• Pazarlamasyon TV
  • Etkinlikler
  • Trend Raporları
  • Akademi
  • Kariyer
  • Prime
Created with Sketch.
  • Marketing Meetup
  • MarTech Awards
  • The Hammers Awards
  • Tech Brands 2020
Prime'a Giriş Yap Prime'a Kayıt Ol
  • Pazarlamasyon TV
  • Prime’ı Keşfet
  • Akademi
  • Kariyer
  • Trend Raporları
  • İlan Ver
facebook twitter linkedin whatsapp mail

Adidas ve Puma, Kardeşler Arasındaki Husumet Nedeniyle Ortaya Çıktı

Serdar Altan / 05 Kasım 2020
facebook twitter
  • Nazi Partisi üyesi olan Alman kardeşler Adolf ve Rudolf Dassler’in kurdukları spor ayakkabı şirketi, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi askerleri için botların yanı sıra, Panzerschreck bazukaları üretti.
  • Alman Dassler kardeşlerin arasındaki büyük düşmanlık, Adidas ve Puma markalarının ortaya çıkmasına vesile oldu.
  • İlgili Yazı: Hugo Boss, Bir Nazi Destekçisiydi

Dünyanın en ünlü spor giyim markalarından ikisi olan Adidas ve Puma, Alman Dassler kardeşlerin arasındaki husumet nedeniyle ortaya çıktı. Alman kardeşler Adolf ve Rudolf Dassler, 1920’li yıllarda Almanya’nın Herzogenaurach kentinde ayakkabı üretimine başladılar. Almanya’nın Bavyera eyaletinde yer alan ve Dassler kardeşlerin memleketi olan Herzogenaurach şehrinde, o zamanlar 100’den fazla bireysel ayakkabı üreticisi bulunuyordu ve bu nedenle ayakkabı üretimi için sıcak bir noktaydı.

ABD’li Siyahi Atlet Jesse Owens

1936 Olimpiyatları, İkinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde Almanya’nın başkenti Berlin’de düzenlenmişti. Dassler kardeşler de Nazi Partisi üyesi olmalarına rağmen -zira Naziler saf ırkın üstünlüğüne inanıyordu ve dolayısıyla siyahi karşıtıydılar-, bunu fırsat olarak görüp ABD’li olimpiyat atleti Jesse Owens’ı, Adolf’un özel olarak tasarladığı ayakkabıları giymeye ikna etmek için olimpiyat köyüne gizlice girdiler. Bu teklifi kabul eden siyahi atlet Jesse Owens, o ayakkabılarla ABD takımına dört altın madalya getirdi ve bu olaydan sonra şirketin işleri hızlı bir şekilde iyiye gitmeye başladı. Ancak şirketin ayakkabı satışları arttıkça iki kardeş arasındaki gerilim de arttı ve İkinci Dünya Savaşı sırasında, iki kardeşin arasındaki bağlar kopma noktasına geldi.

İki kardeş arasındaki bu düşmanlığın nasıl başladığı kesin olarak bilinmese de, bir yanlış anlaşılmanın buna neden olduğu iddia edilmiştir. İddialara göre, İkinci Dünya Savaşı sırasında müttefik uçaklarının gerçekleştirdiği bir bombalı saldırının ardından Adolf ve eşi, halihazırda Rudolf ve ailesinin bulunduğu bir bomba sığınağına sakladılar. Bu sırada Adolf, “Pis alçaklar tekrar geri döndüler.” şeklinde bir ifade kullandı. Adolf bu ifadesinde, bombalamayı gerçekleştiren müttefik kuvvetlerine atıfta bulunmuştu; ancak Rudolf, bu yorumun kendi ailesi için yapıldığını düşündü.

Aralık 1943’te savaşın büyümesiyle birlikte, Hitler sivil işletme operasyonlarını askeri üretime dönüştürdü. Dassler kardeşler artık fabrikalarında spor ayakkabı üretmek yerine, Nazi askerleri için botlar ve Panzerschreck bazukaları üretiyorlardı. Daha sonrasında her iki kardeş de orduda göreve çağrıldı. Rudolf savaşın sonuna kadar görev yaparken Adi ise sadece bir yıl boyunca orduya hizmet etti.

Dassler Kardeşlerin Almanya’nın Herzogenaurach Kentinde Bulunan Ayakkabı Fabrikası

Rudolf kendini bir Amerikan toplama kampında bulduğunda, Amerikalılar için beyzbol ve basketbol ayakkabıları yapmakla meşgul olan erkek kardeşi tarafından ihbar edildiğini düşündü. İşte bu olay, iki kardeşin arasında ömür boyu sürecek bir düşmanlığın tam anlamıyla başlamasına neden oldu. Savaşın sona ermesiyle birlikte, kardeşler şirketi böldüler ve kendi markalarıyla yola devam ettiler. Kendine “Adi” olarak seslenilmesini tercih eden Adolf, oluşturduğu markayı isminin ve soy isminin bir tür birleşimi olan Adidas olarak isimlendirdi. Rudolf da benzer bir şey deneyerek kendi markasını “Ruda” olarak isimlendirse de, daha sonra markanın ismini Puma olarak değiştirdi.

Bu olaydan sonra iki kardeşin ölene kadar bir daha hiç konuşmadıkları ve onların bu düşmanlığının, Herzogenaurach şehrini bile ikiye böldüğü söyleniyor. Öyle ki, iki markanın fabrikaları bile şehirdeki nehrin karşıt kıyılarında yer alıyordu. İki şirket, Eylül 2009’a kadar bu düşmanlığı bir kenara bırakıp dostça bir futbol maçında karşı karşıya gelmedi.

“Marka” Kavramının Önemi ve Tarihçesi
“Marka” Kavramının Önemi ve Tarihçesi

Bugün birbirinden farklı sektörlerde yüzlerce markanın ürünlerini/hizmetlerini kullanıyoruz. Her birinin üreticisi, üretim süreci, kalitesi ve fiyatı birbirinden farklı. Marka kavramı, tam da bu farklılıkları vurgulamak için ortaya çıktı. Marka, yani […]

comment 0
share
Etiketler
adidas Adolf Dassler Dassler Kardeşler featured nazi Puma Rudolf Dassler

Reader Interactions

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Türkiye’nin Seri Üretime Geçen İlk Otomobili: Anadol

Ayşe Göl / 27 Ekim 2020
facebook twitter
Türkiye’nin Seri Üretime Geçen İlk Otomobili: Anadol

Türkiye'nin seri üretime geçen ilk yerli otomobili olarak bilinen Anadol, üretildiği dönemde büyük yankı uyandırdı. Farklı kullanımlar için birbirinden farklı modelleri piyasaya sürülen Anadol'un kısa ama başarılı serüvenine hep birlikte göz atalım.

Koç Holding'in kurucusu Vehbi Koç, birçok alanda girişimlerini sürdürürken 1928 yılında da Otokoç'u kurdu. 1946 yılında ise Ford'un Türkiye temsilciliğini aldı. Yerli bir otomobil üretmeyi kafasına koyan Vehbi Koç, 1956 yılında Henry Ford'un yanına gitti. Bu temaslardan sonra 1959 yılında Ford Otosan kuruldu.

https://pazarlamasyon.com/turkiyenin-ilk-goz-agrisi-devrim-arabalarinin-hikayesi/

Ford Otosan fabrikasında Ford kamyonların montajı yapılıyordu. Koç grubu, yerli bir otomobil üretilip üretilemeyeceğini hesaplamaya başladı. O yıllarda Türkiye'de yaklaşık 100.000 otomobil bulunuyordu ve yılda 3.000 yeni araç ancak satılıyordu. Otomobil üretmenin maliyeti ise çok yüksekti. Her bir otomobilin kalıp maliyeti 4.000 dolara tekabül ediyordu. Daha sonra araçların cam elyafı olarak da bilinen düşük maliyetli fiberglas malzemeden yapılması düşünüldü. Sac karoser kalıplara göre çok daha uyguna mal olan bu malzeme Vehbi Koç'u yerli otomobil konusunda cesaretlendirdi.

1964 yılında Vehbi Koç, Bernar Nahum ve Rahmi Koç, fiberglas teknolojisini üreten Reliant firmasıyla görüşmek üzere İngiltere'ye gitti. Anadol'un ilk modelleri İngiliz Reliant ve Ogle Design tarafından tasarlandı. Şasi, motor ve şanzımanları ise Ford'dan temin edildi. Bundan dolayıdır ki Anadol'un ne kadar yerli bir otomobil olduğu yıllar boyunca birçok tartışmaya konu oldu.

Ford Otosan, Reliant'tan aldığı aldığı lisansla üretime başlayacaktı. Ancak Anadol üretime başlayamadan bürokratik engellerle karşılaştı. Bunlar zar zor aşıldıktan sonra, fiyatının 30.000 lirayı geçmemesi koşuluyla gerekli izinler alındı. Aracın ismi için bir yarışma başlatıldı ve 86.318 başvurunun arasından Anadol ismi seçildi. Böylece 1966'da üretimine başlanan Anadol, 1967 yılında satışa sunuldu. 1984 yılında üretimi durdurulana kadar 87.000 adet satıldı.

Şubat 1967'de satışa çıkan Anadol'un fiyatı 26.800 liraydı ve kalorifer ve radyo için ayrıca 1.000 lira ödemek gerekiyordu. A1 olarak bilinen ilk modelin iki kapısı vardı. 1969, 1971 ve 1972 yıllarında A1'in daha farklı versiyonları da piyasaya sürüldü. 1971 yılında Otosan'daki malzemelerin taşınması için üretilen Anadol Pikap mühendisler tarafından beğenilince, bu aracın da seri üretimine başlandı.

A1'in satışı devam ederken 1971 yılında piyasaya sürülen Anadol A2, dünyanın fiberglas gövdeli ilk 4 kapılı sedan otomobili oldu. Bu dönemde Anadol araçlara olan talep oldukça arttı; çeşitli şehirlerde ön kayıt büroları oluşturuldu. A4 olarak da bilinen Anadol STC-16 ise 1973-1975 yılları arasında üretildi. Türkiye ve dünya rallilerine en çok katılan yerli otomobil olan STC-16, serinin en spor arabasıydı.

https://pazarlamasyon.com/turkiyede-sanayilesmenin-oncusu-koc-holdingin-kurulus-hikayesi/

1973 yılında piyasaya sürülen Anadol A5, diğer adıyla Anadol SV-1600, dünyanın ilk fiberglas 5 kapılı station wagon otomobili olarak biliniyor. Anadol A6, bir diğer adıyla "Böcek" ise, garip ya da fütüristik olarak tanımlanabilecek tasarımıyla dikkat çekti. Yalnızca 203 adet üretilen Böcek, TRT'nin dış çekimleri için de kullanıldı.

1981-1984 yılları arasında ise Balta Burun olarak da anılan Anadol A8 üretildi. Daha sonra üretilmesi planlanan A9 ise Türkiye'deki politik ve ekonomik gerginliklerden ve ülkenin genel durumdaki karmaşadan dolayı prototip olarak kaldı, hiçbir zaman seri üretime geçmedi. Böylece Anadol, A8 ile 1984 yılında üretimini tamamladı.

Türkiye'nin en çok sükse yapan otomobili olsa da, Anadol'un ilk yerli otomobil olup olmadığı tartışılıyor. Tasarımı Reliant'a ve hatırı sayılır birçok parçası Ford'a ait Anadol'un üretimi Ford Otosan fabrikasında gerçekleşse tam anlamıyla yerli olduğunu söylenemez. Tasarım ve parça üretimi bakımından Türkiye'nin ilk yerli otomobili Devrim'dir; ancak Devrim hiçbir zaman seri üretime geçemedi. Türkiye otomobil tarihinde Devrim'den önce üretilen ve hakkında çok bilgi bulunmayan Nobel/Noble 200 isimli montaj olarak üretilen bir araç da bulunuyor.

Aunt Jemima, Irkçılığı Sembolize Ettiği İçin İsmini Ve Logosunu Değiştiriyor
Aunt Jemima, Irkçılığı Sembolize Ettiği İçin İsmini Ve Logosunu Değiştiriyor

PepsiCo‘nun yan kuruluşu olan Chicago merkezli Quaker Oats Company’nin sahip olduğu bir krep karışımı, şurup ve diğer kahvaltı yiyecekleri markası “Aunt Jemima” kökeni ırksal bir klişeye dayandığı için logosunu ve […]

comment 0
share
Etiketler
adidas Adolf Dassler Dassler Kardeşler featured nazi Puma Rudolf Dassler

Çok Mu Çok Olan Mavi’nin Başarı Dolu Hikayesi

Begüm Canbaz / 13 Ocak 2021
facebook twitter
Çok Mu Çok Olan Mavi’nin Başarı Dolu Hikayesi

Mavi'nin günümüzdeki başarısı 1954 yılında terzi çırağı olarak tekstilciliğe adım atan Sait Akarlılar'ın hikayesine kadar uzanıyor. Geniş vizyonu ve girişimciliği sayesinde Mavi'yi kuran Akarlılar, ilk olarak 1971 yılında bir konfeksiyon firmasından ibaret olan Güven Tekstil A.Ş’ye kurarak işe başlıyor. Ardından 1984 yılında denim üretimi üzerine Erak Giyim Sanayi Tic Ltd AŞ'yi kuruyor. Yaklaşık on yıl kadar Levi's da dahil olmak üzere çeşitli uluslararası markalara denim üreten Akarlı, 1991 yılında da artık bu işi kendi markası adı altında yürütmeye karar verip Mavi Jeans'i kuruyor ve asıl hikaye buradan sonra başlıyor.

1993 yılında ilk mağazalarını Galleria ve Akmerkez'e açan Mavi Jeans, 1994 yılından itibaren ihracat yapmaya başlıyor ve ileriki zamanlarda da Mavi Jeans yılda 8 milyon adet satışla Türkiye’nin lider markalarından biri haline geliyor.

https://pazarlamasyon.com/turkiyenin-dev-markalarinin-dunya-pazarina-acilma-hikayeleri/

Sait Akarlılar, bir röportajında Mavi'nin vizyonunu ve kuruluşunu “1980’li yıllarda ihracatta bir patlama oldu. Daha önce blue jean kumaşı üreten fabrikalar yoktu. Bu dışa açılma yıllarında bu fabrikalar oluştu. Bu fabrikalar olunca ve diğer yabancı markalar Türkiye’ye girince biz de bu işte bir gelecek gördük. Kumaş var, pamuk var dedik ve konfeksiyon üretimine girmeyi düşündük. Mavi Jeans de, bu fikrimizden sonra oluştu.'' sözleriyle anlatıyor.

Blue Jeanin yani denimin Türkçe karşılığı olarak Mavi Jeans adını marka adı olarak belirleyen şirket, ilerleyen zamanlarda öyle bir başarı yakalamıştır ki bugün bile dünyanın pek çok ülkesinde Mavi olarak telaffuz edilmektedir.

https://www.youtube.com/watch?v=zQ_FCcW9qo4

Mavi Jeans, 1997 yılında hafızalara kazınan 'Çok Oluyoruz' reklam kampanyasını hayata geçirerek Amerika pazarına giriş yaptığını duyurmuştur. Mavi hatta 1999 yılında yayınladığı 'Çok İleri Gittik' reklam filmiyle de artık bir dünya markası olduğunu herkese ispatlamıştır.

2001 yılında ABD ve Kanada’da reklam kampanyası yapan ilk Türk markası olan Mavi Times Square meydanını reklam panosuyla kaplamıştır. Büyük bir ses getiren bu reklamdan sonra da dünyanın en büyük haber dergilerinden biri olan Time, 2002 yılında iş dünyası bölümünde Mavi Jeans’e yer vermiş ve Mavi Jeans'i Türkiye’den dünyaya açılan ilk marka olarak tanıtmıştır.

https://www.youtube.com/watch?v=bIRMC8W2yME

Mavi 2000'li yıllarda ayrıca Amerika ve Avrupa kıtasında; Vancouver, New York, Berlin ve Frankfurt başta olmak üzere pek çok şehire yeni mağazalarını açmıştır. 2004 yılında Amerika'daki gençler tarafından oldukça okunan Cosmogirl dergisi tarafından ABD’nin en seksi jeans markası seçilmiştir. 2006 yılında gelindiğinde ise yine Time dergisi dünyanın en iyi 16 jeans markası arasında Mavi'yi göstermiştir.

2008 yılında büyük bir adım atarak Mavi Jeans'ten Mavi'ye olan geçiş stratejisini başlatan marka ayrıca Turkven ortaklığıyla kurumsallaşma atılımını yapmış ve kot pantolondaki liderliğini diğer ürün gruplarına da taşımıştır.

2000'li yıllarda Hüseyin Çağlayan, Ece Sükan gibi yerli tasarımcılarla çalışırken aynı zamanda Paola Navone gibi dünyaca ünlü moda tasarımcılarıyla da çalışmış ve yeni koleksiyonlar yaratmıştır. Mert&Marcus gibi fotoğrafçılarla da çalışan Mavi, marka yüzü olarak Adriana Lima, Serenay Sarıkaya, Kerem Bürsin, Lucky Blue Smith, Elsa Hosk ve Barbara Palvin gibi ünlü isimlerle işbirliği yaparak küreseldeki imajını güçlendirmiştir.

2010 yılında 5 milyon jean satışına ulaşan ve 2012 yılında yıllık cirosu 500 milyonun üzerine çıkaran Mavi 2013 yılında gelişen teknolojiler ile birlikte online perakendeciliğe de adım atarak e-ticaret sitesi mavi.com'u kurmuştur. Aynı sene yine Time dergisi millenials konulu kapağında Mavi giyen yeni jenerasyon gençlere yer vermiştir.

Günümüze doğru gelindiğinde ise Mavi güçlü imajını; yeni koleksiyonlar, Indigo Kitchen mağaza konsepti ve moda platformu ilovemavi ile tazelemiştir. Richard Branson'ın uzay mekiği lansmanına Mavi denim ile katılması ve Kendall Jenner gibi ünlü isimlerin de Mavi denim ile görüntülenmesi aslında Mavi'nin zorlu Amerika piyasasındaki yerini ne kadar sağlamlaştığının bir kanıtı olmuştur.

Bu sene 30. yılını kutlayacak olan Mavi, bakalım ileride ne gibi başarılara imza atacak heyecanla bekliyoruz. Sizler Mavi'nin marka hikayesi ve Amerika'ya açılması hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce 30.yılda yeni bir başarıya daha ulaşırlar mı? Yorumlarınızı bekliyoruz.

Sovyet Komutan İçin Özel Olarak Üretilen İçecek: Beyaz Kola
Sovyet Komutan İçin Özel Olarak Üretilen İçecek: Beyaz Kola

Georgy Zhukov, 2.Dünya Savaşı sırasında SSCB‘nin en ünlü savaş generallerinden biriydi. Düşük gelirli bir aileden olmasına rağmen, sıkı çalışmasıyla Kızıl Ordu‘nun en üst kademelerine yükselebilmişti. 2.Dünya Savaşı sırasında Mançurya’daki Japon […]

comment 0
share
Etiketler
adidas Adolf Dassler Dassler Kardeşler featured nazi Puma Rudolf Dassler

İsviçre’den Türkiye’ye Uzanan Bir Girişimcilik Hikayesi: Migros

Ayşe Göl / 12 Ekim 2020
facebook twitter
İsviçre’den Türkiye’ye Uzanan Bir Girişimcilik Hikayesi: Migros

İsviçre'de kurulduğu yıllarda birçok ilke imza atan Migros, Migros Ticaret A.Ş. olarak Türkiye'de de perakende sektörüne birçok yenilik getirdi. İsviçre Migros'un ve Migros Türkiye'nin sıra dışı hikayesine hep birlikte göz atalım.

https://pazarlamasyon.com/mutluluk-denince-ilk-olarak-akla-gelen-etinin-hikayesi/

Migros adı, yarı toptancı anlamına gelen Mi-Gros kelimelerinden meydana geliyor. Migros, Gottlieb Duttweiller tarafından 1925 yılında kuruldu. Başlangıçta 5 adet Ford aracı seyyar dükkanlar haline getiren Duttweiller, kahve, pirinç, şeker, makarna, sabun gibi ürünleri diğer perakendecilerden çok daha ucuza satmaya başladı. Duttweiller, halktan rağbet görünce işi genişletmeye karar verdi ve ürün yelpazesini artırdı.

Migros'un operasyonları gittikçe büyüdü, tesisleri ve satış noktaları arttı. Tabii müşteriler Migros'a yöneldikçe diğer satıcıların işleri yolunda gitmiyordu. Esnafa ve bürokrasiye karşı çeşitli mücadeleler veren Duttweiller; nihayetinde faaliyet sahası bu kadar geniş bir girişimin İsviçre gibi bir ülkede şahsi ellerde bulunmasının yaratacağı problemleri göz önünde bulundurarak kendisine 250.000 dolar ayırdı ve diğer bütün hisseleri kayıtlı 105.000 müşterisine devrederek Migros'u kooperatifleştirdi. Daha sonra kendilerinin göz ardı edildiğini öne süren 30.000 müşteriye daha hisse devri gerçekleştirildi.

Migros'un Türkiye'ye gelmesine ise İkinci Dünya Savaşı ve Kore Savaşı'nın yarattığı enflasyon sebep oldu. Fiyatların giderek yükselmesi şikayetleri artırdı ve dönemin İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay belediyenin bazı ürünlerin teminine ve satışına başlaması gerektiğine karar verdi ve tanzim satış noktaları kuruldu. Bu da istenilen sonucu vermeyince, Migros'un faaliyetlerinden haberdar olan dönemin İstanbul Belediyesi İktisat Müdürü Ferruh İlter, 1953 yılında Duttweiller'a Migros'un İstanbul'da kurulmasına ilişkin bir mektup yazdı.

https://pazarlamasyon.com/eminonudeki-kucuk-bir-atolyede-baslayan-seruven-ulkerin-kurulus-hikayesi/

Böylece Migros, 1954'te Türkiye'de faaliyete başladı ve seyyar kamyonlarla satışlarını gerçekleştirdi. 1975 yılında ise Vehbi Koç'un girişimiyle Koç Grup, Migros'un çoğunluk hisselerini devraldı ve Migros, Migros Türk adıyla özelleştirildi. Bu dönemde mağazalaşma süreci başladı ve İstanbul'dan sonra İzmir'de de satış noktaları açıldı. 1989 yılına gelindiğinde Migros'un 2 büyük ilde 34 mağazası bulunuyordu.

90'lı yıllarda MM ve MMM Migroslar açıldı ve Migros markalı ürünlerin üretimine başlandı. Migros Club Kart çıkarıldı ve Migros Sanal Market açıldı. 1995 yılında Migros, Türkiye'nin ilk indirim markası Şok'u hayata geçirdi. 1996 yılında ilk yurt dışı mağazası Ramstore'u Bakü'de açtı. 2000'li yıllarda yurt dışına açılmaya devam eden Migros, zaman içinde Moonlight Perakendecilik ve Ticart A.Ş, Tansaş, Tesco ve Anadolu Endüstri Holding gibi şirketlerle ortaklık yaptı. Bugün Migros'un Macrocenter, Ramstore ve Migros Sanal Market olmak üzere 3 alt markası bulunuyor.

Yeniliği Aşkla Tasarlayan Arçelik’in İlklerle Dolu Başarı Hikayesi
Yeniliği Aşkla Tasarlayan Arçelik’in İlklerle Dolu Başarı Hikayesi

Ülkemizin en önemli markalarından biri olan Arçelik, gerek Türkiye ve dünyada kendini kanıtlayan dünya standartlarında ürünleriyle gerekse teknolojik inovasyonlarıyla bugüne kadar hep adından söz ettirmeyi başardı. Gelin, hep birlikte Arçelik’in […]

comment 0
share
Etiketler
adidas Adolf Dassler Dassler Kardeşler featured nazi Puma Rudolf Dassler
Bültenimize Kaydolun
Prime Dünyasını Keşfet
Üye ol, Ayrıcalıklardan Yararlan
KEŞFET
Size haftada 2 kez en değerli gelişmeleri ücretsiz göndermek istiyoruz.
Haftalık bültenimize ücretsiz üye olun.

pazarlamasyon

Dijital nesile sunduğu kaliteli içerikler sayesinde sektörün en çok okunan online kaynağı olan Pazarlamasyon, pazarlamanın tüm bileşenleri, iş dünyası ve dijital dönüşüm konularında özgün ve fayda odaklı içerikler sunuyor.

facebook twitter instagram linked-in
  • Prime’ı Keşfet
  • İletişim
  • Hakkında
Ücretsiz Abonelik
  • Pazarlamasyon TV
  • Prime’ı Keşfet
  • Akademi
  • Kariyer
  • Marketing Meetup
  • Prime Üye Girişi
Created with Sketch.
×

Prime Giriş

Şifremi Unuttum

Şifreni mi unuttun?
| Giriş’e geri dön