Emre Hantaloğlu: Sevgi, saygı ve dayanışma içerisinde çalışacak takımlar kurmaya çalıştım

Sektörün değerli isimlerine bugünkü başarılarının kilometre taşlarını sorduğumuz serimizin yeni konuğu Lenovo Türkiye Genel Müdürü Emre Hantaloğlu...

“Dünden bugüne baktığımda, iyi ki teknolojiye merakım varmış diyorum. Ve iyi ki kariyerimin kilometre taşlarını teknolojiyle bir bir örmüşüm. Bu yolda hiç vazgeçmeden, yolumdan hiç sapmadan adım adım yürümüşüm diyorum.” diyen  Lenovo Türkiye Genel Müdürü Emre Hantaloğlu, kariyer yolculuğundaki kilometre taşlarını ve tecrübelerini tüm samimiyetiyle paylaştı.

Teknoloji meraklısı iki kardeştik, ikimiz de şimdi bilişim sektöründeyiz
1973 İstanbul doğumluyum. Bir de kardeşim var. O da bilgi teknolojileri sektöründe. Teknoloji meraklısı iki kardeş olarak, kariyer serüvenimizi bu yolda çizdik. Dünden bugüne doğru bakınca, iyi ki teknolojiye merakım varmış diyorum. Ve iyi ki kariyerimin kilometre taşlarını teknolojiyle bir bir örmüşüm, bu yolda hiç vazgeçmeden, hiç sapmadan adım adım yürümüşüm diyorum. 

Eğitim hayatıma gelince, gerçekten hepsi birbirinden değerli eğitim kurumlarında eğitim almanın şansını yaşadım. Sırasıyla Doğuş Koleji, Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü ve de ABD’de University of Maine’de okudum. Burada Amerika’daki eğitimime ayrı bir parantez açmak isterim. ABD’deki eğitimimin getirdiklerinin yanı sıra oradaki hayat tecrübesi de bana birçok şeyler kattı.  

Farklı ülkeler, farklı kültürler
Eğitim hayatımdan sonra ise iş hayatımda ilk durağım Empa idi. Sonra da sırasıyla, Compaq/HP, TTNet, Samsung ve Lenovo’da çalıştım. Yani Türk, Amerikan, Güney Kore ve Çin menşeili firmalarda çalışarak çok farklı kültürlerde çalışmanın tecrübesini yaşadım. Bu tecrübeyi çok önemsiyorum. Çünkü bu kültürlerin benzer olduğu kadar birbirinden farklı yönleri de var. Hepsinin olumlu olumsuz yönlerini görüp deneyimlereyek, bunlardan iyi bir harman oluşturmanın önemini farkettim ve buna hep dikkat ettim. 

İlk işim olan Empa’da gösterdiğim başarıdan dolayı dikkatleri üzerime çektim ve Compaq firmasına kabul edildim. BT sektörünün en önemli birleşmelerinden biri olan Compaq ve HP firmalarının birleşmesini yaşadım ve çok büyük tecrübeler edindim. Kariyerimin 13 yılını HP firmasında geçirdim ve iş kültürümün temellerini HP firmasının değerleri şekillendirdi. 

TTNet’te gibi çok büyük bir Türk firmasında çalışmanın ne demek olduğunu tecrübe ettim. Nice farklı insanlar ve yöneticiler tanıdım. Samsung maceram kısa sürse de, global bir dev olan Güney Kore firmasında öğrendiklerim ve tecrübelerim bana çok şey kattı. 

Pazar liderliği yolculuğunun büyük keyfini yaşıyorum
Son olarak yedi buçuk senedir Lenovo firmasında çalışıyorum. Altı buçuk yıldır da Lenovo Türkiye’nin Genel Müdürü’yüm. İş hayatımda birçok başarıya imza attım ama belki de en değerlisi Lenovo’yu takım arkadaşlarımla birlikte pazar liderliğine taşımamız ve son dört senedir pazar liderliğimizi sürdürmemiz oldu. Lenovo olarak Türkiye bilgisayar pazarındaki liderliğimiz IDC verilerine göre 2023 yılında da devam etti. Bu başarıyı ard arda 4. sene yaşıyoruz. Bunu bu seneye de taşımak en büyük hedefimiz. Yani ne mutlu ki, daha yürünecek çok yol var. Özellikle yapay zekâ konusundaki muazzam fırsatları yakalamak daha da iyi bir konumda olmamızı sağlayacak. Yapay zekâ konusu ve taşıdığı potansiyel beni de inanılmaz heyecanlandırıyor.

Rol modellerim, bilişimin duayenleri 
Kariyerimde bana güvenen beni destekleyen ve bana birçok şey öğreten çok değerli yöneticilerim ve çalışma arkadaşlarım da oldu. İlk işim olan Empa Ürün Müdürlüğü’nü bana teslim eden Cemal Alpay oldu. Compaq firmasında bana kariyer imkânını Fikret Ergüder sundu. HP’deki kariyer yolculuğum sırasında Serdar Urçar’ın, Mustafa Saka’nın ve Artun Ayvat’ın yerleri benim için çok önemli. Mehmet Nalbantoğlu ve Şahin Tulga’nın takımlarında çalışmak bana büyük tecrübeler kattı. Bu saydığım isimlerin hepsi bilişim sektörünün Türkiye’deki ustaları, duayenleri. Böyle rol modellerim olduğu için çok şanslıyım. 

Öğrenme sürecim hiç bitmeyecek
Lenovo’da bana güvenerek benim Genel Müdür olmamı sağlayan Marc Godin’in yeri de bende bambaşka. Şu anda da yöneticim olan Shashank Sharma ile inanılmaz ahenkli çalışıyoruz. Öğrenme yolculuğu hiç bitmiyor. Daha adını sayamadığım çok değerli yöneticilerim ve takım arkadaşlarım oldu. Hepsinden neleri yapmam ve neleri yapmamam gerektiğini öğrenmeye çalıştım. Öğrenmeye de devam edeceğim. İnsan bence hiçbir zaman ‘tamam ben oldum’ dememeli. Her zaman daha çok yanmaya, pişmeye bakmalı. Bilmek hiç bitmeyen bir süreç çünkü.

Neler yapabileceğime odaklandım, özgüvenim arttı
Kariyerimin ilk yıllarında esasında çok büyük zorluklar yaşadım diyemem. Ama kişisel ve karakter gelişimimden kaynaklı bazı şeyleri ister istemez yaşadım. Kariyerimin ilk dönemlerinde görece daha çekingen ve pasif bir tutum içerisindeydim. İlk iki işimde de, ilk 6 ay kendimi tam hedeflediğim şekilde gösteremedim. Zaten “Mesleğinizin ilk yıllarındaki siz, şu an yanınızda olsa ona nasıl tavsiyelerde bulunurdunuz?” diye sorsanız, “Kendine daha fazla güven Emre, network’ünü şimdiden daha fazla geliştirmeye bak” diye tavsiye ederdim. Ancak bu süreç kısa sürdü, altı ay sonra performansımı çok üst düzeye çekmeyi başardım. Başardığımı gördükçe kendime güvenim arttı. Yani harici bir zorlukla karşılaşmadım ilk yıllarda, zorluk daha çok özgüvenimle ilgiliydi. Neler yapabileceğime, çalıştığım yere nasıl daha faydalı olabileceğime odaklanınca, zorluklar bir bir kolaylığa dönüşmeye başladı.

O hâlâ hatırlanan sunumlar...
İlk yönetici olduğumda takım arkadaşlarımı nasıl motive edeceğimi ve onlara nasıl bir vizyon çizeceğimi çok çalışmıştım. O ilk sunumlarım benim için çok önemliydi. Bunları da iyi becerdiğimi düşünüyorum çünkü o arkadaşlarım hâlâ o sunumlarımı hatırlıyorlar. Özgüvenim arttıkça sunumlarım da otomatik olarak daha da zenginleşiyordu.

Ailem kararlarıma saygı duydu
Aileme ayrı bir parantez açayım. Eğitim ve kariyer yolumda tabii ki hem babam hem de annemin bana katkıları çok büyüktü. Bir noktaya geldiysem onların beni yetiştirme tarzı bunda çok etkili oldu diyebilirim. Öte yandan her zaman için kendi kararlarımı kendim verdim. Onlar da bu duruma saygı gösterdiler. Bana duyulan bu saygı ve güvenin de çok önemli olduğunu düşünüyorum. İlk maaşımla da anneme, babama ve kardeşime hediye almıştım, onun da keyfi gerçekten ayrıydı.

Kahramanlara inanmadım ama büyük hayranlıklarım oldu 
Rol modellerim oldu evet ama çocukluk ve gençlik dönemimde ve sonrasında öyle net bir kahraman konumlamam olduğunu hatırlamıyorum. Ama büyük hayranlık duyduğum karakterler ve isimler vardı: Superman’i, Tommiks’i, Kızılmaske’yi severdim. Red Kit’e çok gülerdim. Fenerbahçeli futbolculardan, bizim kuşağın futbol efsanesi Rıdvan Dilmen ve de Oğuz’u çok severdim. NBA’den de Magic Johnson’ı, Micheal Jordan’ı hep takdir ederdim. Özellikle Jordan’ın winner karakteri her zaman için hem spor dünyasına hem de iş dünyası dahil her alana bir örnek oldu diye düşünüyorum.

Başarının anahtarları bence bunlar...
Ben her zaman uzun süreli başarıya koşacak sevgi, saygı ve dayanışma içerisinde çalışacak dünya standartlarının üzerinde takımlar kurmaya çalıştım. Hâlâ da çalışıyorum. Bu bitmeyen bir yolculuk. Benim en önemsediğim özellikler dürüstlük, çalışkanlık, samimiyet, takım oyuncusu olmak, öğrenmeye açık olmak ve vizyoner olmak.

İnsanın kendinden bahsetmesi hele hele kendini övmesi belki de en zoru. Kendimle ilgili yapmaya çalıştığım devamlı öğrenmek ve kendimi geliştirmek. Yönetici olarak adil, açık ve anlaşılır olmaya çalışıyorum. Takım arkadaşlarımı geliştirmeye ya da onların gelişimine katkıda bulunmaya çalışıyorum. Onların kariyer yolculuğunda önlerini açmaya çalışıyorum. Eğer iyi bir yönetici olmak istiyorsanız vizyoner olmanız ve lider özelliklerini uygulamanız bence şart. Bu özellikleri elimden geldiği kadar uygulamaya çalışıyorum.

İşin eğlence kısmını hiç göz ardı etmemek lazım
Hem Empa’da, hem HP’de hem de Lenovo’da çalışırken motivasyon amaçlı gezilerimizde, eğitimlerimizde çok eğlenirdik. O tür ortamlar daha samimi olur, herkes birbirini daha çok tanır, daha fazla kaynaşma olur. O zamanlardan hatırladığım çok fazla eğlenceli anımız var. Hâlâ aramızda esprisini yaptığımız birçok olay vardır. Evet işini ciddiye almalı insan, ama bu hep çok ciddi olmak diye anlaşılmamalı, iyi iletişimi, sıcak ilişkileri hep çok önemsedim ve başarının anahtarlarından biri olarak gördüm. Zaten yaptığınız tek bir espri ile bile çok gergin toplantıları veya ortamları dönüştürebiliyorsunuz.

Çalışmadan duramayan bir yapım var 
Son zamanlarda sıkça bana sorulan bir soru oldu. Emekliliği düşünüyor musunuz diye. Hayır, hiçbir zaman emekliliği düşünmedim. Çalışmadan durabileceğimi düşünmüyorum. Muhakkak topluma ve kendime faydalı bir uğraş içerisinde olacağımı düşünüyorum. En büyük hobim 13 yaşındaki oğlum Emir. Onun büyümesine eşlik etmek onunla vakit geçirmek beni en fazla mutlu eden yaşam anları. Onun dışındaki özel zamanımı spor yapmak, tenis oynamak, yürüyüş yapmak, araştırma yapmak, okumak, müzik dinlemek ile değerlendiriyorum. Amerika’yı ve İtalya’yı gezmekten keyif alıyorum. Denizin kenarında ya da üzerinde olmak beni mutlu ediyor. Sıkı bir Ahmet Ümit okuyucusuyum. Ayrıca YouTube’u da araştırmalarım ve kendimi geliştirmek için yoğun olarak kullanıyorum. İş ve özel hayatımı dengelemeye, ikisinin de birbirine artılar ve zenginlikler katmasına büyük önem veriyorum. 

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir