• Pazarlamasyon TV
  • Etkinlikler
  • Trend Raporları
  • Akademi
  • Kariyer
  • Prime
Created with Sketch.
  • Marketing Meetup
  • MarTech Awards
  • The Hammers Awards
  • Tech Brands 2020
Prime'a Giriş Yap Prime'a Kayıt Ol
  • Pazarlamasyon TV
  • Prime’ı Keşfet
  • Akademi
  • Kariyer
  • Trend Raporları
  • İlan Ver
facebook twitter linkedin whatsapp mail

Elon Musk, Az Kalsın SpaceX ve Tesla Arasında Seçim Yapmak Zorunda Kalıyordu

Begüm Canbaz / 28 Aralık 2020
facebook twitter

İlk baskısı 2015 yılında yapılan ve kısa zamanda New York Best Seller haline gelen Ashlee Vance isimli Bloomberg yazarının çıkardığı “Elon Musk: Tesla, SpaceX ve Fantastik Bir Gelecek Arayışı”  isimli kitaba göre, Elon Musk geçmişte az kalsın iki önemli şirketinin birinden vazgeçecekti.

Elon Musk, 2017’de Tesla’yı Apple’a Satmak İstemiş

Günümüzde faaliyet gösteren ve büyük teknolojilere imza atarak geleceği inşa eden Tesla ve SpaceX, geçmişte iflas edebilir veya farklı firmalara satılabilirdi. Ashlee Vance’in kitabı için konuşan Elon Musk, 2008 yılında her iki şirketinin de ürünlerini iyi çalıştıramadığını bu yüzden herhangi bir satış gerçekleştiremedikleri için nakit paralarının az olduğunu dile getirdi.

SpaceX ve Tesla‘nın kurucusu olan Musk, o zamanlar için ya iki şirketinden birini seçeceğini ya da bugüne kadar elde ettiği bütün parayı aralarında paylaştırmayı düşünmek zorunda kaldığını söyledi. “Bu zor bir karardı, parayı paylaştırırsam, belki iki şirket de batabilirdi. Parayı sadece bir şirkete aktarsam birinin hayatta kalma olasılığı daha fazlaydı ama o zaman da bu durum diğer şirket için kesin iflas anlamına geliyordu. Bu durumu kendi içimde defalarca tartıştım.” diyerek bir çözüm yolu aradığından bahsetti.

Bloomberg’e göre Musk, iki şirketi için de fazladan para peşinde koşarak, her kapıyı çalmaya başladı ve yatırımcı arayışına girdi. Önce NASA ile 1,6 milyar dolarlık bir sözleşme yaparak SpaceX’i kurtardı. Sonra da 40 milyon dolarlık yeni bir finansman bularak da Tesla’yı kurtardı.

Bütün bu süre zarfında bir yandan da eski eşiyle boşanma aşamasında olan Musk basın tarafından da ilgiyle takip ediliyor ve her hareketi izleniyordu. En büyük iki şirketinin iflas etme ihtimali, durumu daha da kötüleştirirdi. Musk o zamanlar için “Kendimi çok kötü hissettim. Üstesinden geleceğimizi hiç düşünmemiştim. Her şeyin mahvolduğunu düşündüm.” dedi.

Son olarak geçtiğimiz günlerde Elon Musk, yüksek hacimli elektrikli bir araç üretemediği için zor günler geçirdiği 2017 senesinde, Tesla’yı Apple’a satmak istediğini dile getirmişti.

Nike’ın Ucuz İş Gücüyle İlgili Karşılaştığı Suçlamalar
Nike’ın Ucuz İş Gücüyle İlgili Karşılaştığı Suçlamalar

Hemen hemen herkesin haberdar olduğu ya da ürünlerini kullandığı birçok küresel marka, maliyetleri kısabilmek adına ucuz iş gücü kullanıyor ve insani olmayan çalışma koşulları sunuyor. Emek sömürüsünün en yoğun görüldüğü […]

comment 0
share
Etiketler
elon musk featured spacex Tesla

Reader Interactions

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Adidas, Neden Reebok’ı Satmak İstiyor?

Dora Uzkesici / 26 Ekim 2020
facebook twitter
Adidas, Neden Reebok’ı Satmak İstiyor?

Geçtiğimiz hafta Pazarlamasyon tarafından haberi yapılan ve önemli bir gelişme olan "Adidas'ın Reebok'ı satma niyeti" haberini bu yazıda biraz daha derinleştirmek istiyorum.

https://pazarlamasyon.com/adidas-reeboki-satmayi-dusunuyor/

Markaların geçmişi ve kuruluşunu anlatan hikayeler aslında markaların kendini pazarda nasıl konumlandıracağı ile ilgili birtakım ipuçları içerir. 1958 yılında İngiliz Joe ve Jeff Foster tarafından kurulan Reebok atletizm spor branşına yönelik ürünler tasarlamak için kurulmuştu. Öyle ki, markanın adı olan "Reebok" Afrika'da yaşayan bir antilop türünden ilham alınarak seçilmişti. İngiliz menşeli Reebok, 1979 yılında o dönem doğa sporları için ürünler satan bir girişimci olan Paul Fireman tarafından satın alındı. Reebok'ın merkezi de İngiltere'den ABD'ye geçmiş oldu.

Markanın Geçmişi Bugüne İpuçları Veriyor

1980'lerde ABD'de insanların formda kalmaya ve daha sağlıklı bir hayat yaşamaya yönelik talepleri artmaya başladı. Sporun aynı zamanda bir sosyalleşme aktivitesi haline gelmesi ve tenis gibi bireysel sporların popülerleşmesi Reebok'a yeni bir pazar fırsatı sundu. Henüz Nike ve adidas'ın "bildiğimiz haliyle" dominant olmadığı bu dönemde Reebok talebe doğru karşılık vermeyi başardı. Reebok markası, tüketicilerine hayat tarzı sunan ve atletizm odaklı bir spor markası olarak kendini konumlandırmaya yöneldi. Özellikle kadınlar için geliştirilen ürünler bu dönemde oldukça talep görmüştü. Reebok Classics ürünlerinin oluşumu yine bu döneme denk geliyor.

Reebok, 1990'lara gelindiğinde tüketicilerin sadece aktif spor anında değil, tüketicilerine gündelik hayatta da kullanılabilecek ürünler tasarlayan bir marka olmaya doğru evrildi. Bu evrimi, tenis ve atletizm odaklı marka olmaktan ayrılarak özellikle ABD'de popüler olan takım sporlarına yönelme takip etti. Reebok'ın bu evriminin temelinde Nike ve adidas'ın spor ürünleri ve spor giyim sektörlerindeki başarılı performansı etkili oldu. Reebok, 1960'larda pazara ilk giren marka olmanın avantajını kullanarak elde ettiği hareket kabiliyetini, değişen tüketici beklentilerine ve taleplerine cevap verebilmek için etkili bir şekilde kullanmak istiyordu. 1990'larda Reebok, adidas ve Nike "ana akım" spor markaları olarak sektöre yön veriyorlardı.

Takım Sporları ve Sokak Kültürü Markanın Hedefine Giriyor

Basketbol ve basketbolun ana sahnesi NBA'e önemli yatırımlar yapıldı. Dominic Wilkins ve Shaquille O'Neal gibi önemli oyuncular marka elçisi olarak görev aldılar. 1996'da ise belki de en önemli anlaşma Allen Iverson ile imzalandı. 2000'lerde ise Jay-Z, 50 Cent ve G-Unit gibi hiphop yıldızlarıyla çalışıldı ve ortak ürün tasarımları gerçekleştirildi.

1990-2005 yıllarını kapsayan 15 yıllık süreçte Reebok'ın marka konumlandırması çarpıcı biçimde değişti. Tenis ve atletizmden, basketbol ve takım sporlarına, ardından da "sports lifestyle" markasına dönüşen Reebok, yaptığı yatırımların karşılığını tam olarak alamadı. Belki de "kontrolsüz" bir biçimde yapılan ve farklı tüketici gruplarını hedefleyen bu çalışmalar sonuçta zayıf bir finansal performans olarak markaya yansımaya başladı. 2005 yılında Reebok markası 3.8 milyar USD karşılığında adidas'a satıldı.

Reebok'ın adidas Çatısı Altındaki Serüveni

adidas, 2005 yılında Reebok'ı bünyesine kattığında pazardaki en büyük iki rakibinden birini elimine etmiş oluyordu. adidas, ABD pazarında daha etkili olabilmek için Reebok markasını kullanmayı planladı. Son döneminde NBA ve NFL liglerinin ürün tedarikçisi olarak hayatta kalmaya çalışan Reebok, adidas çatısı altında yine "evrim" geçirdi. Reebok'ın faaliyetleri 3 boyutta sürdürüldü.

Crossfit ve UFC

adidas, Reebok'ı son teknolojileri ürünlerine yansıtan ve aktif spor odaklı bir marka olarak konumlandırma yoluna gitti. 1980'lerde tenis ve atletizmin yerini 21. yüzyılda Crossfit gibi spor salonlarında yapılan sporların alacağı hesaplanmıştı. Reebok'ın logosu da değiştirilerek Vektör logonun yerini Delta logo aldı. Crossfit'e yapılan yatırım kafes dövüşü olarak nitelenebilecek "UFC" ile devam etti.

Reebok Classics

adidas, Reebok'ın marka mirasını kullanarak "ikon" haline gelen bazı ürünlerini güncelleyerek tekrar satışa sundu. Reebok Classics koleksiyonu markanın "retro" dokusunu tüketicilere tekrar sunarken, insta pump ve DMX serisi ayakkabılar markanın efsaneleşmiş modellerine tekrar ulaşma imkanı sağlıyordu.

Sokak Modası

Sokak stilinin ana akım moda haline gelmesi ile Reebok; Vetements ve Pyer Moss gibi markalarla marka ortaklığı kurma yoluna gitti. Bu markalarla ortak üretimler gerçekleştirildi.

2020'ye gelindiğinde Reebok markası üç kulvarda ilerlerken yine bir çıkmaza girdi. Çünkü 3.8 milyar USD olan marka değeri 945 milyon USD'ye geriledi. 2020'nin ikinci çeyreğinde satışlar bir önceki yıla göre %44 azaldı. adidas'ın, Reebok yatırımı beklentileri karşılamanın çok uzağında kalmış görünüyor.

Reebok markasının 60 yılı aşkın geçmişinde konumlandırmanın sıklıkla değiştirilmesi, markanın radikal değişimlere maruz kalması ve bu değişimlerin tüketici nezdinde karşılık görmemesi markanın tekrar satışa çıkarılacağı yönündeki haberleri tekrar gündeme getiriyor.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.

Nike’ın Ucuz İş Gücüyle İlgili Karşılaştığı Suçlamalar
Nike’ın Ucuz İş Gücüyle İlgili Karşılaştığı Suçlamalar

Hemen hemen herkesin haberdar olduğu ya da ürünlerini kullandığı birçok küresel marka, maliyetleri kısabilmek adına ucuz iş gücü kullanıyor ve insani olmayan çalışma koşulları sunuyor. Emek sömürüsünün en yoğun görüldüğü […]

comment 0
share
Etiketler
elon musk featured spacex Tesla

Aunt Jemima, Irkçılığı Sembolize Ettiği İçin İsmini Ve Logosunu Değiştiriyor

Cansu Bolat / 18 Haziran 2020
facebook twitter
Aunt Jemima, Irkçılığı Sembolize Ettiği İçin İsmini Ve Logosunu Değiştiriyor

PepsiCo'nun yan kuruluşu olan Chicago merkezli Quaker Oats Company'nin sahip olduğu bir krep karışımı, şurup ve diğer kahvaltı yiyecekleri markası "Aunt Jemima" kökeni ırksal bir klişeye dayandığı için logosunu ve "Aunt Jemima" ismini artık kullanmayacak.

130 yıldır pazarlamasının temel özelliği olarak siyahi bir kadını kullanan markanın logosu 6 kez değişse de, geçmişinin ırksal kalıplara ve köleliğe dayandığı gerçeği değişmedi. Tarih boyunca farklı kadınlar Jemima Teyze karakterini temsil etme rolünü üstlendi. Markanın ana şirketi PepsiCo da görüntüyü güncellemeye yönelik geçmiş girişimlere rağmen markanın ırkçılık sembolü olmaktan kurtulamadığını kabul ediyor ve bu yıl raflarda yeni ambalajlarıyla yer almayı planlıyor.

Şirketin bu değişikliğe yeni karar vermesinde Amerika'da George Floyd'un öldürülmesiyle başlayan ırkçılık karşıtı hareketlerin de etkisi oldukça fazla.

"Aunt Jemima" (Jemima Teyze) markası, 1889'da hazır pankek unlarını pazarlamak için Chris Rutt ve Charles Underwood tarafından kuruldu. Şirketin imgelerinin ve markasının kökeninin, itaatkârlığı ve aseksüelliği simgeleyen ırkçı klişelerle dolu olduğu biliniyor. Aunt Jemima'nın kökeni, "mammy" adanmış bir hizmetçiyi temsil ediyor.

Markanın geçmişten bugüne bazı logo ve reklamları:

Dünyanın En Ünlü Markalarının İsimleri Nereden Geliyor?
Dünyanın En Ünlü Markalarının İsimleri Nereden Geliyor?

1. Amazon İlk ismi Cadabra idi. Ancak kısa sürede bu isim “Cadaver” (Kadavra) sözcüğünü çağrıştırdığı için değiştirildi. Kurucu Jeff Bezos yeni isim olarak, alfabetik sıralamada üst sıralarda yer alması için A […]

comment 0
share
Etiketler
elon musk featured spacex Tesla

Volkswagen’in Arkasındaki Karanlık Güç: Adolf Hitler

Ayşe Göl / 24 Aralık 2020
facebook twitter
Volkswagen’in Arkasındaki Karanlık Güç: Adolf Hitler

İnsanlık dışı uygulamalarıyla 20. yüzyıl tarihine damga vurmuş Hitler'in Nazi Almanyası, birçok markanın temelinin atıldığı ve birçoğunun da iş birliği yürüttüğü bir ülke oldu. Daha önce Nazilerle ilişkileri olan markalara dair hikayeleri sizlerle paylaşmıştık. Bu defa da kurulmasında ve geliştirilmesinde bizzat Adolf Hitler'in rol aldığı otomobil üreticisi Volkswagen'in hikayesine değineceğiz.

https://pazarlamasyon.com/nazi-almanyasinin-suc-ortagi-olmus-markalar/

28 Mayıs 1937'de, Hitler'in Nasyonal Sosyalist Partisi'nin kontrolü altında olan Almanya hükümeti, devlete ait bir otomobil şirketi kurdu: Gesellschaft zur Vorbereitung des Deutschen Volkswagens mbH. Daha sonra adı Volkswagenwerk olarak değiştirildi.

Avusturya asıllı Alman otomotiv mühendisi Ferdinand Porsche'nin uzmanlığına başvuruldu. Amaç; sadece hızlı olmakla kalmayıp aynı zamanda büyük miktarlarda üretilebilen, 1.000 Reich'ın (yaklaşık 140 dolar) altında bir araç üretmekti. Bu fiyat, 1936 yılında ortalama bir Alman işçisinin 31 haftalık ücretine tekabül ediyordu; bu da Volkswagen'i İngiltere'de üretilen 100 sterlinlik Ford'lardan daha ucuz kılıyordu.

https://pazarlamasyon.com/hugo-boss-bir-nazi-destekcisiydi/

1938'de düzenlenen bir mitingde Hitler, "Bu otomobil geniş kitleler için yapılmıştır. Amacı, ulaşım ihtiyaçlarına cevap vermek ve kitlelere keyif vermektir." dedi. Hitler'in rüya arabası ve gelecek vizyonu, Volkswagen Beetle için atılan ilk tohum oldu. BBC'nin aktardığına göre, "Rakip mühendislik kamplarında pek sevinç yoktu. Çek otomobil şirketi Tatra, Porsche'nin, özellikle Hitler'in çok hayran olduğu Avusturyalı bir mühendis olan Hans Ledwinka'nın patentlerini ihlal ettiğini iddia etti. Tatra mahkemeye başvurdu. Ancak Hitler Avusturya'yı işgal etti, Tatra fabrikasına el koydu ve Ledwinka'nın VW benzeri prototiplerini halka açık gösterilerde yasakladı."

Volkswagen'in Beetle araçları 1941'de küçük bir ölçekte üretildi. 1945'te, müttefik kuvvetlerin hava saldırıları nedeniyle fabrikanın ağır hasar görmesi nedeniyle tüm üretim durduruldu.

Gaziantep’ten İstanbul’a Uzanan Baklavacılık Öyküsü: Karaköy Güllüoğlu
Gaziantep’ten İstanbul’a Uzanan Baklavacılık Öyküsü: Karaköy Güllüoğlu

Hepimizin Karaköy’deki büyük dükkanından tanıdığımız Güllüoğlu efsanesi, 19. yüzyılda baklavanın başkenti Gaziantep’te ortaya çıkıyor. Meşhur Karaköy Güllüoğlu baklavalarının Gaziantep’ten İstanbul’a uzanan serüvenine bir göz atalım. Mutfağıyla ünlü Gaziantep’in en ünlü […]

comment 0
share
Etiketler
elon musk featured spacex Tesla
Bültenimize Kaydolun
Prime Dünyasını Keşfet
Üye ol, Ayrıcalıklardan Yararlan
KEŞFET
Size haftada 2 kez en değerli gelişmeleri ücretsiz göndermek istiyoruz.
Haftalık bültenimize ücretsiz üye olun.

pazarlamasyon

Dijital nesile sunduğu kaliteli içerikler sayesinde sektörün en çok okunan online kaynağı olan Pazarlamasyon, pazarlamanın tüm bileşenleri, iş dünyası ve dijital dönüşüm konularında özgün ve fayda odaklı içerikler sunuyor.

facebook twitter instagram linked-in
  • Prime’ı Keşfet
  • İletişim
  • Hakkında
Ücretsiz Abonelik
  • Pazarlamasyon TV
  • Prime’ı Keşfet
  • Akademi
  • Kariyer
  • Marketing Meetup
  • Prime Üye Girişi
Created with Sketch.
×

Prime Giriş

Şifremi Unuttum

Şifreni mi unuttun?
| Giriş’e geri dön