2025: Geçiş yılı mı? Yoksa milat mı? Ya da bir distopyanın başlangıcı mı!

Stratejik İletişim Danışmanı Mete Gürkan: "2025’e dair herkesin farklı görüşleri ve tahminleri var. Ütopyalara yükselen de, distopyalara düşen de. İkisi arasında denge noktasında duranlar da. 2025’e teknoloji tahminleri özelinde bir bakış atalım, bakalım hangisine daha yakın düşüneceğiz."

2024, kesinlikle zor bir yıldı. Yıla şöyle bir geriye bakıp aksini söyleyecek çıkmaz sanırım. Dünyada da Türkiye’de krizler baş gösterdi. Dünyanın dört bir yanı savaşlarla, çatışmalarla, şiddetle acılar çekti, insanların acılarına ilaç olamadı bu yıl, aksine birçok kriz derinleşti. Siyasal, toplumsal ve de ekonomik anlamda türlü sıkıntılar dünyayı ve Türkiye’yi etkiledi.

Bir yandan 2024’te teknoloji dünyası hiç durmadı. 2023 sonunda öngörüldüğü gibi 2024’te yapay zekâ konuşuldu. Yıl boyu teknoloji gündeminin ana maddesi yapay zekâ idi.  Belki de 2024, yapay zekânın hiç konuşulmadığı kadar konuşulduğu ve artık hayatlarımıza birebir etkilediği bir yıl oldu.

Şimdi ise 2025 yılına bir bakış atıyoruz. 2025’te teknoloji dünyasını şekillendirmesi beklenen trendleri derlemeye çalışırken, bir yandan bu işin siyah, beyaz ve gri yönlerini de biraz tartışmak istedim.

2025 yılının yine 2024 gibi teknoloji dünyasında bazı yeniliklerin ön plana çıktığı bir yıl olması bekleniyor. Teknolojinin ilerleme hızı her geçen yıl artıyor, artık bu geri dönüşü olmayan bir hız senaryosu. Hem iş dünyasında hem de günlük yaşamda hissedilebilir değişiklikler yaşanıyor. 2025 yılında özellikle üretken yapay zekâ, biyoteknoloji, bulut bilişim sistemleri, yeşil enerji, sürdürülebilirlik bağlantılı teknolojiler gibi alanlarda yeniliklerin yaşanması, bunların da yakın ve orta vadede geleceği şekillendireceği tahmin ediliyor.

Yapay zekâ ajanları aramızda

Yapay zekâ ajanlarının genel tanımı, kullanıcılarla doğal bir şekilde etkileşime giren ve karmaşık görevleri bağımsız olarak yerine getirebilen yazılımlar şeklinde. Bu ajanlar özellikle iş süreçlerini otomatikleştirerek şirketlerin verimliliğini artırıyor. Şirketler böylece daha kişiselleştirilmiş hizmetler sunabiliyor. Ayrıca farklı şirketlerin yapay zekâ ajanları arada birbirleriyle etkileşime giriyor, iş süreçlerini tamamlayabiliyor. Yapay zekâ ajanları ne mi yapıyor başka, örneğin müşterinin ihtiyaçlarını analiz ederek ona en uygun ürünleri önerebiliyor. Bir kullanıcının sorunlarını çözmek için geri bildirim sağlayabiliyor. 2025 yılında yapay zekâ ajanlarının öğrenme yetenekleri artacağı ifade ediliyor. Özellikle marketing alanında, veri analizinde, pazar araştırmalarında kritik bir rol oynayacakları söyleniyor. KOBİ ve start-uplara da bu ajanların faydası olabilir deniyor. 

Biyoteknoloji, derinden derinden geliyor

Yıllardır geleceğin teknolojileri arasında biyoteknoloji sıklıkla dile getirildi. Günümüzde ise bu teknoloji, artık bir tahminden ziyade somut bir gerçeklik olarak karşımızda.Sağlığı, tarımı ve çevresel sürdürülebilirliği geliştirmek için biyolojik bilimin gücünden yararlanan biyoteknoloji, 2025 yılında dünyamızı derinden yeniden şekillendirmeye devam edecek. CRISPR tabanlı gen düzenleme gibi atılımlar, kas distrofisi, kistik fibroz ve orak hücreli anemi gibi genetik bozukluklar için kişiselleştirilmiş tedaviler sunan, giderek yaygınlaşan uygulamalar bulacak; kişiye özel tedaviler ise daha az yan etki ve iyileştirilmiş sonuçlarla yeni kanser tedavileri yaratacak. Sağlık hizmetlerinin yanı sıra, biyoteknolojideki atılımlar tarımda da yeni ilerlemelere yol açmaya devam edecek ve zararlı pestisitlere olan ihtiyacı azaltan hastalıklara dayanıklı ve iklime dayanıklı mahsullerin geliştirilmesine olanak sağlayacak. Laboratuvarda yetiştirilen et gibi yenilikler de ilgi çekecek, geleneksel et üretimine sürdürülebilir alternatifler sunacak ve küresel gıda sorunlarının çözümüne yardımcı olacak. Biyoteknoloji, yaşama, çalışma ve gezegenimize bakma şeklimizde her zamankinden daha etkili bir rol oynamaya devam ederken, bu gibi ilerlemeler yalnızca yaşamlarımızı uzatmayı değil aynı zamanda yaşam kalitemizi de artırmayı vaat ediyor.

2025 yılında biyoteknolojinin sağlık sektöründe ciddi bir atılım yapması bekleniyor. Biyoteknoloji sayesinde kişiselleştirilmiş tıp hızla gelişecek ve daha erişilebilir hale gelecek. Bu sayede, özel tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi mümkün olacak ve kronik hastalıkların tedavisinde önemli ilerlemeler kaydedilecek. Bu gelişmeler, bireylerin sağlık açısından büyük bir rahatlama yaşamasını sağlayarak, toplumda daha aktif bir rol üstlenmelerine olanak tanıyacak.

Özel bulut sistemleri öne çıkacak

2025 yılında özel bulut sistemlerinin iş dünyasında öne çıkması bekleniyor. Genel bulut hizmetlerinin sunduğu geniş kapsamlı çözümler bazen artık ihtiyaçları karşılamıyor. Şirketlerin daha niş, daha spesifik ihtiyaçları var. Bu yüzden 2025 yılında özel bulut sistemlerine yönelik yatırımların önemli ölçüde artacağı konuşuluyor. Özel bulut sistemleri şirketlerin daha fazla güvenlik, esneklik ve performans ihtiyacını karşılayabilir. Özel bulut sistemleri özellikle büyük veri işleme, yapay zekâ uygulamaları ve yüksek güvenlik gerektiren sektörler için ideal bir çözüm sunabilir. Şirketler kendi ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş bir bulut ortamı oluşturarak verilerini daha güvenli bir şekilde depoluyor ve işliyor. Özellikle finans, sağlık ve kamu sektörü gibi hassas verilerin yönetildiği alanlarda özel bulut sistemleri, büyük bir avantaj sağlayabilir. Bu nedenle bu teknolojilere olan yatırımın artması sürpriz olmaz.

Karbon yakalama teknolojileri daha revaçta olacak

Şirketler yeşil diyor. Ama dünyamız yeşile doğru gitmiyor. Daha çok yeşil enerji, daha çok sürdürülebilirlik, daha çok sorumluluk gerekiyor, her geçen yıl da daha çok gerekecek. 2025 yılı iklim değişikliğiyle mücadelede kritik bir yıl olabilir. Yeşil enerji çözümleri, enerji üretiminde fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltarak daha sürdürülebilir bir gelecek için kritik rol oynarken, yenilenebilir enerji kaynakları enerji üretiminde payı artıyor. Yeşil enerji yatırımları artarken, bu alana dair teknolojiler de çeşitlenecek. Özellikle karbon yakalama ve depolama teknolojileri sürdürülebilirlik açısından önemli bir yenili. Bu teknoloji atmosferdeki karbon emisyonlarını yakalayıp depolayarak küresel ısınmayı yavaşlatmayı hedefliyor. Elektrikli araçlar da sürdürülebilirliğin önemli bir kolu. 2030’daki büyük hedeflere ulaşma yolunda 2025’in nasıl bir yıl olacağı merak ediliyor.

Makine ve insan zekâsının yakınsaması sürüyor, sürecek

2025'te yapay zekâ artık gelecek değil; bu kesinlikle burada ve şimdi konumunda, ancak gerçek şu ki, hâlâ bir devrim içindeysek daha ilk günlerindeyiz. Üretken videodan otonom yapay zekâ aracılarına ve hatta belki de kuantum destekli yapay zekâya kadar, her zamankinden daha şaşırtıcı ve bazen de korkutucu şekillerde çığır açan gelişmeler görmeye devam edeceğiz. Ancak perde arkasında trend, hayatlarımızı daha incelikli ve kusursuz bir şekilde geliştiren yapay zekâya doğru olacak. Yapay zekâ araçları ve uygulamaları yaşama ve çalışma şeklimize daha fazla entegre olacak, daha iyi, daha fazla veriye dayalı kararlar almamıza olanak tanıyacak ve üretkenliğimizin yanı sıra yaratıcılığımızı da artıracak.

İklim teknolojisi mücadelemiz engellenemez!

İnsanların çevreye verdiği zararı azaltmak, hatta tersine çevirmek ve aynı zamanda karbon emisyonlarının azaltılmasına yönelik ilerlemeye yardımcı olmak için tasarlanan teknoloji, 2025'te önemli bir büyüme alanı olacak.

2023 yılında ekonomik yavaşlama nedeniyle bu alana yapılan yatırımlar azalmıştı. Ancak bu durum 2024 yılında artış gösterdi ve analistler büyümenin önümüzdeki yıl da devam etmesini bekliyor. İklim değişikliğinin gerçek dünyadaki etkisinin kanıtları artmaya devam ettikçe, bu hiç şüphesiz artan bir aciliyet duygusundan kaynaklanmaktadır. Son yıllarda elektrikli otomobillerin artan popülaritesinden karbon yakalama ve depolamadaki çığır açan gelişmelere kadar önemli ilerlemeler gördük. Bu yeniliklerin ve daha pek çoğunun ölçeklendirilip günlük hayata entegre edilmesiyle 2025 yılının çok önemli bir yıl olabileceği belirtiliyor. Özellikle, güvenilirliği ve verimliliği artırmaya yönelik pil ve şebeke tabanlı teknolojilerdeki atılımlarla birlikte temiz enerji depolamanın geliştirilmesinde ve benimsenmesinde hızlanma olabilir. 

Siber güvenlik sadece şirketler için sorun değil, artık daha ulusal, daha küresel

2025 yılında bilgisayar korsanlarının, veri hırsızlığının ve diğer siber saldırıların küresel işletmelere yönelik oluşturduğu tehdit çok büyük. Ancak topluma, ulusal güvenliğe ve kamu güvenliğine yönelik tehditler de büyük. Son yıllarda kritik altyapılara yönelik saldırılarda artış yaşandı; siber suçlular enerji şebekelerini, sağlık altyapısını ve hatta seçim sistemlerini hedef alıyor. Bu saldırılar, her gün güvendiğimiz temel hizmetleri kesintiye uğratma, ekonomileri istikrarsızlaştırma ve işi bizi güvende tutmak olanlara olan güvenimizi zayıflatma potansiyeline sahip. Yeni geliştirilen yapay zekâ sistemleri, saldırıların tespit edilmesi ve önlenmesi açısından kritik öneme sahip olacak ancak aynı teknolojinin saldırganlar tarafından hayatı zorlaştırmak için kullanılması da muhtemel. 2025 yılının siber güvenliği sadece işletmelerin çözmesi gereken teknik bir konu olarak değil, ulusal ve küresel güvenliğin kritik bir unsuru olarak görülmeye başlanan bir yıl olabilir. 

Bilgi işlem gücünde kuantum sıçraması geliyor

BM, 2025'i Uluslararası Kuantum Bilimi ve Teknolojisi Yılı olacağını ilan etmişti. Kuantum hesaplama çoğumuzun görebileceği şekilde henüz mainstream olmadı evet. Ama 2024 yılında gerçek dünyada birçok önemli kullanım senaryosunun ortaya çıktığı görüldü. Bunlar arasında ilaç keşfi ve finans ve lojistikte optimizasyon sorunlarının çözülmesi yer aldı. Bulut tabanlı kuantum hesaplamadaki yeni gelişmelerin, teknolojiyi çok daha fazla işletme ve kuruluşun kullanımına sunma potansiyeli ile 2025, bunun hayatımız üzerindeki etkisinin çarpıcı biçimde daha somut hale geldiği yıl olabileceği söyleniyor. Uzmanlar, yakın gelecekte iklim modelleme, malzeme keşfi, genom bilimi, temiz enerji ve şifreleme gibi birçok alanda devrim yaratacağını tahmin ediyor. Ayrıca kuantum algoritmalarının doğal dil işleme, otonom sürüş ve bilgisayarlı görme uygulamaları için gerekli verileri benzeri görülmemiş bir hızda işlemesi nedeniyle bunun yapay zekânın evrimini derinden etkileyeceğine inanılıyor. 

Yaşasın Hybrid Work direnişimiz

2024’te de ofise dönüş çağrılarında yadsınamaz bir artış oldu. Her dört işletmeden biri 2025'te ofisteki çalışma günlerini artırmayı planlıyor deniyor. Bu bir krizin kapıda olduğunun göstergesi. Çünkü şirketlerin yüzde 80'inin bünyesinde yeteneklerden bazılarını bu nedenle kaybettiği de dillendirilen bir veri. İşletmeler üstün yetenekler için mücadele verirken, bir yandan da elinde tutmak da büyük bir challenge. Hibrit çalışmanın verimini gören çalışanlar da bundan vazgeçmek istemiyor. Firmalar ofise dönün dedikçe, çalışanlar da direnecek bu belli, 2025 bu alanda bir meydan muharebesine sahne olabilir.  

Siyahı, beyazı, grisi. Aydınlık yönü, karanlık yönleri. Büyük hayaller kurduran yönleri, korkutan tarafları. Teknoloji özünde zaten böyle bir şey. Bence 2025 yine teknolojinin dünyanın gündemini ve geleceğini belirleyeceği bir yıl olacak. Ama belki de bu yıl büyük hayallerin hepsi gerçeğe dönüşmeyecek. Korkulan distopyalar da… Şahsen, ben biraz gri bölgedeyim dostlar. Peki, siz bu yıl teknolojiden ve onun getireceklerinden neler bekliyorsunuz?

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir