Nike’dan Dijital Pazarlama Dersi

Nike’ın reklam konseptini az çok hepimiz biliyoruz. Bir futbol stadyumu, ünlü futbolcular ve yapılması zor hareketlerden oluşan ve klasikleşen bir video konseptleri var. Genellikle her büyük şampiyona öncesi bu tür video’larla dikkatleri üzerlerine çekmeyi başarıyorlar. 90’lardan bir örnek vermek gerekirse ;
httpv://www.youtube.com/watch?v=BOM1k4oLGJU
Bu ay hazırladıkları viral reklamla yine dikkatleri üzerlerine topladılar ancak bu sefer oluşturdukları video’dan ziyade video sonrası oluşturulmuş bir Youtube flash animasyonu ile .
Flash tasvir edilemeyecek şekilde güzel hazırlanmış ve reklam unsurları izleyiciyi hiç rahatsız etmiyor. Video aynı zamanda diğer sosyal medya siteleri ile de uyumlu hazırlanmış, animasyonun içinde iken kendi seçiminizle Facebook applikasyonuna yönlendirilebiliyorsunuz. Dahası Nike çoğu ürününü tek bir uygulamada tanıtma fırsatı da bulmuş. Fazla söze gerek olmayan bu uygulama günümüz dijatal pazarlamasının geldiği noktayı net bir şekilde yansıtıyor.
httpv://www.youtube.com/watch?v=QMv8g8CO4cQ&feature=player_embedded
McDonald’s’tan Sağlık Çalışanlarına Büyük Jest

McDonald’s Türkiye, COVID-19 nedeniyle gece-gündüz demeden çalışan sağlık çalışanlarını unutmadı. McDonald’s ikonik ürünü Big Mac’in ismini ‘Big Elif’, ‘Big Ahmet’ şeklinde sağlık çalışanlarının isimleriyle değiştirerek ‘büyük’ bir jest yaptı. Gönderilen […]
Reader Interactions
Bir cevap yazın Cevabı iptal et
Formula 1 İstanbul’a Geri Dönüyor: Kısa Bir Analiz

Motorsporlarını takip edenler, bir süredir İstanbul'un Formula 1 organizasyonuna tekrar ev sahipliği yapacağı günü iple çekiyordu. İtalyan medyasında birkaç haftadır haber olan gelişme bugün resmiyet kazandı. Resmi adıyla Formula 1 DHL Turkish Grand Prix 13-14-15 Kasım 2020'de Intercity İstanbul Park'ta gerçekleşecek.

Bu sevindirici gelişmeyi genel boyutları ile kısaca ele almak istiyorum. Formula 1, dünyadaki en büyük motorsporları organizasyonlarından biri olarak kabul ediliyor. Özellikle grand prix organizasyonlarının farklı kıtalarda ve ülkelerde yapılıyor olması onu diğerlerinden ayırıyor. 1920'lere kadar uzanan geçmişi ve yarış motoru üreten büyük markaların giriştikleri rekabet ile F1, diğer organizasyonlardan her zaman farklı bir seviyede değerlendiriliyor.
Formula 1 Grand Prix Organizasyonu Maliyeti Ne Kadar?
Formula 1 Grand Prix organizasyonu düzenleyebilmek için çok ciddi yatırımlar yapmak ve maddi taahhütleri yerine getirmek gerekiyor. Bu yatırımların başında pist inşası geliyor. Intercity İstanbul Park inşası yaklaşık 250 Milyon USD'ye mal olmuştu. Forbes ve Formula Money'e göre, F1 Grand Prix düzenlemek için 31.3 Milyon USD 1 yıllık düzenleme ücreti ödenmesi gerekiyor. Ayrıca çalışan giderleri, bariyer inşası, pit alanı düzenlemesi, gerekli yan hizmetlerin satın alınması, sigorta ücretleri gibi kalemleri barındıran yaklaşık 57 Milyon USD'lik ayrı bir bütçe gerekiyor.
Bu bütçenin 10 yıllık paket anlaşma ile yapılması durumunda kiralama ve operasyon bedelleri dahil 1 Milyar USD'ye yaklaşan bir bütçe gereksinimi meydana geliyor.
Türkiye Açısından Formula 1 Grand Prix Neden Önemli?
Türkiye, Formula 1 ve diğer motorsporları kategorilerinde önemli bir takipçi sayısına sahip. Bu gelişmeyi son dönemde artan sporcu sayısında ve sporcularımızın başarılarında da gözlemleyebilmek mümkün. Formula 1 İstanbul Grand Prix ilk kez 2005 yılında düzenlendi. Toplam 7 yıl art arda organizasyona ev sahibi yapıldıktan sonra 2012 yılında yarış takviminden çıkıldı.
Arka arkaya 7 yıl boyunca düzenlenen organizasyon nedeniyle Formula 1 ürününün Türkiye'deki "marjinal faydası" azalmıştı. 130.000 seyirci kapasiteli Intercity İstanbul Park alanı ilk yıllarda gördüğü ilgiyi kısmen de olsa kaybediyordu.
Geçen 8 sene içinde Formula 1 organizasyonuna duyulan özlem arttı. Ayrıca ülkede Formula 1 pisti olmasına rağmen uzun yıllar bir grand prix'e ev sahipliliği yapılamamış olması da elimizdeki kaynağın "verimsiz" kullanıldığı yönündeki tartışmalara neden oluyordu. İstanbul F1 pistinin teknik özellikleri de düşünüldüğünde kamuoyunda F1 Grand Prix'nin devam ettirilmesi yönünde önemli bir beklenti bulunmaktaydı. 720 metre düzlüğe sahip, 14 dönemeçli ve "efsane 8. virajı" bulunan Intercity İstanbul Park 2020'de tekrar Formula 1 Grand Prix'e ev sahipliği yapacak.

Formula 1'in Mevcut Durumu Hakkında Genel Bilgi
Formula 1, Netflix'te yayınlanan ve yarışın son 2 sezonunu yansıtan "Drive To Survive" belgesel serisi ile izleyicilerine Formula 1'in iç dünyasını yansıttı. Bu belgesel serisi sayesinde Formula 1'e olan ilginin sıcak tutulması amaçlanıyordu. Nitekim seriden sonra başlayacak 2020 sezonu Covid-19 engeline takıldı. Covid-19 nedeniyle Formula 1 yarış takviminde de geniş çaplı değişiklikler oldu. Bu değişimler içinde Avusturya ve Britanya yarışlarının art arda 2 kez düzenlenmesi gösterilebilir. Lojistik maliyetlerini azaltmak ve istenilen yarış sayısına ulaşmak için böyle bir düzenlemeye gidildi.
Formula 1'deki rekabet ortamı da bir süredir eleştiriliyor. Bu eleştirilerin ana ekseninde takımlar arasındaki güç farkı bulunuyor. Formula 1 2020 pilotlar ve takımlar sıralamasına bakıldığında Mercedes ve Red Bull'un diğerlerinden çok daha önde olduğu tespit edilebiliyor. Takımlar sıralamasında 3. sırada bulunan Racing Point takımının araçlarında da Mercedes motoru bulunması durumun daha somut anlaşılmasına katkı sağlayabilir.
Formula 1 Grand Prix organizasyonundan 8 yıl ayrı kaldıktan sonra tekrar ev sahipliği yapacak olmak heyecan verici bir gelişme. Organizasyonun seyircisiz gerçekleşecek olması çok yüksek ihtimal olmakla birlikte yazılı, görsel ve sosyal medyada ulaşacağı boyutları önemli görüyorum.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.
Tüketicilerin Yarısı, Ürünle Bağlantılı Reklamları Daha Fazla Dikkate Alıyor

Tüketiciler evde daha fazla zaman geçirmeye başladıkça, özellikle bağlantılı TV ve sosyal medya olmak üzere online içeriklerle de daha fazla zaman geçirmeye başladılar. DoubleVerify’ye göre, corona virüs salgınının başlangıcından bu […]
Promart Promotion’ın Yöneticisi Burak Arcan ile Covid-19 Sürecinin Sektörlere Etkilerini Konuştuk

Her sektör Covid-19 sürecine kısa bir sürede entegre olmak için kendisini değiştirdi ve dönüştürdü. Bu değişikliklerin ne kadarının kalıcı olduğunu, hangi sektörlerin Covid-19'dan ne kadar etkilendiğini, promosyon sektörü için Burak Arcan'ın ön görülerinin neler olduğunu, Promart Promotion'un Yönetici Ortağı Burak Arcan ile konuştuk. Keyifli okumalar...
Cemre Üçhisarlı: Burak Bey merhabalar, öncelikle Promart'tan çok kısa bahsedebilir misiniz, her şey normalken neler yapıyorsunuz?

Promart, marka deneyimini yaratıcı promosyonel çözümlerle güçlendirmeye odaklanmış uluslararası bir çözüm ajansı. Merkez ofisimiz Türkiye’de. Ayrıca Hollanda ve Azerbeycan’da ofislerimiz bulunuyor. Pek çok global markanın da onaylı promosyon ürünleri tedarikçisiyiz. Yıllar içinde onların beklentileriyle biz de kendimizi ve üreticilerimizi geliştirerek uluslararası sosyal uygunluk kriterlerine uygun bir ekosistem oluşturduk. Şu anda tekstilden metale, çantadan plastiğe pek çok ürünü Türkiye’de uluslararası kriterlere uygun olarak ürettirebiliyoruz. Bunun yanında elbette katalog ürünü dediğimiz klasik promosyon ürünlerini de sağlıyoruz müşterilerimize. Biz ürünün ne olduğu değil bir pazarlama kampanyasına nasıl entegre edildiğini önemsiyoruz. Promosyonun doğru tasarlandığında ve konumlandırıldığında değer yaratan bir pazarlama taktiği olduğuna inanıyoruz. Ülkemizde B2C’de özellikle belli bir tüketici kitlesi için satın alma kararını doğrudan etkileyen bir faktör. Diğer yandan B2B’de doğru hediye marka prestijini arttırıyor. Bunun yanında son yıllarda insan Kaynakları ile yürüttüğümüz çalışmalar çalışan bağlılığını arttırmada etken.
C.Ü: Tüm sektörler Covid-19 sürecinden bir şekilde etkileniyor. Peki promosyon sektörü süreçten nasıl etkilendi?
Burak Arcan: Promosyon sektörü yaşadığımız COVID-19 sürecinden önce de yani 2019 yılında yaşanan olumsuz ekonomik şartlardan dolayı da zaten en parlak günlerini yaşamıyordu. 2020 yılı için olumlu bir başlangıç yapmaktı hedefimiz ve Ocak, Şubat ve Mart aylarının ilk haftasına kadar gelen siparişler bizleri umutlandırmıştı. Fakat 11 Mart’ta Türkiye’de de bu salgının ilk vakaları ortaya çıkınca işler tersine döndü. Her kriz döneminde olduğu gibi pazarlama ve satış bütçelerinde kısıtlamalara gidildi. Konuşmaya başladığımız yeni projelerin tamamına yakını askıya alındı. Ramazan ayı promosyonu yapan pek çok marka bu yıl yapmama kararı aldı. Yazın yapılacak etkinlik ve festivaller bizim sektörümüz için çok önemlidir. Bu yıl için gelen iptaller maalesef sektördeki daralmayı daha da arttırıyor.
Ama az sayıda da olsa bazı markalara önlemlerin alındığı tesislerde hala üretim yapıyoruz. Onlar işler normale döndüğünde hazır olmak istiyorlar ve bunun onları bir adım öne çıkaracağını düşünüyorlar. O nedenle özellikle yazın yoğun sezon yaşayan bazı markaların talepleri devam ediyor. Hatta sağlık otoritelerinden umutlu mesajlar almaya başladığımız bu günlerde daha fazla sayıda marka yaz promosyonları için aramaya başladı ki bu da umut verici.
Bunların yanında şu anda İnsan Kaynakları departmanları bizimle iletişime geçiyorlar. Evde kalan çalışanlarına sürpriz yapmak isteyen şirketler için COVID-19 önlemi alınan tedarikçilerimizden ürün tedarik ederek setler hazırlıyor, temassız teslimat yapan kargo şirketleriyle dağıtım yapıyoruz.
C.Ü: E-ticaret verilerinin arttığını gözlemliyoruz. Bu süreçte pek çok marka siparişlerin yanına promosyonlar ve hediyeler ekliyor. Açıkçası benim beklemediğim bir ürün almak çok hoşuma gidiyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz, bu durum sizin sektörde kalıcı bir değişikliğe neden olur mu?
Burak Arcan: Öncelikle bu yaşadıklarımız her sektörde kalıcı değişikliğe neden olacak; o kesin. ‘Yeni normal’de de yani işler normale döndükten sonra da e-ticaret hacminin eskisine göre artacağını düşünüyorum. İnsanlar bunun kolaylığını, rahatlığını keşfettiler. Daha önce hiç bununla tanışmamız yaş grupları dahi internetten sipariş vermeyi öğrendiler. Bunlar önemli değişiklikler. Ve evet, bu bizi de etkileyecek. Henüz markalar orda değiller. Fakat bu kriz hafifleyip de onlar da ‘yeni normal’ planlarını yapmaya başladıklarında eminim e-ticaret üzerinden promosyon işini nasıl yöneteceklerini düşünecekler. Şunu gözden kaçırmamak lazım: 3 farklı tüketici grubu var bizim gözlemlediğimiz. Birinci grup kesinlikle talep ettiği markadan vazgeçmeyen, fiyat odaklı olmayan. İkinci grup fiyat odaklı olan, aynı ürün için farklı markaları araştırıp uygun fiyatlısını talep eden. Üçüncü grup ise talep ettiği ürünün yanında verilen promosyon malzemesine odaklanan grup. Örneğin bir markete gittiklerinde gözleri raflarda promosyon ürünü arar ve ürünün cinsi, kalitesi, işlevselliği satın alma kararını etkiler. Eğer online satınalma davranışı devam edecekse-ki bugüne göre azalacak olmakla birlikte eskiye göre artacak- bu kanaldaki promosyon stratejisi de düşünülmeli. Bu vesileyle markalara çağrı da yapalım: Şu anda herkes online alışveriş yaparken burada promosyonu düşünecek markalar bahsettiğim 3. grup müşteriyi kazanacaklardır. Bu markalarla çalışıp fikir geliştirmekten büyük memnuniyet duyarız.
C.Ü: Covid-19 salgın süreci güvenli bir şekilde sona erdiğinde sektörünüz için ön görünüz, bir artış yaşanması yönünde. Niçin bu şekilde olacağını düşünüyorsunuz? Daha önce benzer süreçlerde de bu artış yaşanmış mıydı?
Burak Arcan: COVID-19 salgını bittiğinde sektöre olumlu olarak yansıyacaktır diye düşünüyorum. Şu bir gerçek; biz promosyon seven bir milletiz. Dolayısıyla kurumsal firmalar atlattığımız süreçte hasar tespit çalışmalarını yaptıktan sonra yeni pazara gidiş stratejilerini ve pazarlama kampanyalarını yürürlüğe koyacaklar ve bu kampanyaların içinde mutlaka promosyon olacak. Çünkü tüketici buna alışkın. Bazı markalar bunu piyasayı canlandırmak için, bazıları ellerinde bulunan stoklarını eritmek için, bazıları salgın süresince farklı sebeplerle kazandıkları pazar payını kaybetmemek için, bazıları kurumsal müşterilerine kendilerini hoş bir hediyeyle hatırlatmak ve hoşgeldiniz demek için yine pazarlama karmalarına promosyonu ekleyeceklerdir. Ama elbette özellikle büyük organizasyonların, festivallerin iptali ve bütçelerin azalması dolayısıyla sektörde yıl bazında bir büyüme beklemek yanlış olur. Daha önceki dönemlerle karşılaştırmak zor çünkü açıkçası bu hiç tanımadığımız, bilmediğimiz bir kriz.
Biz bu dönemde klasik promosyon ürünlerimizi dijitalle buluşturduğumuz bir ürün de sunuyoruz müşterilerimize. Bazı ürünlerimiz için artırılmış gerçeklik (augmented reality) teknolojisi kullanarak ürünün dijital dünyayla etkileşime geçmesini sağlıyoruz. Örneğin çocuklar için üretilmiş basit bir boyama kitabındaki karakterler bu teknolojiyle canlanıp eğlenceli bir deneyime dönüşebiliyor. İhtiyacımız olan sadece uygun içerik kurgusu ve bir mobil aplikasyon. Önceki yıllarda benzer dijital entegrasyon projelerini RFID teknolojisiyle yapmış ve bu sayede Coca-Cola projemizle Türkiye’ye PSI-Campaign of the year ödülünü de getiren tek ajans olmuştuk.
C.Ü: Farklı bir süreçten geçiriyoruz, sonrasını tahmin etmek hiç kolay değil ancak sizce Covid-19 süreci bitince hangi sektörler yaşanan zorlukları daha çabuk atlatabilir?
Burak Arcan: Burada tüketici ihtiyaçlarına ve tüketim alışkanlıklarına odaklanmak lazım. Özellikle hijyen tarafındaki tıbbi malzemeler ve kişisel bakım ürünleri sağlayıcılar ön plana çıkacak. Gıda üretim & perakende ile e-ticareti diğer yıldızlar olarak görüyorum. Çok farklı alanlarda hizmet veren teknoloji sağlayıcılar için de çok parlak bir dönem başladığını düşünüyorum.
Farklı sektörlerde farklı toparlanma süre ve süreçleri olacaktır. Dileğim, bu zor dönemin en az hasarla atlatılabilmesi.
Paynet CMO’su Serra Yılmaz, Marketing Meetup 2020’de Neler Anlattı?

Paynet CMO’su olarak uçtan-uca nakit akışı çözümlerinin geliştirilmesinin yanı sıra, bankacılık ilişkileri, markanın tüm pazarlama ve iletişim faaliyetleri, iş ortaklıklarının yönetimi ve ürün yönetimi alanlarından sorumlu olan Serra Yılmaz bu […]
Vestel, Yeni Reklam Yüzü Olarak Beyazıt Öztürk ile Anlaştı

Vestel’in yeni iletişim stratejisinin detayları Vestel CEO’su Turan Erdoğan, Vestel Ticaret A.Ş. Genel Müdürü Ergün Güler ve Vestel CMO’su Duygu Badem Uylukçuoğlu ile Vestel’in yeni reklam yüzü Beyazıt Öztürk’ün katılımıyla gerçekleştirilen online basın toplantısı aracılığıyla paylaşıldı. Yeni iletişim stratejilerinin uzun soluklu bir değişimin başlangıcı olduğunu ifade eden Vestel CEO’su Turan Erdoğan, “Her alanda yeniliğe ve dönüşüme öncülük eden bir markayız. Teknolojilerimiz her eve girsin, herkese ulaşsın, hepimizin daha konforlu anları, daha güzel günleri olsun diye; durmadan çalışıyor, en iyiyi, en yeniyi arıyoruz. Bu yolda karşımıza çıkacak her engeli de Vestel’le Olur, Neden Olmasın? diyerek aşıyoruz” açıklamasında bulundu.
“Vestel’le Olur, Neden olmasın?” stratejisinin temelinde markanın sahip olduğu üretim, Ar-Ge ve tasarım gücünün olduğunu belirten Erdoğan, “En son teknolojilerle donatılmış üretim tesisimiz, durmadan geliştiren Ar-Ge ve inovasyon ekiplerimiz, yenilikçi tasarımlarımız ile tüketicilerimizin ihtiyaçlarına hızla yanıt verebiliyoruz. Vestel küresel ölçekte bir teknoloji şirketi. Trendleri takip eden değil öncülük eden bir vizyonumuz var. Bu doğrultuda da yaptığımız çalışmalarla her zaman en yeni ve en iyi teknolojiyi tüketiciyle ilk buluşturan marka olma hedefimiz var. Her adımımızla kendimizi aşıp, başarı çıtamızı yükselterek, tüketicimizin taleplerini en iyi, en hızlı ve en güvenli şekilde karşılamaya odaklanıyoruz. Günümüzde tüketicilerin, özellikle Z Kuşağının, markaların onların hayatlarını daha iyi hale getirmeleri beklentisi var. Biz de onların en iyisini hak ettiğini düşünüyoruz. Ekibimizle kurduğumuz her tasarım hayaline ‘Neden olmasın?’ diye başlıyoruz ve büyük bir çoğunlukla hayallerimizi gerçekleştirip ‘Vestel’le olur’ diyebileceğimiz bir noktaya ulaşıyoruz. Gelecek dönemde de tüketicimizin hayallerini gerçekleştirecek yeni ürün ve hizmetleri hayata geçirmeye devam edeceğiz” dedi.
‘Neden olmasın?’ yolculuklarında Beyazıt Öztürk ile birlikte olmaktan mutluluk duyduklarını ifade eden Turan Erdoğan, “Beyazıt Öztürk bizden, samimi, güvenilir, ailemizden biri. Yenilikçi hizmetlerimiz, inovatif ürünlerimiz ve insanların hayatına dokunarak yaratmayı arzuladığımız faydayı en iyi onun anlatabileceğini düşündük. Bu yeni yol arkadaşlığının tüm taraflar için hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu.
Vestel’in yeni sloganının kendisiyle tamamen örtüştüğünü ve markanın yeni reklam yüzü olmaktan büyük mutluluk duyduğunu dile getiren Beyazıt Öztürk, “Vestel, Türkiye’nin adını dünyanın dört bir yanına ulaştıran küresel bir marka. Öyle ürünler var ki, birine bahsettiğinde ‘Bu kadar da olmaz’ diyebiliyor. Ama inanın Vestel’le olur. Manisa’da yer alan, dünyanın en büyük fabrikalarından biri Vestel City’i ziyaret ettiğimde bunu çok iyi anladım. Üretim teknolojilerinden, geliştirdikleri ürünlere kadar hepsinden çok etkilendim. Birlikteliğimizin güzel başlangıçlara vesile olmasını diliyorum. Vestel ile birlikte 2021 yılında birçok sürprizle karşınızda olacağız” şeklinde konuştu.
Cinnet Filmine Gönderme Yapan MTN DEW’in Super Bowl Reklam Filmini İzlediniz mi?

ABD’de her yıl milyonlarca Amerikalıyı ekran başına kitleyen Super Bowl sayesinde yılın en fazla televizyon izlenen zaman dilimi oluşuyor. Markalar için muazzam bir fırsat sunan bu zaman diliminde markaların Süper […]