Coca Cola İzleyicinin Sabrını Neden Sınıyor?

  Reklam konusu gündeme geldiğinde, herkesin ilgisi bu konuya yoğunlaşır. Çünkü reklam budur. Dikkat çeken şey demektir bir nevi. Tek problem bu ilginin nasıl bir yönde olduğudur. Bilmeniz gereken, en önemli konu da budur. Coca Cola reklamı sosyal medyayı tam anlamıyla salladı. Bir yanda Özcan Deniz, diğer yanda geleceğin Sezen Aksu’su olarak kabul gören Sıla, bir tutam saçma söz, sırf bir araya gelsin diye getirilmiş kalabalık ortasında, beceriksizce dans ediyor. İçimizi ısıtması, bizi gülümsetmesi veya gözlerimizi doldurması ya da heyecanlandırmasıyla ünlü kırmızı kapaklı kola reklamlarımıza ne olmuştu peki? Türkiye reklamcılığı Coca Cola’ya da mı bunu yapacaktı? Ülkede genel anlamıyla reklama bakış açısında bir sıkıntı görüyorum kendi adıma. En önemlisi de kalabalığı çekenin her zaman ünlü kullanmadan geçtiği fikri. Bu, her ne kadar gerçek anlamıyla doğru olsa da, okullarda bile size söylenen ilk şey şudur; ‘kolaya kaçmaktır’. Kolaydır. Çünkü ünlü olan zaten herkesçe merak edilmeyi gerektirir. Peki, Coca Cola gibi zaten imajı Everest tepesinde yatan bir kaplan için bu gerçekten de bir ihtiyaç mıydı? Dünyada izleyenleri soluksuz bırakan onca örnek reklamı varken. Ezgilerinin açıkça Türkiye içinde globalleşemediği hindistan neden seçildi? Üstelik şunu unutmuyor muyuz acaba? Hinditan’da her filmde müzikal sahnelerin olmasının bir sebebi var. Orası Hindistan, insanlar buna bayılıyorlar. Üstelik bunu yapmak için ünlüye bile ihtiyacınız yok. 1074232_620x410 Ama Türkiye bambaşka bir dosya olmalı. Burası yarısından fazlasının genç olduğu, Coca Cola’nın en önemli hedef kitlesini kaplayanların sosyal medya kurdu olduğu bir ülke. Eğer sözde, Türkiye’de diğer ajanslarca uygulanan sistemden bıkan bir ideolojiyle yola çıkan Vietnam ajansının yapmak istediği bir karşı duruş timsali olmaksa; ünlü kullanımı için yapılan bu kadar çabanın açıklaması ne? Sosyal medyadaki etkileriyle ilgili bir de araştırma yapılmış elbette. Çok konuşulmuş, çok yazılıp, çizilmiş üzerine. Bu konuşanların toplamları ayrıştırıldığında %48 oranında negatife görüş, %2 oranında pozitif ve %50 oranında ise nötür görüş ortaya çıkmış. Işte burda Türkiye’nin artık kendine sormak zorunda olduğu soru da çıkıyor ortaya. Bu, ‘reklamın iyisi kötüsü olmaz’ mantığını daha ne kadar sürdürmek zorundayız acaba?   https://www.youtube.com/watch?v=H0GrJfaucWA      
Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir