Geleceğe Hazır Olmak İçin, Onu İnşa Edenlerden Olmalısınız

Ekim ayında İstanbul’da İstanbul Ticaret Odası'nın ev sahipliğinde gerçekleşen Futurİstanbul zirvesinin ana konuşmacılarından biri fütürist ve yazar Benjamin Hammersley’di. Dijital teknolojinin dünyadaki siyasal, kültürel ve sosyal yapılarda oluşturduğu etkiler üzerinde uzmanlaşan Hammersley, şirketlere, hükümetlere, uluslararası organizasyonlara gelecekte başarılı olmanın yöntemleri konusunda danışmanlık da yapıyor. Ben Hammersley’le verdiği seminerin ardından bir araya geldim ve gelecekle ilgili öngörülerini sordum. 

Siz bir Fütürist olarak geleceğe nasıl bakıyorsunuz? İyi bir gelecek mümkün mü?

Bence iyi bir gelecek oldukça mümkün. Bunu sağlamak için pek çok farklı yol, yöntem öngörebiliyorum. Ama şu anda bu yönde ilerlediğimizi düşünüyor muyum? Maalesef hayır. Yine de 5 yıl önceye göre daha fazla ümidim var.

Biz geleceği genellikle varacağımız bir nokta olarak görüyoruz. Bir tren “gelecek” adlı istasyona varacak gibi geliyor birçoğumuza. Ama bu doğru değil. Biz geleceği adım adım inşa ediyoruz. Dolayısıyla benim konuşmalarımda da belirttiğim gibi insanlar geleceği öngörmek istiyorlarsa önce onu yaşamalılar.

Dolayısıyla daha iyi bir toplumumuz, daha temiz bir gezegenimiz olacak mı diye sorduğumuzda cevap; tabi ki, eğer bugünden başlayarak böyle bir geleceği kurmaya başlarsak olur. Ama sadece oturup geleceği beklersek, sonumuz iyi olmayabilir.

Çok geç olabilir her şey için.

Kesinlikle.

Yapay zeka sizce yakın dönemde hayatımızı nasıl şekillendirecek?

Pek çok kişi, bize benzeyen, yapay insanlar üreteceğimizi düşünüyor. Ben öyle olacağını düşünmüyorum. Ürettiğimiz pek çok şey zaten adım adım içinde bir zeka taşıyor. Ve her şeyin içinde ufak da olsa bir zeka olunca, bu durum sizin yaşama biçiminizi de değiştiriyor. Sıradan gözüken şeyler farklılaşıyor.

Mesela ben genellikle yiyecek alışverişimi Amazon’dan yapıyorum. Ve bunu da “Amazon Echo” dijital asistanını kullanarak yapıyorum. Ona konuşuyorum ve siparişim 2 saat sonra evime geliyor. 1960’lı yıllardan bugüne, yapay zeka kullanarak yemek siparişi verebildiğim ve bunun evime elektrikli bir araçla teslim edildiği bugüne, gelen bir zaman yolcusu olsaydım, kuşkusuz büyük bir şok yaşardım. Ama ben 20 yıldır online alışveriş yapıyorum ve bir web sitesine girip sipariş vermek son derece normal bir şey şu anda. Dolayısıyla Amazon’un yapay zeka asistanıyla online alışveriş yapmak bugün bizlere son derece normal bir teknoloji olarak geliyor. Yani değişim aşama aşama gerçekleşiyor. Bugün benim de, ailemin de günlük hayatı 20 yıl öncesine göre çok farklı. Ama bu kötü bir his vermiyor bana.

Yakın dönemde evimizde fazlasıyla yapay zeka ile iç içe olacağız ve bu bize son derece normal gelecek.

Bence en ilginç teknolojik gelişme bize en sıkıcı gelen olacak. Garip gelebilir ama bir teknolojiye bakıp, bu hiç orijinal değil, her yerde var, çok sıkıcı diyorsanız, aslında en ilginç olan teknoloji odur. Mesela burada kahve içiyoruz. Kahvemizi içtiğimiz bu karton bardaklar bir zamanlar yoktu. Zamanında devrimsel bir yenilikti ama bugün bu bardakları hepimiz her gün kullanıyoruz.

Yapay Zeka bir gün elektrik gibi sıradan bir teknoloji mi olacak?

Kesinlikle. Mesela Google Haritaları düşünün. Adeta mucizevi bir teknoloji. Bütün dünyanın haritası elimizin altında. Nerede trafik var, nerede yok kolayca görüyorsunuz. Bu tam bir çılgınlık çünkü 20 yıl önce insanlar bunu hayal bile edemezdi. Ama bugün herkesin kullandığı sıradan bir ürün ve oldukça sıkıcı aslında.

Dolayısıyla yapay zeka da böyle olacak. İlk kez tanıştığımızda inanılmaz bir teknoloji ama yakın dönemde son derece sıkıcı ve her yerde olacak.

Yakın dönemde belki de en büyük sorunumuz özel hayatımızı korumak olacak. Online dünyada kişisel bilgilerimizi düşünmeden, çok kolaylıkla paylaşıyoruz. Gelecekte kendimizi olası tehlikelerden nasıl korumalıyız?

Online dünyada neleri niye paylaştığımıza çok dikkat etmeliyiz. Bizler aslında toplum olarak hala bu işin nasıl çalıştığını anlamaya çalışıyoruz.

Bu aslında sosyal, kültürel bir konu, teknolojik değil. Pek çok insan 10 yıldır Facebook kullanıyor. Bugün 20’li yaşlarının başında olan insanlar kendi 30’lu 40’lı yaşlarındaki hallerinin ya da gelecekteki işverenlerinin memnun olmayacağı yazılar, fotoğraflar, içerikler paylaşıyor olabilirler. Bir iddiaya göre çok yakında neredeyse herkesin sosyal medyada pek de gurur duymayacağı fotoğrafları olacak. Dolayısıyla bence bu durumu kabul etmemiz gerekiyor. Toplum olarak bu gibi durumlara nasıl bakacağımıza karar vermemiz gerekiyor.

Ama asıl sorun siber suçlar, kimlik hırsızlıkları. En az fiziksel suçlar kadar ciddiye alınması gerekiyor. Birisi sizi sokakta yürürken darp edip soyarsa bu sizin için kötü bir deneyimdir. Paranızı, değerli eşyalarınızı vs. alır, bir çeşit travma geçirirsiniz. Ancak online dünyada kimliğiniz çalınırsa, fiziksel olarak yaralanmazsınız ama size çok daha ciddi zararlar verilebilir. Online taciz için de geçerli aynı durum.

Oldukça yıkıcı dijital dönüşümlerin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Sizce ulusal, uluslararası firmalar, üst düzey yöneticiler bu teknolojik dönüşümlere nasıl adapte olmalı?

Günbegün bu değişimi yaşayarak. Daha önce dediğim gibi. Gelecek varacağımız bir istasyon değil, geleceği biz inşa ediyoruz. Geleceğe gerçekten hazır olmak istiyorsanız, onu yaratanlardan biri olacaksınız. Eğer bir şirket sahibi iseniz ve geleceğe hazırlıklı olmak istiyorsanız, geleceği inşa edenlerden biri olmanız lazım. Değişimi kucaklamanız lazım.

Geleceğe hazır olmak için yeni nesil nasıl yetişmeli? Eğitim sistemi nasıl adapte olabilir tüm bu dönüşümlerin yaşandığı çağa?

Endüstrinin ihtiyaçlarıyla ülkelerin ihtiyaçları farklı olabiliyor. Çocuklara kodlama öğretmenin öneminden, STEM eğitiminin öneminden bahsediliyor.  Çünkü günümüz şirketlerinin daha fazla programcıya ihtiyacı var.

Gelecekteki talebin hangi yönde olacağını öngörmek zor. Ayrıca kodlama bilen çok insan olması, mesela Türkiye için iyi olur anlamına gelmeyebilir. Dolayısıyla bence insanlar gerçekten ne yapmak istiyorlarsa o konuda eğitim almalılar. Hiçbir zaman yeterli programcı olmayacak. Ama toplumların tarihçilere de, sanatçılara da, antropologlara da ihtiyacı var.

Sizce yapay zeka, genetik mühendisliği, biyoteknoloji gibi yüksek teknolojiler yakın dönemde “süper insanlar” yaratabilir mi? Toplumlar arası eşitsizliklere sebep olacak bir elit kesim oluşturabilir mi?

Bu durum şu anda bile yaşanıyor. Mesela ben Los Angeles’ta yaşıyorum ve benim yaşama şeklim derin bir teknolojiye dayanıyor. Cebimden küresel bir iş yapıyorum. İçinde yapay zeka barından iki adet kol bandıyla dolaşıyorum. Hem sağlığımı hem diğer işlerimi takip ediyorlar. Saatim uydularla haberleşip benim nerede olduğumu saptayabiliyor. Dolayısıyla düzenli olarak beni destekleyen bu teknolojik sistemler bana yepyeni bir yaşama, çalışma şekli yaratıyor. Böylece diğer pek çok Amerikalı’ya göre daha sağlıklı, daha verimli olabiliyorum.

Bu durum beni elit bir sınıfa mı sokuyor? Belki bilim kurgusal anlamda değil ama evet. 20 yıl öncesine göre bilim kurgu da denebilir. Cebimden, dünyanın neresinde olursam olayım, tüm işlerimi kolayca halledebiliyor olmam bana müthiş beceriler kazandırıyor. Ben kendime elit diyemem ve dünyada yaşam şekli ve iş hayatı bu tarz teknolojilere dayalı büyük bir grup insan var. Ancak bu teknolojileri hiç kullanmayan büyük bir kesim de mevcut.

Çok teşekkür ederim bu güzel sohbet için.

Ben teşekkür ederim.

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir