Golin İstanbul Ajans Başkanı Kaan Berkan, 30 yılı aşkın deneyimiyle iletişim dünyasında sektörün her aşamasına tanıklık etmiş ve bu sürede pek çok başarıya imza atmış bir isim. "Kariyerimin ilk 10 yılı reklamcılık alanında geçti; o dönemde sektörün lokomotifi reklamcılıktı" diyen Berkan, 2015 yılında Golin ile yollarını birleştirerek PR ve 360 derece hizmet alanında yenilikçi bir kültür inşa etti. Dijitalleşme ve yapay zekânın etkilerini yakından takip eden Berkan, ekibiyle birlikte cesur ve yaratıcı fikirleri hayata geçirerek Golin İstanbul’u sektörün önde gelen ajanslarından biri haline getirdi. Berkan, 30 yıllık yolculuğunda başarıyı istikrarla birleştirmenin kolay olmadığını, dinamiklerin sürekli değiştiği bir sektörde ayakta kalmak için cesaret ve kararlılık gerektiğini vurguluyor. Kaan Berkan ile Golin İstanbul’un başarı hikâyesini, iletişim sektöründeki köklü deneyimlerini ve geleceğe yönelik hedeflerini konuştuk.
"360 derece yaratıcı ve cesur işler üreten bir ajans olma vizyonuyla 30 yılını tamamladım"
Golin İstanbul olarak sektörde 10 yılı, Golin İstanbul’un Ajans Başkanı olarak da sektörde 30 yılı geride bıraktınız, bu yolculuğun sizin için en önemli dönüm noktaları neler oldu?
İletişim sektöründe geçen 30 yılımın, ilk 10 yılı aslında reklamcılık ile geçti, sektörün o dönemlerde dinamosu reklamdı. Ardından entegre iletişim ihtiyaçlarını fark ettiğimiz bir döneme girdik ve sektörde ajansta 360 derece hizmet vermek üzere PR açılımını yaratan ilk şirketlerden biri olduk. Bahsettiğim dönem dia ile basın bülteni gönderdiğimiz, dijitalleşmenin başlamadığı, geleneksel gazetelerin ve televizyonların ana mecra olduğu dönemler. Ardından ikinci bir dönüm noktası, 2015 yılında Golin’in Türkiye ofisi olmamız oldu. Türkiye’deki işleyişe farklı bir soluk getirmek hedefiyle Golin ile tanıştık, karşılıklı güçlerimizi birleştirdik, birbirimize katma değer sağlayabildiğimizi fark ettik ve Golin’in global know how’ını da kullanmaya başlayarak, sektörde oyun kuruculardan biri haline geldik. Dünyadaki trendleri yakından takip ederek, sürekli büyümeye, öğrenmeye ve yaratmaya başladık. 360 derece farklı, yaratıcı ve cesur işler üreten bir ajans olma vizyonuyla sektörde 30 yılımı tamamladım diyebilirim özetle.
Sektör hızla değişirken, Golin İstanbul olarak bu değişimi başarılı bir şekilde nasıl yönettiniz? Ekip içindeki sinerji ve iş birliğinin bu süreçteki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sektörde 30 yıl deyince bugünden geriye baktığımda karanlık oda, renk ayrımları, dialardan yapay zekâya uzanan bir değişimden bahsediyoruz. Değişime ayak uydurmak için müşterilerin değişen ihtiyaçlarına hep dikkat ettik, reklamın tek başına yetmediğini anladık PR’ı entegre ettik, sadece medya ilişkisiyle olmaz dedik, etkinlik üzerine ayrı bir ekip kurduk. ‘İçeriğin’ önemini gördük, içerik odaklı 360 derece ördüğümüz birbirini tamamlayan kampanyalar üretmeye başladık, derken dijitalleşmeyi fark edip 10 sene önce ‘digital’ ekibi kurduk, influencer’lar hayatımızın bir parçası olmaya başlayınca 5 sene önce influencer departmanını hayata geçirdik. Böylece PR, Creative, Digital, Content, Event, Influencer Marketing olmak üzere 5 ana alanda tek elden entegre hizmet veren, senkronize birlikte veya ayrı ayrı uyum içinde çalışan büyük bir aile haline geldik. Yakaladığımız başarının kurduğumuz başarılı takımın eseri olduğuna inanıyorum, çok uzun süredir beraber çalışan çok nitelikli ve farklı ilgi alanlarına sahip donanımlı bir ekibiz. Değişimi yakalamak için Golin’in iş süreçlerimize dahil ettiğimiz araçlarının da katkısı olduğunu düşünüyorum, dijital mecralarda markalar ve anahtar kelimelerle ilgili neler konuşulduğunu takip ve analiz edebilmemize olanak sağlayan Accelerators of Relevance ve Relevance Radar gibi araçları günlük olarak kullanarak elde ettiğimiz verileri içgörü olarak yaratım süreçlerine dahil edebiliyoruz.
30 yıllık bir süreçte birçok projeye imza attınız. Hem size hem de sektöre dokunan, unutamadığınız bir kampanyayı bizimle paylaşır mısınız? Bu kampanyayı sizin için özel kılan neydi?
30 yıllık süreçte sayısını hatırlamadığım projeye imza attık, benim için en özellerinden biri Algida Big Bold ve dünyaca ünlü motokros efsanesi Robbie Maddison’ı bir araya getirdiğimiz, markaya adı gibi big ve bold ana fikri bularak, alışılmışın dışında bir iletişim yaklaşımıyla bir dünya rekoruna da imza attığımız proje oldu. Robbie Maddison’ın özel motosikletiyle, Big Bold dondurması erimeden İstanbul Boğazı’nı Avrupa yakasından Asya’ya doğru geçmesini hedefledik. Robbie Maddison hayatında ilk kez motosikletiyle kıtalar arası deniz üzerinden geçerek bir performans gerçekleştirdi. Bu ilk, Robbie için aynı zamanda bir dünya rekoru da oldu. İstanbul Boğazı, gerekli tüm izinler alınarak ilk kez bir motosiklet geçişi için kapatıldı. Nefes kesen bu gösteri için 150 kişilik bir ekip, özel bir deniz operasyonuyla çalıştık. Aktivasyon Youtube üzerinden canlı yayın olarak paylaşıldı. Maddison’un İstanbul Boğazı’nda Avrupa Kıtası’ndan Asya Kıtası’na denizden geçişine şahitlik etmeleri için TV kanalları ve ilgili basın mensupları davet edildi. Maddison, motosikletiyle Ortaköy Meydanı’nda hazırlanan platformdan start aldı, Anadolu yakasına ulaşıp dondurması erimeden tekrar geri döndü. Proje oldukça ses getirdi, 3 ulusal kanal, yayın akışlarını durdurup canlı yayın yaptılar. Alandaki canlı yayın, ana haber bültenlerinde, hafta sonu haberlerinde tekrar tekrar yayınlandı. Bu projenin benim için önemi ajanstan çıkan büyük fikrin, bu kadar güzel örülerek, dünya rekorundan ana habere taşınmış olması, daha önce yapılmamış, cesur ve farklı olması diyebilirim. Projeyle yerli ve uluslararası birçok ödül kazandık.
UNICEF ile yürüttüğünüz gönüllü çalışmaların arkasındaki motivasyon nedir? Bu projelerin kişisel ve profesyonel anlamda size ve ekibinize etkileri neler oldu?
UNİCEF ile 5 yıldır gönüllü olarak çalışıyoruz, 20 Kasım’da beraber 5. Kez ‘Dünya Çocuklar Günü’nü kutlayacağız. Özellikle son dönemde ülkemizde yaşanan olayları düşününce; Atatürk’ün dediği gibi ‘çocuklar geleceğimizin güvencesi’ onları korumak adına bir şeyler yapabilmek, daha iyi bir gelecek için katkıda bulunmak ve bir sosyal fayda yaratmak benim için çok önemli. Geçen sene itibariyle, UNİCEF Creative Council’de yer alarak, çok değerli üyelerle bir arada bulunma fırsatını yakaladım, konseyle beraber geleceğe yönelik çocuklar için projeler tasarlamaya ve bilinirlik yaratmaya devam edeceğiz.
Yapay zekâ ve teknolojinin sektördeki dönüşümünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Golin İstanbul olarak bu dönüşüme nasıl adapte oldunuz ve yapay zekânın yaratıcı süreçlere katkısını nasıl görüyorsunuz?
Yapay zekâ sektörde artan bir öneme sahip, ajansın günlük işleyiş süreçlerine de dahil oldu, özellikle çeviri, metin yazımı ve araştırma evrelerinde hayatımızı şimdiden kolaylaştırmaya başladı. Ben yapay zekânın insan gücüyle senkronize kullanımının faydalı olacağı görüşündeyim yani işin kalitesi ve zamanlamasına katma değer sağlayacağını düşünüyorum. Biz ekibimize yapay zekâyı özel ilgi alanı olarak gören takım arkadaşları ekledik, onlar sürekli bilgi akışıyla yeniliklerle ilgili diğer arkadaşlarımızı ve bizi bilgilendiriyorlar. Yakın zamanda yapay zekâ ile ilgili de bir birim oluşturmayı da düşünüyorum ajans içerisinde çünkü Golin global olarak da yapay zekâ ile ilgili sürekli çalışmalar yapıyor ve network içerisindeki tüm ajansların faydalanmasını istiyor. Önümüzdeki yıllarda mutlaka yapay zekâ ile ilgili sektörde çok daha büyük yenilikler olacaktır dolayısıyla yakından takip etmenin de önemli olduğunu düşünüyorum.
İletişim sektöründeki başarıyı cesaretle ilişkilendiriyorsunuz. Sizce bu sektörde cesur olmanın anlamı nedir ve bu yaklaşımı nasıl hayata geçiriyorsunuz?
Başarıya giden yolda cesaretle yol almanın önemli olduğunu düşünüyorum çünkü daha önce yapılmamış, riskli, farklı ve büyük fikirleri hayata geçirmek için cesur olmalısınız. Sıradanlık bana göre değil hayatımda averaj yerine uğraşacağım ama başardığımda tadını çıkaracağım şeylerin peşine düştüm hep. Bizim ajans kültürümüzde var cesaret, brainstorming toplantılarında fikir tartışırken herkes cesur fikirler atar ortaya sonra hep birlikte o cesur fikri nasıl hayata geçirebiliriz onu düşünürüz. Her kampanyada bir öncekini gölgede bırakacak, daha önce yapılmamış, zeki ve büyük fikrin peşinde oluruz. Bende ekibimi bu konuda motive ederim, sıradan fikirler sunmazlar bana hiçbir zaman. Golin’in global olarak da cesaret çok sahiplendiği bir alan, bu sene genelde reklamcıların ödül aldığı, yaratıcılığın ödüllendirildiği 2024 Cannes Lions’ta uzun zaman sonra PR sektöründen 2 Grand Prix alan ilk ajans oldu.
Gelecek 30 yıl için sektördeki öngörüleriniz neler? Bu dönüşümleri nasıl takip edeceksiniz ve genç iletişimcilere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Gelecek 30 yıl için sektörde ne olacağını teknoloji bu hızla artarsa sanırım tahmin bile edemeyiz. Öngörüm yapay zekânın artan katma değeri ile iş yapış şekillerimiz oldukça değişecek, farklı sosyal medya mecralarını odağımıza almamız gerekecek, çünkü kendi çocuklarımdan biliyorum bizden o kadar farklılar ki onlara ulaşmak için şu an Tiktok, YouTube ve Snapchat’ten başka seçenek yok, yarın ne ile ilgilenirlerse o kanallarda uzmanlaşmamız ve onlara ulaşacak yeni yollar keşfetmemiz gerekecek. Teknolojiyi, dünyadaki sektörel trendleri ve yeni neslin davranışlarını çok yakından takip ederek senkronize çözümler üreterek başarıyı yakalayabileceğimizi düşünüyorum. Genç iletişimcilere belirli kodlara bağlı kalmadan, yaratıcılıklarını sürekli aktif tutmalarını, başarılı global ve lokal projeleri takip etmelerini, kendilerini sürekli geliştirmelerini, teknolojiyi içselleştirmelerini ve iş hayatına girdiklerinde erken pes etmemelerini öneririm.