Yakın Geleceğe Damga Vuracak Pazarlama Stratejileri

Pazarlama, her biri son derece detaylı bir şekilde incelenmesi gereken pek çok alt dala sahip. Dolayısıyla pazarlama stratejileri söz konusu olduğunda, aklınıza her biri fazlasıyla derin olan türlü yöntem gelebilir. Üstelik yeni teknolojilerle birlikte, bu pazarlama stratejilerine her geçen gün yenileri de ekleniyor. Ancak biz bu yazımızda, son yıllarda gittikçe popüler hale gelen ve önümüzdeki yıllarda, pazarlama alanında daha da kritik bir rol oynayacak olan pazarlama stratejilerini sıralayacağız.

https://youtu.be/xg4tEkJWfh4

Kişiselleştirilmiş Pazarlama

Birebir pazarlama olarak da adlandırılan kişiselleştirilmiş pazarlama, şirketlerin veri analizi ve benzeri yöntemler kullanarak her tüketici için özel mesajlar, kampanya teklifleri ve ürünler sunmaları olarak tanımlanabilir. Kişiselleştirilmiş pazarlamanın amacı, mevcut ya da potansiyel müşterilerin her biri ile ayrı ayrı iletişim kurarak onları markaya bağlamak ve bunun sonucunda da bir marka sadakati oluşturmaktır.

Günümüzde genellikle kişiselleştirilmiş pazarlama adı altında, belirli tüketici profillleri oluşturularak bu tüketici gruplarına özel pazarlama kampanyaları yapılıyor. Ancak yeni teknolojilerle birlikte, pazarlamada kişiselleştirmenin bireye indirgenmesinin önü açıldı ve markalar, gerçekten her bir tüketiciye özel kampanyalar ve ürünler sunmaya başladılar.

https://pazarlamasyon.com/coca-coladan-yeni-kisisellestirilmis-pazarlama-hamlesi-isme-ozel-sarkilar/

Canlı Yayın

Özellikle son birkaç yılda video içerik tüketiminin hızla arttığı bir gerçek. Ancak son dönemde video içerik başlığı altında önem kazanan bir şey var ki, o da canlı yayın. Canlı video yayınlarının ne kadar önemli olduğunu vurgulamak için sizinle dikkat çekici iki istatistik paylaşmak istiyorum.

Canlı yayın platformu StreamElements’in belirttiğine göre, 2019 yılında dünya genelindeki internet kullanıcıları, toplamda 1,1 milyar saat canlı video izlediler. Go-Globe adlı şirketin paylaştığı bir diğer istatistiğe göre, bu yılın sonu itibarıyla canlı yayınların, tüm internet trafiğinin %82’sini oluşturması bekleniyor.

Canlı video içeriklerinin neden bu kadar önemli olduğuna gelecek olursak, bunun iki önemli nedeni var. Birincisi, canlı yayın yapmak kurgulu bir video içerik hazırlamaktan çok daha az vakit alıyor. İkincisi ise canlı yayınlar, kitlenizle anlık olarak etkileşime girmenize ve bu sayede de kitlenizin size daha sadık hale gelmesine imkan tanıyor.

Podcast

Özellikle bir içerik üreticisiyseniz, podcast dünyasını gözardı etmemeniz gerekiyor. Podcast Insights’ın belirttiğine göre, Ocak 2020 itibarıyla toplamda 30 milyondan fazla podcast bölümü bulunuyordu. Tabii ki bu sayı, dünya genelindeki video içeriklerin toplam sayısına kıyasla bir hayli düşük. Ancak podcast, her geçen gün hızla büyüyen bir kanal ve bu büyüme hızıyla önümüzdeki yıllarda video içeriklerin popülerliğine ulaşması bir hayli mümkün.

https://pazarlamasyon.com/podcast-reklamlari-tv-reklamlarindan-daha-iyi-performans-gosteriyor/

Podcast’ler sesli içerikler olduğu için insanlar bir yerden bir yere giderken, araba sürerken ya da başka işlerle uğraşırken podcast dinleyebiliyorlar. Zaten araştırmalar da buna işaret ediyor. Dünya genelinde 2 binden fazla kişinin katılımıyla gerçekleştirilen bir araştırmada, podcast dinleyicilerinin yaklaşık olarak %94’ünün ev işleri yapmak, araba kullanmak, egzersiz yapmak ve getir götür işleri yapmak gibi başka şeylerle uğraşırken podcast’lere daha iyi konsantre olduklarını keşfettiler.

Bunun yanı sıra podcast’ler, markalar için de son derece verimli. eMarketer’ın geçtiğimiz yıl yaptığı bir araştırmaya göre, podcast dinleyicilerinin %54'ünün, dinlediği podcast'te bir markanın reklamını duyduktan sonra o markanın ürününü satın almayı düşünme ihtimali artıyor. Bununla birlikte BBC’nin markalı içerik departmanı StoryWorks’ün yaptığı bir araştırmaya göre, reklamlardan kaçındıklarını söyleyen kişilerin %22’sinin bir podcast içerisinde söz edilen markaları hatırlamaları, televizyon reklamlarına kıyasla daha olası.

Sesli Arama

Son yılların önemli trendlerinden biri de sesli arama. Sesli aramaların -özellikle ABD pazarında- önem kazanmasının en büyük nedeni, Amazon Echo ve Google Home gibi akıllı hoparlörlerin satışlarının ve buna bağlı olarak da sesli asistanların kullanımlarının hızla artmasıydı.

Geçtiğimiz aralık ayında binden fazla ABD’li tüketicinin katılımıyla yapılan bir araştırmaya göre, 18 yaşından büyük tüketicilerin %24’ü, en azından bir adet akıllı hoparlöre sahip. Bu da yaklaşık olarak 60 milyon insana tekabül ediyor. Ancak raporda belirtilene göre, bazı kişilerin evlerinde birden fazla akıllı hoparlör olmasından dolayı ABD’de aktif olarak kullanılan akıllı hoparlör sayısının 157 milyon olduğu tahmin ediliyor. Aralık 2017’de ise bu rakam 67 milyondu. Yani bu, sadece iki yıllık bir sürede ABD’deki hanelerde bulunan akıllı hoparlörlerin sayısının %135 arttığı anlamına geliyor.

Akıllı hoparlörlerin yaygınlaşmasıyla birlikte kullanıcılar, sesli asistanlara daha fazla alışmaya başladılar ve bu durum, uzun vadede insanların metin tabanlı aramalar yapmak yerine çoğunlukla sesli aramalar yapmalarına yol açacaktır. Sesli asistanlar, uzun bir süredir zaten akıllı telefonlarda mevcut olan bir teknoloji, ancak -Siri’yi bir kenara bırakacak olursak- pek yaygın olarak kullanıldıklarını söyleyemeyiz. Ama akıllı hoparlörlerin yaygınlaşması, kullanım alışkanlığının önündeki o engelin aşılmasını ve kullanıcıların sesli asistanları ve dolayısıyla da sesli aramaları daha fazla benimsemelerini sağlıyor.

eMarketer’ın geçen yıl yayımladığı bir araştırma raporuna göre, 2021 yılında, ABD’de her ay en az bir kez sesli asistan kullananların sayısının 122,7 milyon olacağı tahmin ediliyor. Bundan dolayı markaların ses teknolojilerini yakından takip etmeleri ve şimdiden içeriklerini sesli aramalara uygun hale getirmeye başlamaları gerekiyor.

Artırılmış Gerçeklik

Geçtiğimiz yıllarda IKEA ve L’Oreal gibi markaların birtakım artırılmış gerçeklik uygulamalarını hayata geçirdiklerine şahit olduk. Bu uygulamaların ortak özellikleriyse normalde fiziksel mağazacılıkta mümkün olan ürünü birebir olarak görme ve deneyimleme imkanını dijital ortama taşımalarıydı.

https://pazarlamasyon.com/artirilmis-gerceklik-ikea-apple-is-birligiyle-evinize-geliyor/

Önümüzdeki yıllarda tüketim kültürünün bir parçası haline gelecek olan artırılmış gerçeklik teknolojisi, bir yandan fiziksel perakendede müşteri deneyimini bir adım öteye taşırken bir yandan da giyim ve kozmetik gibi sektörlerdeki deneyimlerin e-ticarete uygun hale getirilmesini sağlayarak bu tarz sektörler için dijitalleşmenin önündeki engelleri kaldırmış olacak. Ayrıca önümüzdeki dönemde artırılmış gerçeklik teknolojisinden yararlanılarak hazırlanmış daha fazla reklam kampanyası ve deneyimsel pazarlama kampanyası göreceğiz.

https://pazarlamasyon.com/loreal-yapay-zeka-ve-artirilmis-gerceklik-sayesinde-guzelligi-onlinea-tasiyor/

Gartner’ın tahminine göre, bu yıl içinde 100 milyon tüketici, artırılmış gerçeklik teknolojisi aracılığıyla fiziksel ve online olarak alışveriş yapacak. Statista’nın tahminine göreyse, 2022 yılında artırılmış gerçeklik uygulamalarının toplam indirilme sayısı, 5,5 milyardan fazla olacak. Ayrıca Statista, 2023 yılında ise mobil artırılmış gerçeklik kullanıcıların toplam sayısının 2,4 milyar olacağını tahmin ediyor.

Sanal Gerçeklik

Artırılmış gerçeklik kadar olmasa da, önümüzdeki yıllarda, pazarlama dünyasında sanal gerçeklik teknolojisinin etkilerini de göreceğiz. Zira sanal gerçeklik teknolojisi, markalara son derece yaratıcı deneyimsel pazarlama kampanyalarını hayata geçirme fırsatı sunuyor. Geçtiğimiz yıllarda bunun en iyi örneklerinden birini ünlü otel zinciri Marriott sergilemişti. 2014 yılında, sanal gerçeklik teknolojisi henüz yeni yeni ses getirmeye başlarken Marriott, New York City Belediyesi’nin önüne kurduğu deneyim alanında yeni evlenen çiftlere sanal ortamda Londra ve Hawaii’yi seyahat etme imkanı sunmuştu.

https://youtu.be/i6yMqXLnpN4

Sonraki yıllarda farklı markaların buna benzer pek çok sanal gerçeklik deneyimini hayata geçirdiklerine şahit olduk. Bundan sonra da sanal gerçeklik teknolojisinin gelişmesiyle birlikte çok daha gelişmiş deneyimlerin sunulduğunu göreceğiz. Kim bilir? Belki de işler beklediğimiz çok daha hızlı gelişir ve 2020’li yıllarda sanal gerçeklik mağazalarında alışveriş yapmaya bile başlayabiliriz.

Deneyimsel Pazarlama

Etkileşim pazarlaması, etkinlik pazarlaması, canlı pazarlama ve sadakat pazarlaması gibi pek çok ismi bulunan deneyimsel pazarlama, markaların hedef kitleleriyle direkt olarak etkileşim kurmaları için deneyim odaklı kampanyalar yaratmayı amaçlar. Deneyimsel pazarlama kampanyaları, ürün testlerinden tutun da etkinliklere kadar pek çok farklı türde karşımıza çıkabiliyor.

https://pazarlamasyon.com/gectigimiz-yillardan-10-harika-deneyimsel-pazarlama-ornegi/

Markalar, tüketicilere unutulmaz deneyimler yaşatarak tüketicinin zihninde olumlu bir yer ediniyor ve bu da marka ile tüketici arasındaki bağın kuvvetlenmesine yardımcı oluyor. Ayrıca tüketiciler, bizzat dahil oldukları bu tarz deneyimleri sosyal medyada paylaşarak bir nevi marka elçisi haline geliyorlar. İşte bu nedenle deneyimsel pazarlama, marka sadakati oluşturma açısından büyük önem taşıyor. Buradan hareketle pazarlamacıların önümüzdeki dönemde, deneyimsel pazarlamaya daha fazla yatırım yapmalarını bekleyebiliriz.

Fiziksel mağazaların yavaş yavaş birer deneyim alanı haline dönüşmesi nedeniyle, deneyimsel pazarlamanın özellikle perakende markaları için son derece hayati bir öneme sahip olacağını söyleyebiliriz. Ayrıca biraz önce bahsetmiş olduğumuz artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik teknolojilerinin de deneyimsel pazarlamanın önemli bir parçası haline geldiğini belirtelim. Bu teknolojiler sayesinde markalar, çok daha yaratıcı ve ilgi çekici deneyimler tasarlayabiliyorlar.

Neden İlişkili Pazarlama

Neden ilişkili pazarlama ya da diğer adıyla amaca yönelik pazarlamayı, markaların bir yandan karlılığı artırırken bir yandan da toplumu daha iyi hale getirmeyi amaçladıkları bir pazarlama tekniği olarak tanımlayabiliriz. Başka bir şekilde açıklamamız gerekirse, neden ilişkili pazarlama, markaların karlılığı da göz önünde bulundurdukları bir kurumsal sosyal sorumluluk türü olarak adlandırılabilir.

https://pazarlamasyon.com/nikein-urunlerinin-yakilmasina-neden-olan-yeni-reklam-yuzu/

Bunun son yıllardaki en iyi örneklerinden birini ise 2018 yılında Nike hayata geçirmişti. Spor giyim markası, ABD’de yaşayan siyahilerin maruz kaldıkları ırkçılık ve polis şiddeti nedeniyle ABD’nin ulusal futbol ligi olan NFL’deki maçlardan önce yapılan milli marş seremonisi sırasında ayağa kalkmayıp diz çökerek bu durumu protesto eden ilk oyuncu olan Colin Kaepernick’i reklam yüzü yapmış ve bundan dolayı çok sayıda ABD vatandaşının tepkisine maruz kalmıştı. Ancak marka, ürünlerinin yakılmasına kadar varan bu sert tepkilere rağmen geri adım atmamış ve bu konudaki tutumunu korumuştu.

Bu zamana kadar yapılan araştırmalar da markaların toplumsal olaylar karşısında belli bir duruş sergilemeleri gerektiğini ortaya koyuyor. Edelman’ın 2018 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, dünya genelindeki tüketicilerin yaklaşık olarak üçte ikisi (%64), satın alma kararlarını markaların toplumsal ve siyasi sorunlar karşısında sergiledikleri duruşa göre vereceklerini belirtmişlerdi.

Accenture’un yine 2018 yılında yaptığı bir araştırmaya göre ise tüketicilerin %62’si, markaların en çok önem verdikleri sosyal, kültürel, çevresel ve siyasi konularda bir kararlı bir duruş sergilemelerini istediklerini ifade etmişlerdi. İletişim ve bütünleşik pazarlama ajansı WE’nin geçen yıl yaptığı bir araştırmaya katılanların ise %74’ü, markaların önemli sorunlar karşısında belirli bir tavır takınmaları gerektiğini söylediler.

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir