• Pazarlamasyon TV
  • Etkinlikler
  • Trend Raporları
  • Akademi
  • Kariyer
  • Prime
Created with Sketch.
  • Marketing Meetup
  • MarTech Awards
  • The Hammers Awards
  • Tech Brands 2020
Prime'a Giriş Yap Prime'a Kayıt Ol
  • Pazarlamasyon TV
  • Prime’ı Keşfet
  • Akademi
  • Kariyer
  • Trend Raporları
  • İlan Ver
facebook twitter linkedin whatsapp mail

Gençler Neden Rap Seviyor?

Esra Baykal / 06 Eylül 2019
facebook twitter

Rap savaşlarının gündemden düşmediği, herkesin birbirine atar yaptığı / diss attığı bu günlerde biz de fırsat bu fırsat deyip, 12-18 yaş arası gençlerle, “Nedir arkadaşım bu rap çılgınlığı?” isimli bir çalışma yapalım dedik. Remind Araştırma ve Game Kudra Büyüme Ajansı işbirliği ile %70’i erkek, %30’u kadın, 100 genç ile sohbet ettik.

Ergen siniri malum,  bedensel ve ruhsal değişimler, “Ben kimim, ne olacağım?” sorularına yanıt arama, anne babadan ayrılma-bireyleşme süreci, yoğun bağlanmalar, aşklar, ayrılıklar, arkadaş gruplarının önem kazanması, kız ya da erkek kimliğini algılama, buna uygun sosyal rollerin benimsenmeye başlaması, karşı cinse ilgi duyma halleri derken, ruhsal dengelerin karıştığı bir dönemin içerisindeler…

Zamanında birlikte Barış Manço dinleyip, bayram şekeri kıvamında olan çocukların içinden çıkan “varlığı” nasıl anlamlandıracağımızı bilemez hale geliyoruz. İşin sihri belki de burada başlıyor…

Gençlerin “fark edilme” arzusu her dönem malumdur. Ancak, her dönemde bu derece mecra yoktu… Herkesin 15 saniyeliğine ünlü olabildiği dünyada, “kanalımıza abone olunuz” çığlıkları aslında fark edilme isteğinin en güzel dışa vurumu oldu. Teknolojik gelişmeler nedeniyle bir önceki kuşak ile arasındaki algısal boşluğun normalden fazla açıldığı gençler, “yetişkin gibi algılanmak ancak hala içlerindeki çocukla” yaşamak isterken, bir önceki kuşak kendi sorumluluk duygusunu aşılamaya devam etmeye çalıştı.

Bu kaos ve Babil Kulesi sendromu gençlerin isyankarlığını, “ergenlik krizinin” de ötesine taşımaya başladı… Kendisine değer vermeye başlayan, sesini yükseltme isteği duyan, fark edilme arzusunun tavan yaptığı ergenler ve gençler, hele de sosyal medya da buna her durumda ortam hazırlarken, geçmişin Rap akımı dönüp dolaşıp, onların sesini duyurmaları için araç oluyor.

Türkçe Rap işi elbette uzun zaman önceye dayanıyor ancak, değişen sosyo-ekonomik ve kültürel yapılar, bu isyankâr seslerin daha popüler olmasına neden olmaktadır. 1995 yılından itibaren rap, hiçbir zaman bugünkü kadar popülerleşmemiştir. Türkiye’nin Cartel ile başlayan rap macerası, aslında o dönem Türkiye’de “azınlık/soykırım/şiddet” yaşamayan gençlerin bile dikkatini çeken bir duruş sergilemiştir.

Cartel’den bugüne elbette devir değişti, rap ruhu ise yaşanan düzendeki aksaklıklara, siyasi ve kültürel olgulara isyan etmeye devam ediyor… İşin ritmi, teknolojisi, sözleri değişiklik gösterse de rap “Batsın bu dünya!” nidasının en etkili yansıması olmaya devam ediyor. Sadece sisteme ve düzene değil, kendi içerisindeki tutarsızlıklara da isyan eden Rap dünyası kahramanları, geçtiğimiz aylarda sanatları ile atışmaya devam ettiler.

Norm Ender’in, yılların Ceza’sına bile posta koyduğu “Mekânın sahibi” şarkısı ile rap ruhunu bozduklarını iddia ettiği meslektaşlarına savaş açtı. Kimi katılımcılarımıza göre bu sadece sessiz geçen döneminin sonunda gündeme gelmek için yapılan “gereksiz” bir çıkışken, araştırmaya katılan pek çok genç için “Doğruları söyledi abicim!” bakışına sahip bir tavır olarak algılanmıştır. 

Dünyadaki rap akımından, isyan edilen unsurlardan Türkiye’nin farklılaştığı pek çok alan var. Norm Ender’in iddiası da bu yöndeydi. Amerika’nın, Almanya’nın sorunu ile değil Türk gençlerinin sorunları ve gerçekleri ile sözler yazılmalı, ritimler oluşmalıydı…

Savaşın kazananı kaybedeni yok elbette… Herkes tarafını tutarken, rap dünyası yeniden popülerlik ve marka işbirlikleri ile para kazanmaya başladı. Gençler isyanlarında, aşklarında eskiden daha naif cümleler kurarken, bugün rap dünyasının nispeten daha keskin, sert sözleri ile dertlerini dile getirmeye başladılar.

Gençler Neden Rap Seviyor?

Le Bon’a göre, telkin ve yayılma yoluyla duygular büyük bir hızla yayılır,katılımla beraber o duygunun gücü büyük oranda artar. Kitleleri ancak aşırı ve abartılı duygular etkilediği için, onları etkilemek isteyen kişi beklentilere uygun ifadeler kullanır. Duyguları olduğundan farklı şekillere sokup abartarak sunmak, günümüz popüler kültür ürünlerinde sıkça gördüğümüz bir durumdur. Özellikle mutsuzluk üzerine inşa edilen eserlerle gençlerin en basit olayı dram haline getirmeleri bu ürünlerle sağlanmaktadır. Abartı, psikolojik bir kitle için(özellikle hayran kitle için), görünürdeki tüm özellikler büyütülerek aktarılmalıdır. İmgelerle sunulan duygular öyle güçlü bir etkiye sahiptir ki, kitleler istenilen yönde harekete geçirilebilir.

Müzik, bu gençlerin duygularını, isyanlarını, iletişim biçimlerini, arkadaşlık ilişkilerini, aileleriyle ve toplumla olan kavgalarını büyük ölçüdeetkilemektedir. Ne içinde doğup büyüdüğü kültürene de sonradan katıldığı kültüre ait olamayan rap dinleyicileri, kendilerini kanıtlamakiçin toplumun hoş görmediği davranışlar sergileyebilmektedir. İçlerinde, kendilerini dışlayantopluma ve sisteme olduğu kadar mensup oldukları aileye, yoksulluğa ve özendikleri hayata sahip herkese karşı öfke bulunmaktadır.

Gençlerden bir kısmının kavgacı, sert ve korkuuyandıran bir imaja sahip olmak için gösterdikleri çabanın nedeni bir çeşit koruma alanıoluşturmaktır. Büründükleri imaj, iç dünyalarını gizlemek maksadıyla, toplumun takındığıönyargılı tavırlara bir tepki olarak okunabilir. Negatif bir etkiye negatif bir tepki olarak danitelendirilebilecek bu tavrın, tanıştıkları her kişiyi toplumun bir parçası olarak görmeeğiliminden kaynaklandığı söylenebilir.

Williams, gençlik alt kültürlerinin hakim kültüre direnç olarak özel işaretler, farklı giyim stilleri oluşturduklarını ve topluma kapalı bir grupyapısına sahip olduklarını belirtmektedir. Bununla birlikte gençleri ‘öteki’ olarak görmediğiniz ve aynı mesafede durduğunuzanda kabuklarının kırıldığını görülmektedir. İlk başlarda pervasız, umursamaz ve uzak duranbir yapıya sahipken, birlikte zaman geçirdikçe saygılı ve sizi önemseyen bir tavır takınmalarıyönlendirilmeye açık olduklarını, dolayısıyla Williams’ın tanımında belirttiği direncinkırılmasının da mümkün olduğunu göstermektedir.

Kendi içlerinde hep bir çelişki barındıran rap dinleyicileri gerçekte olduklarından farklı görünmek için çaba göstermektedir. Kendi gerçekleri ve ulaşamadıkları olanaklar postmodernizmin çoklu kişilik oluşumunu kaçınılmaz kılmaktadır.

Müzikle yaratılmış bir evren söz konusudur. Gençlerin yarattıkları dünya genelde müziğeendeksli ve oradaki imgelerin kendi hayatlarına yerleştirilmesi şeklindedir. Yarattıklarıdünyanın gerçekliğini dinledikleri müziklerle yaşayan rap hayranları, yaşam kaynağı gibigördükleri şarkıcının ekseninde dönmektedirler. Kitleleri harekete geçirebilmenin yolu onlarınduygularına, basit ama abartılı şekilde seslenmektir diyen Le Bon’un görüşünden yola çıkarak çoğunlukla eğitimsiz olan gençlerin hangi motivasyonlarla hayatlarınışekillendirdiklerini anlamak mümkündür.

Rap gibi ritim yerine söze ve mesaj vermeye dayalı bir müzik tarzı söz konusuolduğunda ise içeriğin dönüşümünün kendini ifade etme isteğine bağlı olduğu görülür.Böylecemüzik Amerika’da ve Almanya’da ırkçılığa karşı bir ses çıkarma aracı olarak karşımıza çıkarken burada gençlerin kendi problemlerini aktarma aracı hâline gelir.

Daha geniş bir perspektifle kültür bağlamında düşünüldüğünde, rap müzik, gençlerin “Ben de buradayım demek istiyorum, ben de varım, beni degörün.”demenin bir yansıması olarak görülebilir.

Şarkı sözleri basit, kolay anlaşılır olmaktadır vegençlerin hayatından kesitler taşımaktadır. Şarkıcının da aynı altkültürden gelmiş olması veaynı duyguları yaşaması şarkıların oluşturulmasında ve pazarlanması noktasında oldukça etkili olmaktadır.

Yaptığımız araştırmada görüyoruz ki, yaş grubu düştükçe, kendilerinin de kolaylıkla eşlik edebildikleri, hatta kendilerinin de benzerini yapabildikleri TRAP en fazla talep tarzdır. Çünkü kolay, anlaşılır ve erişilebilirdir.

Rap’in tanımını 12-15 yaş arası gençler; “özgürlük” olarak tanımlarken, yaş ilerledikçe “isyan ve acı gerçekleri dile getirme” tanımlamasındaki oran yükselmektedir.


Yaş grubu yükseldikçe, ritminden değil sözlerin anlamından etkilenme ve buna bağlı kendini ifade etme, bu sözleri günlük yaşamda da kullanma oranı artmaktadır. Bu nedenle Ceza ve Sagopa hala “mekânın kralları” olarak görülmektedir.

Rap kültürünün sadece altkültür gençlere kalmaması ve genele yayılması ise, zamanında Arabesk dinleyen altkültürün, değişen zaman ve zorlaşan koşullarla baş etmeye başlaması, arabesk ritimlerin batı tınıları ile harmanlanıp, merkezi kültüre de sirayet etmesi ile benzeştirilebilir.

Bugün her yaştan dinleyicinin, kendi yaşamında isyan etmek istediği bir durum/sorun söz konusudur. Tınısı ile yakalandıkları ya da sözleri dile pelesenk olduğu anda alt kültüre ait gibi duran bu ritimlerin aslında beyaz yakalılarda da popülerleştiğini görebiliriz.

Bu sabah yayına giren Şanışer’in Fuat, Ados, Hayki, Server Uraz, Beta, Tahribad-ı İsyan, Sokrat St, Ozbi, Deniz Tekin, Sehabe, Yeis Sensura, Aspova, Defkhan, Aga B, Mirac, Mert Şenel, Kamufle ile birlikte seslendirdiği ‘Susamam’ adlı şarkısı aslında tam da anlatmak istediğimiz ruha hitap eden bir şarkı oldu.

Bugün Türkiye’de herkesin yakındığı tüm konulara dair, sessiz kalmayan rap dünyası, beyaz yakalılardan alt kültür gençlere kadar “isyanını bastırmak” zorunda kalan herkesimin sesi oldu. Bize göre işte şimdi gerçekten rap olması gerektiği gibi oldu.

Ne zamanki herkes kendi dilinden derdini yüksek sesle anlatır hale gelecektir, sanırız o gün arkasına saklandığımız müzikler, tarzlar, sözler de daha derin, daha yumuşak, daha sıcak olacaktır.

Keyifli dinlemeler dileriz…

Ramazan Bayramı Öncesi Kartlı Ödeme ve Temassız Ödemelerde Rekor Kırıldı
Ramazan Bayramı Öncesi Kartlı Ödeme ve Temassız Ödemelerde Rekor Kırıldı

Bankalararası Kart Merkezi’nin (BKM) açıkladığı verilere göre, Ramazan Bayramı öncesinde kartlı ödeme işlem adedinde ve temassız ödemelerde rekor kırılırken, internetten alışveriş dönüşümünün en yoğun yaşandığı sektörler “elektronik eşya” ile “giyim” […]

comment 2
share
Etiketler
rap

Reader Interactions

Comments

  1. ömer says

    21 Mayıs 2020 at 21:07

    bad boy müziği <3

    Cevapla
  2. Ali Bonapart says

    24 Eylül 2020 at 20:47

    Yukarıda rap in kralı kim demişsiniz ve sadece 5 rapçi koymuşsunuz bilemdiğinizden mi ? Yoksa gerek duymadığıınızdan mı ?

    Cevapla

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İş Dünyası, “Yeni Normalleşme” Dönemi İçin Ümitli

Pazarlamasyon / 17 Mayıs 2020
facebook twitter
İş Dünyası, “Yeni Normalleşme” Dönemi İçin Ümitli

Covid-19 salgını Türkiye’yi ve dünyaya sarsmaya devam ederken, birçok ülke “kontrollü sosyal hayata geçiş” uygulamalarını başlatmış durumda. Türkiye’de de salgının ilk fazı geride bırakıldığı dönemde, “kontrollü hayat” uygulamalarının haziran ayında derinleşerek “yeni normal” sürecinin başlaması ve birçok sektörün işine dönmesi bekleniyor.

AGS Global tarafından 7-9 Mayıs 2020 tarihleri arasında önemli bölümü İstanbul, Bursa, Kocaeli, Adana, İzmir gibi sanayi ve ticaret merkezlerinden 286 iş dünyası temsilcisi ile gerçekleştirdiği ve “yeni normali” sorguladığı araştırma, katılımcıların aynı zamanda AB sosyoekonomik statü grubu tüketicilerini temsil eden profile sahip olması itibariyle kontrollü sosyal hayata geçişte tüketici yüzünü de ele alması bakımından ilgi çekici sonuçları kapsıyor.

Yerli Solunum Cihazı Projesi Alkışlandı

“Süreçte en iyi sınavı veren marka/firma” sorusuna verilen Baykar (%18,5), Arçelik (%13,4) ve Bioysis (%5) cevapları, katılımcılar nezdinde yerli solunum cihazı projesinin önemini ön plana çıkartırken, Trendyol (%10,1), Getir (%8,4), Migros (%8,4) gibi e-ticaret ve perakende markaları diğer hatırda kalan kategori içerisinde yer aldı.

Sürecin Sembolleri: Maske, Sağlık Bakanı Koca, Kolonya ve Dezenfektan

Katılımcıların %81,8’ine göre salgın süreci en çok “maske” sembolü ile hatırlanacak. Her akşam TV ya da sosyal medyadan hanelere konuk olan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ise %65 ile süreçte sembolleşmiş bir isim olarak öne çıkıyor. Uzun bir süre rengi ya da görüntüsü üzerinde tartışmalar çıkan virüs ise %36,4 ile katılımcılar açısından sürecin en hatırda kalıcı sembollerinden biri. Gündelik hayatımızın bir parçasına dönüşen kolonya ve dezenfektanlar ise %30,8 ile sürecin sembollerinden biri oldu.

İş Dünyasının Vurgusu: Tedbiri Elden Bırakmadan Tam Zamanlı İşe Dönüş

Haziran ayında yürürlüğe girmesi beklenen “yeni normal” senaryo kapsamında katılımcıların %78,3’ü tam zamanlı işe döneceğini ve izolasyon kurallarını harfiyen uygulayacağını ifade ederken, müşteri ziyaretlerinin bir süre gerçekleştirilmemesi (%32,9) bir diğer önemli planlama enstrümanı olarak öne çıkmakta. İşe, esnek çalışma saatleri (%28) modeliyle dönüş ise masada duran anlamlı seçeneklerin arasında. Diğer yandan, uzaktan çalışmayı kalıcı seçeneklerden birine dönüştüreceğini ifade edenlerin oranı %11,2.

Nitekim katılımcıların %73,4’ü salgın sürecinde dijital toplantı gerçekleştirdiğini belirtirken, bunların %81,9’u ise çeşitli düzeylerde dijital toplantı yöntemini oldukça faydalı/verimli bulduğunu ifade etmekte. İlgili yöntemi yeterince faydalı/verimli bulmayanların oranı ise %8,6.

Ramazan Bayramı: Köprüden Önceki Son Viraj

Katılımcıların %81,3’ü Ramazan Bayramı’nda sokağa çıkma yasağı fikrini desteklerken, %13,3’ü ise bu fikre karşı çıkmakta. Bu tablo, sosyalleşme şöleni olan Ramazan Bayramı’nda sokağa çıkılmasının bugüne kadarki emeklerin heba edilmesi anlamına geleceği ve köprüden önceki son viraja dikkat edilmesi gerektiği şeklinde okunabilecektir.

Katılımcılar arasında salgının Türkiye’yi etkisi altına aldığı mart-nisan aylarına göre daha ümitli olduğunu ifade edenlerin oranı %48,3 iken, çeşitli düzeylerde endişeli olanların oranı %38,5. Kararsızlar ise %13,3 paya sahip.

Çin Menşeli Ürünler Düşüşte, Yerli Ürünler Yükselişte

Katılımcıların %49’u Çin malı satın almayı düşünmeyeceği ifade ederken, %24,5’lik bir kesim Covid-19 sonrası “yeni normalde” Çin mallarını almaya devam edebileceğini belirtmektedir.

Aynı soru Türk malları için sorulduğunda ise katılımcıların %86,7’sinin salgın sonrası yerli ürünleri tercih edeceğini ifade ettiği görülmüştür. Bu tablodan hareketle, Çin mallarına güvenin zayıfladığı, buna karşın yerli ürünlere güvenin arttığı sonucuna ulaşılabilmektedir.

Covid-19 Salgını: İşletmeler İçin Kuluçka, Kişiler İçin Gelişim Dönemi

İş dünyası temsilcileriin %55,2’si salgın sürecini işleri/ticari hayatı açısından iyi değerlendirdiğine inanırken, %18’i ise süreci iyi değerlendiremediklerini ifade etmekte.

Diğer yandan katılımcıların %72’si için Covid-19 salgınının etkilerinin en yoğun şekilde yaşandığı günler, kişisel gelişim için “iyi” değerlendirilirken, sadece %11,2’lik bir kesim bu süreci kişisel gelişimi açısından verimsiz bulmakta. Araştırmaya katılanların bu süreçte en fazla gerçekleştirdikleri aktiviteler arasında “aile ile daha çok vakit geçirmek” (%59,4) ilk sırada yer alırken, onu sırasıyla kitap okumak (%58), film izlemek (%38,5), manevi-dini hayata yönelmek (%38,5) takip ediyor.

İşyerlerini Çok Özledik

Tüm bunların yanı sıra araştırmayan katılan kişilerin %90,2’si iş yerinde çalışmayı özlediğini ifade ederken özlemeyenlerin oranı ise %9,8 ile sınırlı kalmıştır.

Türkiye Ekonomisi Ümit Vaat Ediyor

Katılımcıların toplam %60,1’i çeşitli düzeylerde Türkiye ekonomisinin geleceğinden ümitli olduğunu ifade ederken, çok ümitli olanların oranı %38,5. Ümitsizlerin oranı ise %17,5 seviyesinde.

LinkedIn Araştırdı: Pandemi İle Beraber 2020 Yılında Hangi Meslekler Ön Plana Çıktı
LinkedIn Araştırdı: Pandemi İle Beraber 2020 Yılında Hangi Meslekler Ön Plana Çıktı

LinkedIn her yıl olduğu gibi bu yıl da Gelişen Meslekler Raporu ile milyonlarca iş arayan insanı desteklemek için 2020’nin en hızlı büyüyen 15 iş trendini ve bu işleri almak için […]

comment 2
share
Etiketler
rap

Tüketicilerin Yarısı, Ürünle Bağlantılı Reklamları Daha Fazla Dikkate Alıyor

Ayşe Göl / 05 Ekim 2020
facebook twitter
Tüketicilerin Yarısı, Ürünle Bağlantılı Reklamları Daha Fazla Dikkate Alıyor

Tüketiciler evde daha fazla zaman geçirmeye başladıkça, özellikle bağlantılı TV ve sosyal medya olmak üzere online içeriklerle de daha fazla zaman geçirmeye başladılar. DoubleVerify'ye göre, corona virüs salgınının başlangıcından bu yana online içerikle etkileşimde bulunma süresi iki katına çıktı ve bağlamsal olarak ürünle alakalı reklamların önemi arttı.

https://pazarlamasyon.com/e-ticarette-reklam-harcamalari-%183-artacak/

Önceki araştırmalar, pandemik sınırlamalar tüketicileri marka tercihlerinde ve satın alma yöntemlerinde daha fazla yeni deneyime yönlendirdiği için tüketicilerin %39'unun karantina sırasında yeni bir markadan ürün satın aldığını gösteriyor. DoubleVerify'ın çalışması, markaların güvenilir sitelerde görünen alakalı reklamlarla bu açık fikirliliği geliştirebileceğini öne sürüyor.

Tüketiciler, halihazırda online içeriklerle ilgilenmek için günde ortalama olarak 6 saat 59 dakika harcıyorlar; salgından önce ise bu süre 3 saat 17 dakika idi. Tüketicilerin yaklaşık yarısı (%48) sosyal platformlarda geçirdikleri zamanı artırdı. Kullanıcıların Youtube'da geçirdikleri zaman %43 arttı ve 18-24 yaş arası TikTok kullanıcısı sayısı büyük bir artış gösterdi.

https://pazarlamasyon.com/2020nin-en-populer-reklam-formati-sesli-reklamlar-oldu/

Tüketicilerin %67'si, tanıdıkları veya güvendikleri bir yayıncının web sitesindeki bir reklamla etkileşimde bulunma olasılıklarının daha yüksek olduğunu, %55'i ise tanıtımın sahte veya kışkırtıcı haberlerin yanında görünmesi durumunda bir markayı kullanma olasılığının daha düşük olduğunu veya asla kullanmayacağını söyledi.

Pazarlamacılar, tüm pazarlama gelirlerini video tabanlı sosyal medyaya aktarmadan önce, bağlamın önemli olduğunu göz önünde bulundurmalılar; zira DoubleVerify'a göre, tüketicilerin %69'unun içerikle alakalı olması durumunda bir reklamı görme olasılığı daha yüksek. Bu yılın başlarında yapılan bir araştırma, haberlerin çoğunun pandemi odaklı olduğu haber programlarında corona virüs ile ilgili reklamların, daha genel mesajlar içeren reklamlardan daha iyi performans gösterdiğini ortaya koydu.

Corona Gölgesinde Babalar Günü
Corona Gölgesinde Babalar Günü

Hitay Holding bünyesinde bulunan, Türkiye’nin en büyük izinli veritabanına sahip online araştırma şirketi DORinsight, bu yıl Corona virüs gölgesinde kutlanacak olan ‘Babalar Günü’ ile ilgili bir tüketici davranışları araştırması yaptı. […]

comment 2
share
Etiketler
rap

Pandemi Süreci ve Tüketici Duyguları

Cansu Bolat / 13 Mayıs 2020
facebook twitter
Pandemi Süreci ve Tüketici Duyguları

Nöropazarlama araştırma şirketi ThinkNeuro, corona virüs sürecinde tüketicinin duygularını anlamaya yönelik bir araştırma gerçekleştirdi. Dünyada ilk defa pandemi sürecini anlamak için “Derin Beyan” yöntemiyle 12 farklı ülkeden 7.200 katılımcı ile gerçekleştirilen araştırmanın Türkiye sonuçları açıklandı. İlginç verilerin sunulduğu ve kişilerin beyanlarından ne kadar emin olduklarının da incelendiği bu araştırmanın sonuçlarına göre, yanlış bilgilendirme nedeniyle haberleri sosyal medyadan takip etme alışkanlığı düşerken, bu süreçte insan odaklı ve samimi iletişim kuran markaların değeri her geçen gün artıyor.

Tüm dünyayı etkisi altına alan corona virüs salgını hayatın birçok alanında olduğu gibi  tüketici tercih ve alışkanlıklarının da değişiklik göstermesine neden oluyor. Nöropazarlama araştırma şirketi ThinkNeuro’nun 24 Nisan-2 Mayıs tarihleri arasında Derin Beyan yöntemiyle gerçekleştirdiği araştırma sonuçları süreçle ilgili önemli veriler sunuyor. Türkiye’den 600 kişinin katıldığı araştırmaya göre katılımcıların yüzde 96’sı süreç boyunca devletin uyarılarına uyduğunu belirtiyor. Ancak bu cevabın doğrulunu ölçmeye yarayan derin beyan yönteminde ise bu oran yüzde 68’lere kadar düşüyor.

Araştırma beyan ettiğimizden farklı davrandığımızı gösteren başka ilginç sonuçlar da sunuyor. Bunlardan biri de salgından korunmaya yönelik yapılan önerilerin yarattığı motivasyonda kendini gösteriyor. İnsanları salgından korunma konusunda motive ettiğini belirtenlerin oranı yüzde 83’ten derin beyan yöntemiyle yüzde 23’e düştüğü görülüyor.

Araştırmanın bir diğer önemli sonucu da bu dönemde sosyal medyaya azalan güven. Yanlış bilgilendirmeler nedeniyle bundan böyle haberleri sosyal medyadan takip edeceklerini beyan edenlerin oranının yüzde 26’da kaldığı  araştırmaya göre, bu dönemde insan odaklı ve samimi iletişim kuran markaların değeri tüketici gözünde her geçen gün artıyor. Araştırmaya katılanların yarısına yakını ise salgını kısa sürede yeneceğimiz konusunda umutlu.

Corona virüsün Boşanmaları Artıracağını Düşünüyoruz

Araştırma koronavirüs salgını sebebiyle tüketicilerin duygularına yönelik değerli bilgileri ortaya koyuyor. Buna göre katılımcıların yüzde 36’sı koronavirüsten korkuyor. Araştırmaya katılanların yüzde 26’sı kendi sağlığından endişe duyarken, yüzde 38’i bu süreçte sakin hissettiğini belirtiyor. Araştırmanın bir diğer ilginç sonucu ise koronavirüs salgınının boşanmaları artıracağı düşüncesi.  Katılımcıların yüzde 57’si koronavirüs salgını sebebiyle boşanmaların artacağını düşünüyor.

Geleceğe Umutla Bakıyoruz

ThinkNeuro’nun diğer önemli bir tespiti de katılımcıların geleceğe yönelik öngörülerinin umut dolu olması. Araştırma sonuçlarına göre katılımcıların yüzde 46’sı yakın zamanda corona virüsün üstesinden geleceğimizi düşünürken, yüzde 44’ü insanların yakın zamanda karantinadan çıkacağını umut ediyor.

Araştırma, bu süreçte  tüketici alışkanlıklarının değiştiğine dair  önemli sonuçlar veriyor. Katılımcıların büyük kısmı bu yıl tatile gidemeyeceğini belirtirken, yaşanan bütün gelişmelere ve belirsizliklere rağmen sosyo ekonomik olarak bir engeli olmayanlar kişilerin  birikmiş ihtiyaçlarını karşılamak konusunda hala istekli olduğu görülüyor. Katılımcıların yüzde 23’ü her şeye rağmen  hala tatile gidebileceğini  düşünürken, yüzde 17’lik bir tüketici grubu havaalanları açıldığında çekinmeden seyahat edebileceğinden emin olduğunu söylüyor.

Araştırmanın sonuçlarını yorumlayan ThinkNeuro CEO’su  Doç. Dr. Yener Girişken şu değerlendirmede bulundu: “12 ülkede gerçekleştirilen ve global bir araştırma olan çalışma bizlere pandemi sürecinde tüketici duygularına yönelik çok önemli veriler sunuyor. Araştırma sonuçlarına göre katılımcılar pandemi konusunda  belirli bilgilere sahipler ancak bu bilgileri içselleştirmedikleri için  ciddi bir kafa karışıklığı söz konusu. Kişiler süreçle ilgili değişen duygu durumlarını ifade etmekte zorlanıyorlar. Bu nedenle, gerek pandemi sürecinde gerekse pandemi sonrasında tüketicilerin duygu durumlarını etkin biçimde anlamak ve tüketici davranışlarına dair ön görüler geliştirmek çok zorlaşıyor. Bu noktada, tüketici davranışındaki değişimi doğru şekilde gözlemlemek için Türkiye’de ilk defa tüketicinin bilinçdışını ölçümleyebilen Derin Beyan yöntemiyle gerçekleştirilen Corona virüs Araştırması, kişilerin beyan ettiğinden daha farklı biçimde düşündüklerini ortaya koyuyor.  Katılımcıların büyük çoğunluğunun toplumun doğru kabul ettiği davranışlara uygun beyanda bulunduğunu görüyoruz. Ancak bu beyanları içselleştiren ve buna uygun davranan katılımcıların oranının, yalnızca beyanda bulunanlardan kayda değer biçimde daha düşük olması dikkat çekiyor. Bir örnek vermek gerekirse,  katılımcıların yüzde 95’i  doktorlarla gurur duyduğunu beyan ederken bu beyanda emin olanların oranın ise yüzde 67’ye kadar düşüyor. Derinlemesine görüşmelerde bu farkın  bir sebebinin, yanlış bilgilerin yayılmasına katkı sağlayan doktorlar olduğunu gözlüyoruz. Aynı şekilde Derin Beyan yöntemi sayesinde katılımcıların yüzde 37’sinin bu süreçte işini kaybetmekten kesin olarak endişe duyduğunu görüyoruz. . Tüketicilerin ciddi bir kısmının bu endişeyle davranmasına engel olmak için, işverenlerin bu endişeyi dindirmeye yönelik eylemlerde bulunması ve işveren markalarının geliştirilmesini öneriyoruz. Bu noktada marka iletişiminde tüketici/çalışan odaklılık gibi kavramların ötesine geçilmesi ve insan odaklı bir iletişim tasarlanması son derece önem taşıyor.Özellikle bu alanda, iletişimin mesaj verme kısmı kadar, iletişimin taraflarını anlama kısmının da değerinin artacağını öngörüyoruz.

Araştırmanın verilerine  dayanarak, insanların bu dönemden sonra ortalama davranışlarına geri dönme eğilimlerinin salgından sonraki davranışlarını etkileyeceğini öngördüklerini belirten Yener Girişken, “İnsanlar genel olarak  uzun süredir evlerindeler.  Bu süreçte biriken ve ötelenen ihtiyaçları olduğunu biliyoruz. Virüsün yayılma hızı azaldığında tüketiciler bu ihtiyaçlarını karşılamak isteyecekler. Bu zamana kadar alınan kararlarla süreci son derece iyi yöneten yetkililerin bu noktada daha fazla dikkatli olması gerekiyor. Yapılan çalışmalarda insanların birbirlerinin davranışlarını kopyalayarak hareket ettiğini görüyoruz. Yaz aylarıyla birlikte tehlikenin devam etmesi halinde  tüketicilerin bu isteklerini bastırmaya yönelik iletişimin tercih edilebileceğini düşünüyoruz” dedi.

Türk Turizmine Netflix Etkisi
Türk Turizmine Netflix Etkisi

İstanbul Ekonomi Araştırma tarafından 8 farklı ülkede gerçekleştirilen bir kamuoyu araştırması, dizi ve film sektörünün Türkiye’nin turizmine sağladığı büyük katkıyı verilerle ortaya koydu. Araştırma kapsamında nüfuslarının toplamı 2 milyarı aşan […]

comment 2
share
Etiketler
rap
Bültenimize Kaydolun
Prime Dünyasını Keşfet
Üye ol, Ayrıcalıklardan Yararlan
KEŞFET
Size haftada 2 kez en değerli gelişmeleri ücretsiz göndermek istiyoruz.
Haftalık bültenimize ücretsiz üye olun.

pazarlamasyon

Dijital nesile sunduğu kaliteli içerikler sayesinde sektörün en çok okunan online kaynağı olan Pazarlamasyon, pazarlamanın tüm bileşenleri, iş dünyası ve dijital dönüşüm konularında özgün ve fayda odaklı içerikler sunuyor.

facebook twitter instagram linked-in
  • Prime’ı Keşfet
  • İletişim
  • Hakkında
Ücretsiz Abonelik
  • Pazarlamasyon TV
  • Prime’ı Keşfet
  • Akademi
  • Kariyer
  • Marketing Meetup
  • Prime Üye Girişi
Created with Sketch.
×

Prime Giriş

Şifremi Unuttum

Şifreni mi unuttun?
| Giriş’e geri dön