Son yıllarda iş dünyasında "çalışan bağlılığı" önemli bir gündem maddesi haline geldi ve birçok şirketin sürdürülebilir başarısı açısından kritik bir rol oynuyor. Yeni nesil çalışanlar, yalnızca maddi kazanç veya statü ile motive olmuyor; iş-yaşam dengesi, kurumsal kültür, anlamlı işler yapma ve kişisel gelişim fırsatları gibi unsurlar da kararlarında büyük etkiye sahip. Bu nedenle, bir çalışanın uzun yıllar boyunca bir şirkete bağlı kalmasını sağlamak, her zamankinden daha zor ve çok yönlü bir çaba gerektiriyor. Peki, Türkiye’de insan kaynakları alanında en büyük zorluklar neler? Çalışan bağlılığını artırmak için hangi adımlar atılabilir? Markaların bu konuda izlediği stratejiler ne kadar etkili? Bu bağlamda Happy Place to Work MENA Bölge Müdürü Prof. Dr. Türker Baş ile Türkiye’deki insan kaynakları politikalarında yaşanan dönüşümü ve çalışan bağlılığını güçlendirme adına atılması gereken stratejik adımları konuştuk.
Çalışan bağlılığı için yeni liderlik modelleri kritik rol oynuyor
Pandemi sonrasında yetenek savaşlarının zirve yaptığı bir döneme girdik. Küçük ölçekli firmalar ve özellikle yatırım alan girişimler bu gelişmeye yüksek ücret paketleriyle tepki verdiler. Büyük ölçekli firmalar ise mevcut ücret yapıları ve şirket içindeki hassas dengeler nedeniyle ücretleri aynı ölçüde artırmakta zorlandılar. Çalışanları elde tutmak için onların mutluluğunu ve iyi olma hallerini artırmaya odaklandılar. Bu çerçevede çalışma ortamının iyileştirilmesi, esnek çalışma düzenlemeleri, çalışan esenliği uygulamaları ve kapsamlı yan haklar İK’nın temel gündemi haline geldi. Diğer yandan e-dönüşüm gibi yapısal düzenlemeler bir miktar yavaşladı. Sürdürülebilirlik, çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık çalışmaları ajandaların alt sıralarına düştü. 236 üst düzey İK liderinin görüşlerine dayalı olarak hazırladığımız “2024 Türkiye’de İK’nın Gündemi Raporu”na göre araştırmamıza katılan şirketlerin yüzde 81’i hibrit çalışma modelini benimserken, yüzde 60’ı uyguladıkları modeli elde ettikleri deneyimlere bağlı olarak sürekli geliştiriyorlar. Buradaki başarılı uygulamalara baktığımızda, çalışanlarına zaman ve mekân boyutlarında esneklik sağlayarak, kişiselleştirilmiş iş deneyimi sunduklarını görüyoruz. Bu şirketler uzaktan çalışmanın ötesinde, iş saatlerini de çalışanların ihtiyaçlarına göre esnetiyorlar. Tabii böyle bir sistemin sağlıklı çalışabilmesi özellikle orta kademede güçlü liderlerin varlığını gerekli kılıyor. Ayrıca çalışanların dijital becerilerinin geliştirilmesi ve iş süreçlerinin yeniden tanımlanması kritik bir öncelik olarak ön plana çıkıyor. Özetle günümüzde şirketlerin, çalışan bağlılığını ve motivasyonunu yüksek tutmak için tüm süreç ve liderlik modellerini yeni normalin gerekliliklerini karşılayacak şekilde yeniden tasarlamaları gerekiyor.
Türkiye’de insan kaynakları profesyonellerinin büyük bir bölümü, çalışanlarla ilgili yaşadıkları sorunları, daha iyi çalışma ortamı, gelişmiş sistemler, yan haklar, şirket içi etkinlikler gibi konuları iyileştirerek çözebileceklerini düşünüyor. Ancak tüm iyileştirmelerin çalışanlara olan etkisinin liderlere bağlı olarak artıp azaldığı gerçeği göz ardı ediliyor. Daha somut ifade etmek gerekirse, Deloitte 2024 Well-being at Work Survey raporuna göre liderine güvenen çalışanların yüzde 64’ü şirketindeki İK uygulamalarını başarılı bulurken, liderine güvenmeyen çalışanlarda bu oran yüzde 27’ye düşüyor. Diğer bir ifadeyle İK uygulamalarının başarısında, uygulamanın kendisinden çok liderin çalışanlara verdiği güven belirleyici oluyor. Hatta Oxford Üniversitesi’nden William J. Fleming tarafından yapılan bir diğer araştırmanın sonuçları, son dönemde çok popüler olan wellness uygulamalarının güçlü bir liderliğin olmadığı durumlarda çalışanların verimliliğini düşürdüğünü ortaya koyuyor. Özetle çalışan sorunlarını yoga matının üzerinden çözmek pek mümkün değil. İşte bu noktada, Happy Place to Work olarak şirketlere her kademedeki liderlerin gelişimi için etkili araçlar ve danışmanlık sağlıyoruz. Bu danışmanlık, güçlü iş ortaklarımızla birlikte SAP SuccessFactors gibi liderliği destekleyen altyapıların kurulumundan bireysel mentorluğa kadar çok geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Ayrıca Türkiye’nin en geniş benchmark havuzuna sahibiz. Bu sayede şirketlere gelişim, dönüşüm süreçlerinde somut ve denenmiş yol haritaları sunabiliyoruz.