemeyeceğini hesaplamaya başladı. O yıllarda Türkiye'de yaklaşık 100.000 otomobil bulunuyordu ve yılda 3.000 yeni araç ancak satılıyordu. Otomobil üretmenin maliyeti ise çok yüksekti. Her bir otomobilin kalıp maliyeti 4.000 dolara tekabül ediyordu. Daha sonra araçların cam elyafı olarak da bilinen düşük maliyetli fiberglas malzemeden yapılması düşünüldü. Sac karoser kalıplara göre çok daha uyguna mal olan bu malzeme Vehbi Koç'u yerli otomobil konusunda cesaretlendirdi.

1964 yılında Vehbi Koç, Bernar Nahum ve Rahmi Koç, fiberglas teknolojisini üreten Reliant firmasıyla görüşmek üzere İngiltere'ye gitti. Anadol'un ilk modelleri İngiliz Reliant ve Ogle Design tarafından tasarlandı. Şasi, motor ve şanzımanları ise Ford'dan temin edildi. Bundan dolayıdır ki Anadol'un ne kadar yerli bir otomobil olduğu yıllar boyunca birçok tartışmaya konu oldu.

Ford Otosan, Reliant'tan aldığı aldığı lisansla üretime başlayacaktı. Ancak Anadol üretime başlayamadan bürokratik engellerle karşılaştı. Bunlar zar zor aşıldıktan sonra, fiyatının 30.000 lirayı geçmemesi koşuluyla gerekli izinler alındı. Aracın ismi için bir yarışma başlatıldı ve 86.318 başvurunun arasından Anadol ismi seçildi. Böylece 1966'da üretimine başlanan Anadol, 1967 yılında satışa sunuldu. 1984 yılında üretimi durdurulana kadar 87.000 adet satıldı.

Şubat 1967'de satışa çıkan Anadol'un fiyatı 26.800 liraydı ve kalorifer ve radyo için ayrıca 1.000 lira ödemek gerekiyordu. A1 olarak bilinen ilk modelin iki kapısı vardı. 1969, 1971 ve 1972 yıllarında A1'in daha farklı versiyonları da piyasaya sürüldü. 1971 yılında Otosan'daki malzemelerin taşınması için üretilen Anadol Pikap mühendisler tarafından beğenilince, bu aracın da seri üretimine başlandı.

A1'in satışı devam ederken 1971 yılında piyasaya sürülen Anadol A2, dünyanın fiberglas gövdeli ilk 4 kapılı sedan otomobili oldu. Bu dönemde Anadol araçlara olan talep oldukça arttı; çeşitli şehirlerde ön kayıt büroları oluşturuldu. A4 olarak da bilinen Anadol STC-16 ise 1973-1975 yılları arasında üretildi. Türkiye ve dünya rallilerine en çok katılan yerli otomobil olan STC-16, serinin en spor arabasıydı.

https://pazarlamasyon.com/turkiyede-sanayilesmenin-oncusu-koc-holdingin-kurulus-hikayesi/

1973 yılında piyasaya sürülen Anadol A5, diğer adıyla Anadol SV-1600, dünyanın ilk fiberglas 5 kapılı station wagon otomobili olarak biliniyor. Anadol A6, bir diğer adıyla "Böcek" ise, garip ya da fütüristik olarak tanımlanabilecek tasarımıyla dikkat çekti. Yalnızca 203 adet üretilen Böcek, TRT'nin dış çekimleri için de kullanıldı.

1981-1984 yılları arasında ise Balta Burun olarak da anılan Anadol A8 üretildi. Daha sonra üretilmesi planlanan A9 ise Türkiye'deki politik ve ekonomik gerginliklerden ve ülkenin genel durumdaki karmaşadan dolayı prototip olarak kaldı, hiçbir zaman seri üretime geçmedi. Böylece Anadol, A8 ile 1984 yılında üretimini tamamladı.

Türkiye'nin en çok sükse yapan otomobili olsa da, Anadol'un ilk yerli otomobil olup olmadığı tartışılıyor. Tasarımı Reliant'a ve hatırı sayılır birçok parçası Ford'a ait Anadol'un üretimi Ford Otosan fabrikasında gerçekleşse tam anlamıyla yerli olduğunu söylenemez. Tasarım ve parça üretimi bakımından Türkiye'nin ilk yerli otomobili Devrim'dir; ancak Devrim hiçbir zaman seri üretime geçemedi. Türkiye otomobil tarihinde Devrim'den önce üretilen ve hakkında çok bilgi bulunmayan Nobel/Noble 200 isimli montaj olarak üretilen bir araç da bulunuyor.

Rich Energy ve Haas’ın Garip Sponsorluk Hikayesi
Rich Energy ve Haas’ın Garip Sponsorluk Hikayesi

Markaların hedef kitlelerine ulaşabilmek için birçok iletişim aracını kullandığını biliyoruz. Kullanılan tüm bu iletişim araçları markanın pazarlanmasını kolaylaştırıyor ve reklam yapılmasına yarıyor. Sponsorluk anlaşmaları da markanın halkla ilişkiler çalışmalarından biri […]

comment 0
share
Etiketler
featured getir marka hikayeleri nazım salur

Köy Okulundan Silikon Vadisi’ne Uzanan Girişimcilik Öyküsü: Udemy

Begüm Canbaz / 07 Eylül 2020
facebook twitter
Köy Okulundan Silikon Vadisi’ne Uzanan Girişimcilik Öyküsü: Udemy

Eren Bali’nin ABD'de Silikon Vadisi’nde kurduğu “Udemy”, şu an internet üzerinden her türlü dersin verilebildiği bir platform olarak karşımıza çıkıyor. Udemy’yi benzerlerinden ayıran en önemli özellik ise bilgi ve birikimini paylaşmak isteyen herkese platformun açık olması. Herkes paylaşım yapabiliyor ve bilgili olduğu konuları sitede anlatabiliyor. Sınırsız konu seçeceği ile insanlar ister grafik tasarımı, ister pilates ve yoga, isterse de fotoğrafçılık gibi kurslar satın alabiliyorlar.

Geçtiğimiz Şubat ayında da uzun yıllardır partneri olan Japonyalı yayıncı Benesse Holdings'ten 50 milyon dolar yatırım alan Udemy, temelleri Türkiye’de atılan ancak hiçbir şekilde ilgi görmeyen ve her gittiği kapıdan çevrilen, belli bir süre sonra da Amerika Birleşik Devletleri’nde hayata geçirilen ODTÜ mezunu iki arkadaşın online eğitim platformu fikri. 

Ancak bu girişim öyle kolay kurulmadı, büyümedi.Bir çok kez red aldı ama başta kurucusu Eren Bali bu fikre çok inanmıştı. Gelin hep birlikte Eren Bali'nin azimle inandığı ve vazgeçmediği Udemy'nin serüvenine bakalım.

https://pazarlamasyon.com/udemy-50-milyon-dolar-yatirim-aldi/

Türkiye'de Malatya'da küçük bir köyde doğan Eren Bali'nin ilkokulu, tek bir öğretmenin aynı anda 5 farklı sınıfa öğretmek için elinden gelenin en iyisini yaptığı tek odalı bir okuldu. Çocukken matematik ve fen gibi konularla ilgiliydi ancak bu ilgisini ve becerisini geliştirmek için pek fırsatı olmamıştı. Bir gün ailesi ablasına birkaç aylığına bir bilgisayar alıp interneti bağlattığında hayatı değişmişti. İnterneti kullanmaya başladığında, öğrenmenin yeni bir yolunu bulduğunu düşünmüştü.

Burada insanların üzerinde çalışmak için problem alışverişinde bulundukları birkaç matematik forumu ve Matematik Olimpiyatları'nda kullanılan problem setlerine sahip birkaç web sitesini keşfeden Bali kendisine çevrimiçi matematik öğreterek, sonunda Türkiye'deki Ulusal Matematik Olimpiyatları'nda altın, Uluslararası Matematik Olimpiyatları'nda gümüş madalya kazandı.

https://pazarlamasyon.com/turk-kahvesini-bira-ile-bulusturan-turk-girisimcilerin-oykusu-2/

Daha sonra ODTÜ'yü kazanarak bilgisayar ve matematiği bir arada okudu. Orada önce arkadaşı sonra da Udemy'nin kurucu ortağı olacak olan Oktay Çağlar ile tanıştı. Birlikte kendilerini internetin sunduğu olanakları keşfetmeye adayan ikili kendi zorlu eğitim deneyimleri ile birleşen internetin gücüyle, dünyanın herhangi bir uzmandan herkesin her şeyi öğrenebileceği bir dünya hayal etti. Her şey orada başladı ancak yolculuk öyle kolay gerçekleşmeyecekti.

İlk kez 10 yıl önce Türkiye'de başladıkları hayal girişim yatırımcılar tarafından pek ilgi görmeyince Bali ve Çağlar şanslarını bir de Amerika'da denemek istediler ve çantalarını toplayıp Silikon Vadisi'ne gittiler. Vadide de işler pek yolunda gitmedi ve şirket kurulmadan önce 50'den fazla yatırımcı tarafından reddedildiler. Ancak her şeye rağmen, İnternet'in insanların öğrenme şeklini değiştirme gücüne inandıkları için pes etmediler.

https://pazarlamasyon.com/ilklerin-uygulamasi-getirin-hikayesi/

Yatırımcılar sertifika alınamayan eğitimlerin tercih edilmeyeceğini düşünüyordu. Bali ise mesele sertifika olduğunda asıl hedefleri olan eğitim sürekliliğinin sağlanmayacağına inanıyordu. Sonunda Bali'nin azmine ve isteğine inanan Dave McClure isimli yatırımcı 1 milyon dolar yatırım yaptı ve böylece Udemy’ni bir yerden başlayıp büyüyebilmesi için gerekli olan para ihtiyacını karşılamış oldu. Sonradan Udemy 2010 yılında kurulduktan sonra ilk 2 yıl geçmeden değeri 100 milyon doları yakalamayı başardı.

Pes etmeden sürekli inandığı proje uğruna bütün kartlarını oynayan bir adamın ve bir girişimin hikayesi... Biz çok sevdik, peki ya siz?

Rich Energy ve Haas’ın Garip Sponsorluk Hikayesi
Rich Energy ve Haas’ın Garip Sponsorluk Hikayesi

Markaların hedef kitlelerine ulaşabilmek için birçok iletişim aracını kullandığını biliyoruz. Kullanılan tüm bu iletişim araçları markanın pazarlanmasını kolaylaştırıyor ve reklam yapılmasına yarıyor. Sponsorluk anlaşmaları da markanın halkla ilişkiler çalışmalarından biri […]

comment 0
share
Etiketler
featured getir marka hikayeleri nazım salur

4 Global Markanın “İnanç” Dolu Kuruluş Hikayeleri

Serdar Altan / 21 Eylül 2020
facebook twitter
4 Global Markanın “İnanç” Dolu Kuruluş Hikayeleri
  • Bu yazımızda sizlerle, bir dünya markası yaratmak için inancın ne kadar önemli bir unsur olduğuna dair kısa hikayeler paylaşacağız.
  • FedEx'in kurucusu Fred Smith, şirket iflasın eşiğindeyken şirketin kasasındaki son para olan 5 bin dolar ile Las Vegas'ta kumar oynadı ve 32 bin dolar kazanarak şirketi iflastan kurtardı.
  • Aslen traktör yapan bir çiftçi olan Ferruccio Lamborghini, Ferrari'nin kurucusu olan Enzo Ferrari ile Ferrari'nin debriyaj sorunu ile ilgili olarak konuşmaya gitti ve Enzo Ferrari'nin kendisini küçümsemesi sonrası, Ferrari'den daha iyi araba yapmaya karar verdi.
  • Harland David Sanders, KFC'yi kurmadan önce, satılan ürünlerden yüzde karşılığında tavuk tarifini restoranlara bedava olarak vermeyi teklif etti ve bu teklifi ilk kez kabul edilene kadar 1009 kez hayır cevabını aldı.
  • Honda'nın kurucusu Soichiro Honda'nın ilk şirketi olan Tōkai Seiki'nin üretim tesisleri, 1944 yılında ABD'nin gerçekleştirdiği bombalı saldırılarda yerle bir edildi.
  • İlgili Yazı: Modaya Yön Veren Markaların Evi Inditex Grup Nasıl Doğdu?

Küresel anlamda başarılı bir iş kurmak için birden fazla unsurun bir araya gelmesi gerekiyor. İyi bir fikir ve iyi bir ekip ise bu unsurların başında geliyor. Ancak bir iş kurarken bunlardan daha önemli olan bir şey varsa, o da inançtır. Günümüzdeki birçok global şirket, bir inanç doğrultusunda çalıştıkları için bu kadar büyük şirketler haline gelmeyi başardılar. Your Story isimli internet sitesi yayımladığı bir yazıda, tanınmış dört büyük şirketin kuruluşlarına dair kısa hikayelere yer verdi.

Fred Smith – Federal Express (FedEx)

Fred Smith, 1965 yılında Yale Üniversitesi'nde lisans öğrencisiydi. Bir ödev kapsamında, ABD'de malların taşınması sürecini araştıran bir ekonomi yazısı yazdı. Nakliyecilerin, ABD genelinde büyük paketleri taşıma konusunda kamyon veya yolcu uçaklarına bel bağladığını keşfetti. Bunun üzerine Smith daha verimli bir nakliyat fikri düşündü ve uçaklar aracılığıyla küçük ve temel öğeleri taşıyan bir şirketin nasıl daha iyi bir iş olabileceği hakkında bir son dakika yazısı yazdı. Fakat böyle bir şirketin nasıl yönetileceği hakkındaki ayrıntılara girmedi. Ödev olarak yazdığı bu yazı, ancak "C" notuna layık görüldü. Ödevinden çok iyi bir not alamamasına rağmen, Smith bu fikrinden vazgeçmedi ve 1971 yılında şirketi kurdu. Ancak şirketin kuruluşundan sonraki üç yıl içerisinde, Federal Express iflasın eşiğine geldi. Şirket, artan yakıt maliyetleri nedeniyle her ay 1 milyon dolar kaybediyordu ve şirketin kasasında sadece 5 bin dolar kalmıştı. Bunun üzerine Smith, daha fazla finansman için General Dynamics'ten destek almak adına son bir hamle yaptı. Ancak Smith'in bu talebi geri çevrildi. Çoğu sıradan insan bu noktada pes eder ve şirketi kapatırdı. Ancak Fred Smith bu sıradan insanlardan biri değildi. Daha sonra yaptığı şey ise kuşkusuz bir şirketin kurucusu tarafından yapılabilecek en cesur hareketti. Smith, Las Vegas'a uçtu ve o hafta sonu şirketin kalan sermayesi olan 5 bin dolarla Black Jack oynadı. Pazartesi günü, şirketin yönetimi için hoş bir sürpriz yaşandı. Federal Express'in banka hesabında 32 bin dolar vardı, bu da uçaklar için yakıt ayarlamak ve birkaç gün daha çalışmaya devam etmek için yeterliydi. Bu olaydan kısa bir süre sonra şirket, sermayesinde önemli miktarlarda artış sağlamayı başardı. Bugün ise Federal Express, 220'den fazla ülke ve bölgede faaliyet gösteren ve yıllık cirosu 45 milyar dolar olan küresel bir şirkettir.

Ferruccio Lamborghini – Lamborghini

Ferruccio Lamborghini, aslen traktör yapan bir çiftçiydi. İşi çok başarılıydı ve İtalya'daki en zengin kişilerden biriydi. Ferruccio Lamborghini'nin sahip olduğu süper otomobiller arasında bir de Ferrari bulunuyordu ve bu Ferrari, ona sürekli sıkıntı yaşatıyordu. Bir tamirci olarak sorunu çözmeye çalıştı ve Ferrari'nin traktörlerinden birinde kullanılanla aynı debriyaja sahip olduğunu fark etti. Ferruccio Lamborghini, yaşadığı bu sorunla ilgili olarak şunları söylüyordu: "Bütün Ferrarilerimin debriyaj problemleri vardı. Normal bir şekilde sürdüğünüzde, her şey yolundaydı. Ama biraz zorladığınızda, debriyaj hızlanma altında kayıyordu." Ferruccio, düzenli olarak debriyajın yeniden yapılması ya da yenilenmesi için servise gidiyordu ve her defasında araç birkaç saatliğine götürülüyordu ve de araç tamir edilirken Ferruccio'nun izlemesine izin verilmiyordu. Ferrari'nin debriyajıyla ilgili sorun asla çözümlenmedi. Bu yüzden Ferruccio Lamborghini, Enzo Ferrari ile konuşmaya karar verdi. Ancak Ferruccio, onu çok uzun bir süre beklemek zorunda kaldı. Yine de sonunda Ferrucio, Enzo Ferrari ile konuşmayı başarabildi. Bu konuşma sırasında Ferruccio, "Ferrari, senin arabaların çöp!" dedi. Bunun üzerine Enzo Ferrari çok öfkelendi ve "Lamborghini, bir traktörü sürebiliyor olabilirsin, ama bir Ferrari'yi asla düzgün bir şekilde kullanamayacaksın." şeklinde karşılık verdi. İşte Ferruccio Lamborghini'nin mükemmel bir araba yapmaya karar verdiği an buydu. Sonuç olarak Enzo Ferrari'nin bu küstahlığı, dünyanın en iyi spor otomobil markalarından birinin ortaya çıkmasına ve Ferrari'nin sıkı bir rakip edinmesine neden oldu.

Harland David Sanders – KFC

Colonel Sanders (Albay Sanders) olarak tanınan KFC'nin kurucusu Harland David Sanders, 65 yaşındayken ilk sosyal güvenlik kontrolünü 99 dolar olarak aldı. Küçük bir eve ve külüstür bir arabaya sahipti ve beş parasızdı. Bazı şeylerin değişmesi gerektiğine karar verdi. Arkadaşları onun tavuk tarifini çok severdi ve bunun sahip olduğu tek yeni fikir olduğu gerçeğinden yola çıkarak bu fikir üzerinden hareket etmeye karar verdi. Bunun üzerine Harland David Sanders, Kentucky'den ayrıldı ve fikrini satmak için ABD'nin farklı eyaletlerine seyahat etmeye başladı. Restoran sahiplerine, insanların sevdiği bir tavuk tarifi olduğunu söyledi ve satılan ürünlerden küçük bir yüzde karşılığında tarifini bedavaya vermek için hazırdı. Onun bu teklifi 1000'den fazla defa reddedildi, ama o pes etmedi. Tam sayı vermek gerekirse, teklifi ilk kez kabul edilmeden önce 1009 kez hayır cevabını aldı. Harland David Sanders, bu ısrarı sayesinde dünyanın en büyük fast food restoran zincirlerinden biri olan KFC'yi kurdu ve tüm dünyanın yeme alışkanlıklarını değiştirdi.

Soichiro Honda – Honda Motor Company

Soichiro Honda bir tamirhanede çalışan bir tamirciydi ve işi, arabaları yarışlara hazırlamaktı. Honda, 1937 yılında, bir piston yayı üreticisi olan Tōkai Seiki'yi kurdu. Bu şirket, Toyota'ya piston yayları tedarik etmek için bir sözleşme elde etti. Ancak kısa bir süre sonra, ürünlerin düşük kalitesinden dolayı bu sözleşmeyi kaybetti. Daha sonra Soichiro Honda, Toyota'nın kalite kontrol süreçlerini daha iyi anlamak için zaman ayırdı ve 1941 yılı itibarıyla Honda, Toyota için kabul edilebilir piston yaylarını seri olarak üretebiliyordu. Bir süre sonra Toyota, Honda'nın şirketinden %40 oranında bir hisse satın aldı. Ancak Soichiro Honda, bu süreçte başkan pozisyonundan kıdemli genel müdür pozisyonuna indirildi. Tōkai Seiki'nin üretim tesisleri, 1944 yılında ABD'nin gerçekleştirdiği bombalı saldırılarda yerle bir edildi. Bunun üzerine Honda, şirketin kurtarılabilir kalıntılarını Toyota'ya sattı ve buradan elde ettiği geliri Ekim 1946'da Honda Teknik Araştırma Enstitüsü'nü kurmak için kullandı. Honda, 172 metrekarelik bir kulübede, 12 kişilik bir kadroyla çalıştı. Tohatsu motorlarının kendi kopyalarını meydana getirerek uydurma, motorlu bisikletler yaptılar ve sattılar. Aynı zamanda geliştirdikleri bu motorları, bisikletlerine takmaları için insanlara pazarladılar. Honda Motor Company kısa bir süre içerisinde büyüdü ve 1964 yılı itibarıyla dünyanın en büyük motosiklet üreticisi oldu. Daha sonra Honda, mini kamyonet ve sonunda da otomobil pazarına giriş yaptı. Bugün itibarıyla ise şirket, Toyota için ciddi bir rakip konumunda.
Aunt Jemima, Irkçılığı Sembolize Ettiği İçin İsmini Ve Logosunu Değiştiriyor
Aunt Jemima, Irkçılığı Sembolize Ettiği İçin İsmini Ve Logosunu Değiştiriyor

PepsiCo‘nun yan kuruluşu olan Chicago merkezli Quaker Oats Company’nin sahip olduğu bir krep karışımı, şurup ve diğer kahvaltı yiyecekleri markası “Aunt Jemima” kökeni ırksal bir klişeye dayandığı için logosunu ve […]

comment 0
share
Etiketler
featured getir marka hikayeleri nazım salur
Bültenimize Kaydolun
Prime Dünyasını Keşfet
Üye ol, Ayrıcalıklardan Yararlan
KEŞFET
Size haftada 2 kez en değerli gelişmeleri ücretsiz göndermek istiyoruz.
Haftalık bültenimize ücretsiz üye olun.

pazarlamasyon

Dijital nesile sunduğu kaliteli içerikler sayesinde sektörün en çok okunan online kaynağı olan Pazarlamasyon, pazarlamanın tüm bileşenleri, iş dünyası ve dijital dönüşüm konularında özgün ve fayda odaklı içerikler sunuyor.

facebook twitter instagram linked-in
  • Prime’ı Keşfet
  • İletişim
  • Hakkında
Ücretsiz Abonelik
  • Pazarlamasyon TV
  • Prime’ı Keşfet
  • Akademi
  • Kariyer
  • Marketing Meetup
  • Prime Üye Girişi
Created with Sketch.
×

Prime Giriş

Şifremi Unuttum

Şifreni mi unuttun?
| Giriş’e geri dön