Osmanlı kültürünün mirasçısı olan Türk mutfağımızın çeşit zenginliği ve damak tadına uygunluğu yönünden ne kadar şanslı olsak da bir o kadar da talihsiziz, çünkü bu zengin mutfağımızı sadece biz tanıyoruz. Dünyada Türk mutfağı dendiğinde akıllara sadece dönerimizin gelmesi çok üzücüdür. Bunun başlıca sebepleri ise ülke olarak mutfağımızı yeterince iyi pazarlayamadığımız ve markalaşma bilincimizin daha yeni gelişiyor olmasıdır. Ne acıdır ki, Avrupa ekonomisinde ciddi bir yere sahip olan döner sektöründe bile markalaşmayı becerememişiz. Yurt dışında doğru düzgün bir döner markası zincirimiz bile bulunmuyor. Neyse ki son yıllarda, Türk firmalarının markalaşma bilinci sürekli gelişiyor. Devletimizin Turquality kapsamında yurt dışında güçlü global markaları geliştirme destekleri ile birçok yerli yiyecek markamız, sınırlarımızı aşmış bulunuyor.
Türk mutfağımızda sevilerek tüketilen böreğimiz de artık markalaşma yolunda. Ülkemizde son yıllarda birçok börek firması, esnaflık kimliğini bir yana bırakıp markalaşma yoluna gittiler. Bunda kısmen başarılı da oldular. Fakat börek firmalarımız, markalaşma süreci içeresinde birçok markanın düştüğü tuzağa düşmüş bulunuyor. Büyümenin bir başka yolunun da, markalarını farklı kategorilere yaymak olduğu düşüncesi içerisinde olduklarını görmekteyim.
Bir börekçide ne satılmalı? Sorusunun içerisinde, başarının cevabı da saklı olduğunu düşünüyorum.
Markasının arkasına börek ismini konumlandıran börek markaları, ek ürün olarak şerbetli tatlılar, sütlü tatlılar, pasta, kurabiye, poğaça, zeytinyağlılar, çay ürünleri, mantı ve makarna satmalı mıdır?
Tabi ki satabilir, fakat unutmamak gerekir ki bir marka hedefini ne kadar daraltır ise, o kadar da güçlenir. Her şeyi üreten ve satan bir markanın güçlü olması beklenemez. Çünkü hiçbir bir ürüne tam olarak odaklanamadığı için, ürünlerin kalitesi de tartışılır. Hedefinizi küçültürseniz uzmanlaşmış olursunuz, bir başka değişle daha kaliteli olduğuna inanılır. Bir restoranda hem balık hem kebap satılması doğru olmadığı gibi bir börekçide yukarıda saymış olduğum ürünlerin tamamının satılması, markalaşma sürecinde sıkıntılar yaratabilir. Markayı insanların zihninde tam olarak konumlandıramazsınız.
Markalar tek bir kategoriye hükmederse çok daha başarılı olurlar. Örnek verecek olursak; Starbucks Coffe, Victoria’s Secret, Subway, Coca-Cola, Domino’s Pizza gibi markalar, kendi kategorilerinde özleşmiş başarılı markalardır. Milli markamız olan Simit Sarayı’nı örnek vermeden geçemeyeceğim. Eskiden sadece sokakta ve bazı pastanelerde satılan simit, herkesin severek yediği geleneksel fast food alışkanlıklarımızdan biridir. Simit Sarayı, modern bir cafe konsepti ile sade simidin yanı sıra simit çeşitlerine kaşarlı, sucuklu, zeytinli, kapalısından sandviçine kadar pek çok alternatif çeşit geliştirmesi sayesinde, kendi kategorisinde bir marka yaratmış oldu. Bu kategoriyi ülkemizden sonra yurt dışına taşıyıp insanlara sevdiren Simit Sarayı, global bir marka olma yolunda emin adımlar ile yürümesi, bizleri ayrı bir gurur kaynağı oldu.
Börek sektöründe neden global bir markamız olmasın?
Börek de kendine göre yeni bir kategoridir. Yeni çünkü markalaşma sürecinde yeni gelişen bir sektördür. Araştırdığım kadarı ile sektörde, markalaşma sürecinde birkaç börek markası var. Bunlar; Dilim Börek, Aslı Börek, Sini Börek, Tarihi Sarıyer Börekçisi ve Erciyes Börek... Bu markalar aynı zamanda franchise sistemi ile çalışıp büyümeyi hedefleyen markalar. Aslı Börek ile Dilim Börek diğer markalara göre yarışı bir adım önde sürdürmekteler. Bakıldığında iki börek markasının da pazarlama stratejileri ve odaklandıkları hedef kitleler biraz birbirlerinden farklıdır.
Aslı Börek’in konsepti biraz daha cafe tarzında olup, insanların rahatlıkla hem vakit geçirebileceği hem de böreklerini atıştırabileceği bir mekan. Aslı Börek’i de farklı yapan budur. Aslı Börek yurt içinde açtığı 115’e yakın şubesiyle, yurt dışına açılma zamanının çoktan geldiğini gösteriyor. Edindiğim bilgiye göre Aslı Börek ilk yurt dışı tecrübesini yakın bir zamanda Dubai’de edinecek. Markanın yurt dışında başarılı olacağının inancındayım, fakat yukarıda bahsetmiş olduğum kategori kuralına biraz dikkat etmeleri gerektiğini de düşünmüyor değilim.
Dilim Börek ise perakende satışları haricinde, kendine sektör içinde ayrı bir kategori oluşturmuş durumda. Kaliteli ve uygun fiyat seçenekleri ile tepsi bazında yaygın dağıtım yapmakta olan marka, özel tepsi kutuları ile evlere ve iş yerlerine ücretsiz servis yapıyor. Bu uygulama ile aynı zamanda pizza sektörüne de rakip olmuş. Bunu açacak olursak; büyük boy bir pizza yerine aynı fiyata tüm aile fertlerini doyurabilecek, bir tepsi sıcak börek alternatifini de yaratmış oldu. Ayrıca günümüzde kadınların eskiye nazaran sosyal hayattaki standartlarının artması ve iş yaşamında daha etkili rol oynamaları, evde börek tarzı zahmetli yiyeceklerin yapımına vakit harcayamamalarına yol açtı. Dilim Börek ise bu durumu avantaja çevirerek, “Zamanınızı mutfakta geçirmeyin” sloganıyla gün geçtikçe bayanlar tarafından tercih edilen bir marka haline geliyor. Dilim Börek'in ilerleyen zamanlarda bu konsepti rahatlıkla yurt dışına taşıyabileceği düşüncesindeyim. Umarım Dilim Börek gelecek zamanda mevcut büyüme stratejisi ve kararlılığı ile global pizza markalarını yurt dışında da rahatsız edecektir.