2025 [Düşler ve Kodlar]

Consciouslab Kurucusu Kayhan Dural: "2024 ne ara bitti ya? “Herkesin deneyimi farklı olmalı” derken, artık markaların tüketicileriyle gerçek zamanlı ilişkiler kurduğu bir döneme geçiyoruz."

2024, hızın ve adaptasyonun yılı oldu. Teknolojinin köşe bucak her detayı yeniden çizdiği, yapay zekâ araçlarının artık sadece bir "trend" değil, hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldiği bir dönemin tam ortasındayız. Algımız şaştı yahu. Bir sene önce devrim dediğimiz araçlar, birkaç ay içinde sıradanlaştı. Beklediğimiz gibi çıkmadı diye değil. Hemen üstüne hep yenisi çıktı. Mart 2024’te Sora’nın sahneye çıkışı, "artık yapamayacağımız hiçbir şey yok" dedirten bir dönüm noktası dedik. Sonraki güncellemelerin önünü alamadık. Video difüzyon modelleri, bir ahtapotun bıyıklarını iplikle alan reklam filminden, ayın yerçekiminde şampuan şişesiyle koşan bir genç kız gibi sahneleri filmlerimizin içine kattı bile. Bu süreç, yaratıcılığın tanımını da değiştiriyor haliyle. Artık bir fikri hayata geçirmek için milyon dolarlık bütçelere, devasa prodüksiyon ekiplerine gerek olmadığını “hayal edebilmeye” başladık. Yavaş yavaş, uzun süredir beklediğimiz gibi; Yaratıcılık, hayal gücünün cesaretle buluştuğu bir laboratuvara dönüşüyor gibi.

Büyük dil modelleri, multimodal agent’lar, difüzyon teknolojileri, görüntü işleme modelleri bu seneye damgasını vuran dijital teknolojiler oldu. Sektörler dönüşmeye, büyük şirketler AI transformasyon ekipleri kurmaya başladı bile. Şu an bu işlemler biraz gürültülü ilerliyor. Herkes AI ile bişi yapmak istiyor ancak teknolojinin açtığı olasılıkları tam anlamadan ortaya atılan fikirler genelde boşa harcanan zaman olarak kalıyor. Bu sene hemen hemen dünyanın her yerinde gördüğüm manzara bu oldu. Kurumların AI hype’ı içerisinde “bir şekilde” var olma çabaları… 

Tüm bu jazz içinde benim özellikle çekmek istediğim nokta hız ve yeniliğin birer amaç değil de hedefe ulaşmanın yollarından biri olduğu.. İnsan olmanın getirdiği empati, yaratıcı sezgiler ve sosyal bağlar olmadan en gelişmiş teknolojiler bile boş bir kabuk olarak kalıyor malum. Yıl içerisinde her güncellemede benzer tartışmaların olduğunu gördük ve bu sene artarak görmeye devam edeceğiz. 

Beklentiler ve ana trendler

Bu sene demişken, ufak ufak 2025 konuşmaya başlayalım. Ne bekliyoruz bu yıldan? Öncelikle, 2025’i 2024’ten ayıran en temel fark, yapay zekânın artık daha fazla sahiplik ve özgünlük kazanması olacak. Multimodal agent'lar, bir devrim olarak hayatımıza girdi, evrimleşerek büyüyor. Artık sadece metin ya da görsel işlemekle kalmıyor; duyuyor, görüyor, hatta size şiir yazıyor. Tüm bunlar, yapay zekânın “yardımcı” olmaktan çıkıp “partner” haline gelmesi demek. Her departman, her şirket, her kurum, her exco, her ekip, her komisyon, her kişi, her x için işleri kolaylaştıracak agent’lar üretmek mümkün. Hem de bunu yapmak için milyon dolarlık ürünler geliştirmeye gerek yok. Bu yıl, bu agent’ların, bu akıllı yapay zekâ sistemlerinin entegrasyon meselesinin fazlasıyla konuşulduğu yıl olacak. Hatta 2025’in ana konusu bu olacak diyebilirim. 

Bu yılın bir diğer özelliği, kişiselleştirmenin ötesine geçmek. 2024’te “herkesin deneyimi farklı olmalı” derken, artık markaların tüketicileriyle gerçek zamanlı ilişkiler kurduğu bir döneme geçiyoruz. Herkesin aynı içeriğe baksa bile farklı bir mesaj alacağı bir dünyaya artık girdik diyebiliriz. Bu senenin “Cannes” sahibi işlerinden en az birkaç tanesinin müşterisi için özel olarak tasarlanmış “deneyimler” yaratan kişiselleştirme bazlı bir proje olacağına eminim.

Rekabet ise her zamankinden sert. 2024'te ABD’nin Trump’ın seçimleri kazanmasıyla regülasyonları gevşetip "vahşi doğada büyüyen bir yapay zekâ" modeli yaratması, 2025’te Türkiye gibi ülkeler için fırsat kadar risk de yaratıyor. Global devler, daha hızlı ve daha agresif bir şekilde pazara hâkim oluyor. Bu, yerel girişimciler için bir meydan okuma ama aynı zamanda global standartlarda bir oyuncu olma fırsatı. Burda bizim nasıl pozisyon alacağımız 2025’te çok kritik rol oynayacak. ABD’nin hamlesiyle Türk yatırımcının parasının daha fazla yurt dışı kaynaklı projelere kayacağını düşünsem de iyi fikir her zaman kazanır diyerek küçük de olsa start-up ekosistemi için buraya bir umut bırakıyorum. Bu umudun altında aslında yapay zekâ sistemlerinin artık solopreneur’lüğe el vermesi var. Bu i-na-nıl-maz bir fırsat. Bu dönem tek kişinin ya da iki kişinin, kısaca minicik ekiplerin, kocaman işler başarabileceği, yapay zekâ araçları yardımıyla yazılım, pazarlama, PR, finans vb. birçok konuda öncesinde mümkün olmayan geliştirmeler yapabileceği bir dönem. “Unicorn kreatif direktörlerin” liderliğinde, teknolojiyi sadece bir araç olarak değil, bir ortak olarak kullanan kurumların yükselişine tanık olacağız. Herkes aynı yarışa katılıyor ama bu kez kurallar farklı.

Pragmatizm ve hayal gücünün dansı

Yaratıcılık ve teknoloji... Önümüzdeki 12 ay bu iki kavram arasındaki sınırlar daha önce hiç olmadığı kadar bulanıklaşıyor. Artık bir markanın yaratıcı süreci, bireysel bir hayal gücünden değil, AI destekli bir kolektif zekâ ekosisteminden beslenecek. Burada sahneye çıkanlar ise, daha önceki yazılarımda da sık sık vurguladığım gibi gerçek “dreamerlar”, yani hayalperestler olacak. 

Kim bu hayalperestler? Geleneksel yaratıcılar mı? Bilmem. Geçmişleriyle ilgilenmiyorum. Gerçekten hayal kurmayı sevenler kimlerse işte onlar… Bu, bir dizüstü bilgisayarla dünyaları değiştiren, yapay zekâyı bir yardımcıdan çok bir ortak gibi kullanan bireysel girişimcilerin çağı. “Solocreativeler” dediğimiz bu insanlar, devasa ekiplerin işlerini kendi başlarına yapabilen ve bunu yaparken hızla uyum sağlayabilen modern yaratıcılar. Onlar için hayal gücü sadece bir başlangıç noktası. Hayal ettiklerini gerçekleştirebilmek için her türlü AI aracını kullanıyor, projeler üretiyorlar. Yalnızca yaratıcı bir vizyon gibi düşünmeyin; teknolojiyle desteklenmiş bir yaşam tarzına sahip bu arkadaşlar. Yeni nesil yaratıcılar diye bir laf vardır işte her dönem bir karşılığı vardır… Bu dönemki karşılığı işte bu. 

2025, hayal gücünün hiç olmadığı kadar değerli olduğu bir yıl. Difüzyon modelleriyle saniyeler içinde yüksek kaliteli görseller üretebilmek, kişisel bir fikirden devasa bir projeye geçişi bu sene daha da hızlandıracak. Tasarım dünyasından hikâye anlatımına, eğitimden sağlık teknolojilerine kadar her alanda yeni bir yaratıcılık dönemi geçtiğimiz senelerde başladı, 2025’de hızlanacak. “AI vs Yaratıcılık” Bu başlığı iki kavramda da derinleşememiş insanların sıkça tartıştığını görmeye bu sene de devam edeceğiz. 

Reklam mı? Bir ufak paragraf da buraya ayırmak gerekecek. Kısa bi önermeyle bu konuya da değinmek ve ucunu açık bırakmak istiyorum. Reklamcılık, altın çağından günümüze geldikçe işler epey değişti. Artık insanlar “geçmek için değil, görmek için para ödeyecekleri” bir reklam arıyor. 2025 ve sonrasında, reklam ve marka ilişkisinin son 10 yıla damgasını vuran ve genelde yanlış anlaşılan dijital performansa inat yalnızca “bir şeyler sattırmak” ile sınırlı kalmayacak. Şimdiki reklamlar birer deneyim, birer hikâye olmalı. Reklamlar artık maruz kalınan değil, gönüllü olarak tüketilen bir forma ulaşmak zorunda. Bugünün reklamı ise sadece “anlatı” bazlı olmamalı, detayı ise başka bir yazının konusu.

Yeni zekâ

Yapay zekâ ve insan zekâsının birbirini tamamladığı bir dünyaya hoş geldik. 2025’in, yapay zekânın bir “aracın” ötesine geçtiği, artık “ortak” olarak konumlandığı bir yıl olacağı kesin. Bu, bir devrimden çok bir evrim: İnsan ve makine arasındaki bağın güçlendiği, daha karmaşık ve yaratıcı işlerin mümkün hale geldiği bir çağın başlangıcı. Peki bu bizi nereye götürüyor? Bugünün multimodal agent’larını düşünün. Duyuyor, görüyor, anlıyor ve üretiyorlar. Size sadece matematik problemini çözmüyor, “neden” ve “nasıl” çözdüğünü de anlatıyor. Bir film izlerken yapay zekâdan karakter analizi isteyebiliyor, hatta alternatif sonlar hakkında tartışabiliyorsunuz. Önümüzdeki dönemde bu sistemler artık yalnızca sorularınıza yanıt veren bir araç değil; hayal gücünüzü genişleten bir partner olacak. Bu durum, insan zekâsının artırılması anlamına geliyor. Daha hızlı, daha verimli, daha yaratıcı bir insan modeli düşünün. Yapay zekâ sayesinde, bir girişimci aynı anda birden fazla projeyi yürütebiliyor. Bir sanatçı, birkaç dakika içinde birden fazla fikir prototipi üretebiliyor, tıp öğrencileri, karmaşık vakaları bir multimodal agent ile tartışarak analiz edebiliyor.

2024, hız ve adaptasyonun yılıydı; 2025 ise uyum sağlama hızımızın test edileceği bir meydan okuma yılı olacak. Teknoloji daha hızlı, daha erişilebilir ve daha güçlü hale gelirken, bizler ne kadar hızlı öğrenebileceğiz? Yarış artık yalnızca teknolojiler arasında değil; teknolojiyi anlamlandıran, ona yön veren insanlar arasında. Siz yaratıcı zihinler! Sıkıcı tayfanın her şeyi yönettiği çağı yavaştan kapatıyoruz. Hızlı düşünün, hızlı hareket edin ve yaratıcılığın gücüne inanın. Çünkü artık yaratıcılık, sadece bir yetenek değil; hayatta kalmanın en güçlü yolu.

 

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir