• Pazarlamasyon TV
  • Social Influencers
  • Etkinlikler
  • Akademi
  • Kariyer
Created with Sketch.
  • Prime’ı Keşfet
  • Intelligence Platform
  • Marketing Meetup
Prime'a Giriş Yap Prime'a Kayıt Ol
  • Pazarlamasyon TV
  • Prime’ı Keşfet
  • Akademi
  • Kariyer
facebook twitter linkedin whatsapp mail

ABD Ürünlerini Boykot Etmek, Çözüm Değil!

Serdar Altan / 10 Eylül 2018
facebook twitter
  • ABD ile yaşamış olduğumuz kriz sonrasında siyasiler tarafından Amerikan ürünlerini boykot çağrısı yapıldı. Peki, ABD ürünlerini boykot etmek problemlerimizi çözecek mi?
  • Ülkemizde hizmet veren ABD kökenli markalar, on binlerce kişiyi istihdam ediyorlar. Sadece McDonald’s, 6 bin civarında insanı istihdam ediyor. Bu nedenle ciddi anlamda bir boykot, yine bize olumsuz olarak yansıyabilir.
  • Dışarıdan müdahalelerle kolay bir şekilde etkilenmeyen güçlü bir ekonomiye sahip olmak için özellikle teknoloji alanında “üreten Türkiye” vizyonunun bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor.
  • İlgili Yazı: Türkiye, Geçen Yıl Ne Kadar İhracat Yaptı?

Son günlerde döviz kurunda yaşanan hızlı artıştan ülkemizin içinde bulunduğu zor durum hepinizin malumu. Döviz kurundaki bu ani artışın ana sebebi ise ABD ile yaşamış olduğumuz Rahip Brunson krizi. Durum böyle olunca da, özellikle siyasiler tarafından ABD ürünlerini ve markalarını boykot çağrısı yapıldı. Hatta ABD’den gelen bazı ürünlere ek gümrük vergisi getirildi. Bu noktada sorulması gereken soru şu: ABD ürünlerine yönelik bir boykot, mantıklı bir hamle mi?

Bu soruyu doğru bir şekilde cevaplayabilmek için öncelikle ülkemizde satışa sunulan ABD kökenli ürünlerin ve faaliyet gösteren şirketlerin oranına bakmak lazım. Örneğin yolda yürürken neredeyse her birkaç kişiden birinin elinde görebileceğiniz iPhone, bu Amerikan ürünlerinin başında geliyor. Ülkemizdeki en popüler spor giyim markalarından biri olan Nike, en çok tüketilen içecek markalarının başında gelen Coca-Cola, senelerdir ülkemizde faaliyet gösteren teknoloji şirketi Microsoft… Bunlar, ülkemizdeki en çok dikkat çeken Amerikan markalarından birkaçı ve bu örnekleri rahatlıkla çoğaltabiliriz.

Yiyecek ve içecek sektöründeki Amerikan markalarına baktığımızda işe durum daha vahim. Ülkemizde en çok mağazası bulunan kahve zinciri olan Starbucks‘ın yanı sıra, ülkemizde faaliyet gösteren fast food restoran zincirlerinin büyük çoğunluğu ABD markası. Burger King, McDonald’s, KFC, Popeyes, Arby’s, Sbarro, Domino’s Pizza, Pizza Hut ve daha fazlası… Uzun lafın kısası, her alanda bu kadar çok Amerikan markası bulunurken zaten tam anlamıyla bir boykotun gerçekleşmesi pek mümkün değil.

Bir de bu olayın başka bir boyutu var. Ülkemizde faaliyet gösteren bütün bu Amerikan şirketleri, ciddi anlamda bir istihdam sağlıyorlar. Ve bu şirketlerin istihdam ettikleri insanların sayısı on binleri buluyor. Bu konuda bir örnek vermek gerekirse, istatistik platformu Statista’nın paylaştığı Mayıs 2018 istatistiklerine göre, Starbucks’ın ülkemizde 428 şubesi bulunuyor. Türkiye’de Burger King’in 636, McDonald’s’ın 260, Popeyes’ın 200, Sbarro’nun 80 ve Arby’s’in ise 72 restoranı bulunuyor. Ve sadece McDonald’s, 6 bin civarında kişi istihdam ediyor. Diğer şirketlerde çalışan kişi sayısını da hesaba kattığımızda, on binlerce insanın ABD kökenli markalar sayesinde geçimini sağladığını söyleyebiliriz.

Durum böyleyken bu şirketlere yönelik olarak kapsamlı ve uzun süreli bir boykot gerçekleştirdiğimizi düşünelim. Böyle bir şey durum sonucunda, bu şirketler en iyi ihtimalle yeterince iş yapmamalarından ötürü bazı mağazalarını kapatmak durumunda kalacaklardır. Bu da binlerce kişinin işsiz kalmasına ve ülkemizdeki işsizlik oranının artmasına neden olacaktır. Sonuç olarak ülke ekonomimiz olumsuz etkilenecek ve bu durumdan yine ülkemiz zararlı çıkacaktır.

Peki, Çözüm Ne?

Çözüm, özellikle siyasiler tarafından sürekli olarak dile getirilen “üreten Türkiye” vizyonunun bir an önce hayata geçirilmesidir. Bizim ülke olarak özellikle teknoloji üretmemiz ve ardından da güçlü teknoloji markaları meydana getirmek için gereken adımları atmamız gerekiyor. Çünkü günümüzde teknoloji alanında gelişmiş olan ülkeler, aynı zamanda dünyanın en güçlü ekonomilerine sahip ülkelerdir.

Dünyanın süper gücü ABD’nin sahip olduğu teknoloji markalarının sayısı saymakla bitmiyor ve ülke, -her ne kadar son zamanlarda bu algı yavaş yavaş değişmeye başlasa da- teknolojinin beşiği konumunda bulunuyor. Çin, dünya ekonomisinin merkezinin Batı’dan Doğu’ya kaymasına neden olabilecek ülkelerin başında geliyor. Zira Çin, son yıllarda teknoloji alanında ciddi atılımlar yaptı ve çok sayıda teknoloji markası çıkardı. PwC tarafından geçtiğimiz sene yayımlanan rapora göre, 2030 yılında, Çin ve ABD ile birlikte dünyanın en güçlü üç ekonomisi arasında olması beklenen Hindistan da kendisini teknoloji alanında hızla geliştiriyor, ki ülke zaten uzun bir süredir dünyanın birçok ülkesine outsource olarak yazılım desteği sağlıyordu.

Teknoloji üretimini hayati kılan bir diğer unsur ise bir ülkeye en çok döviz girişini sağlayan ve bir ülkeden en çok döviz çıkışına neden olan başlıca alan olmasıdır. Çeşitli teknolojiler ürettiğimiz ve bu teknolojileri dünyaya pazarlayabildiğimiz takdirde, zaten ülkeye yüksek miktarda döviz girişi olacağı için döviz kurunun son zamanlarda olduğu gibi aşırı derecede yükselmesi de pek mümkün olmayacaktır. Yani günümüzde bir nevi güçlü teknolojik altyapı, güçlü ekonomi anlamına geliyor. İlerleyen yıllarda teknolojinin ekonomiye etkisinin çok daha fazla olacağına hiç şüphe yok.

Sonuç olarak biz, teknoloji başta olmak üzere kendi güçlü markalarımıza sahip olursak, zaten insanlar belirli avantajlarından ötürü yerli markaları tercih edeceği için herhangi bir boykota gerek kalmayacaktır. Tabii, hızlı tüketim ürünleri gibi birçok alanda ülkemizde satılan Amerikan mallarının sayısı bir hayli fazla. Ancak bu alanlarda iyi kötü kendi markalarımıza sahip olduğumuzdan ve bu alanların katma değerleri teknoloji kadar fazla olmadığından ötürü, o kadar da kritik bir önem arz etmiyorlar. Bu nedenle devletin bir an önce farklı alanlara yatırım yapan yatırımcıları teknoloji alanına yönlendirmesi ve teknoloji üretimini teşvik etmek için gerekli adımları atması gerekiyor.

Whatsapp’ın Kurucusundan Pişmanlık Açıklaması
Whatsapp’ın Kurucusundan Pişmanlık Açıklaması

Dünyanın en büyük anlık mesajlaşma platformu WhatsApp’ı 2009 yılında Jan Koum ile birlikte kuran Brian Acton, kurduğu şirketten kendi isteğiyle ayrılışının üzerinden bir yılın geçmesinin ardından sessizliğini bozdu. Forbes’a konuşan […]

comment 1
share
Etiketler
ABD Boykot döviz teknoloji Yerli Marka
logo
Marketing Meetup Happiness
25 Nisan 2019
Erken Kayıt Fırsatı

Reader Interactions

Comments

  1. emre says

    11 Eylül 2018 at 11:21

    Burger King Amerika menşeinden çıkmış bir marka onu belirtelim. Yönetim olarak ABD’de fakat hisseleri Brezilyalılarda.

    Cevapla

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Y Kuşağı İçin İş Yerinde En Önemli Şey Güven

Cemre Üçhisarlı / 31 Temmuz 2018
facebook twitter
Y Kuşağı İçin İş Yerinde En Önemli Şey Güven İş yerlerindeki güven duygusunun tüm çalışanlar üzerinde olumlu etkisi mevcut. “Best Workplaces for Millennials 2018” araştırmasına göre, Y nesli üzerindeki etkisi ise daha belirgin. Araştırmada yüksek güven kültürü ile düşük güven kültürüne sahip iş yerleri kıyaslandı. Güven boyutu yüksek iş yerlerinde çalışan “Baby Boomers” kuşağının mevcut iş yerlerinde kariyerlerine devam etme istekleri, düşük güven kültürüne sahip iş yerlerindeki akranlarına oranla 13 kat daha fazla. Bu oran X kuşağında 16, Y kuşağında ise 22.

Güven varsa yüzde 88’i çalışmaya devam diyor

Araştırmaya göre, Y kuşağının yüzde 88’i yüksek güven kültürünün olduğu şirketlerde uzun dönem çalışmaya devam etmek istediklerini belirtiyor. Y kuşağı, diğer kuşaklara göre, güven duygusunun yüksek olduğu şirketlerde 3 kat daha verimli çalışıyor. Güven kültürünün olmadığı iş yerlerinde çalışan Y kuşağının sadece% 29'u verimli çalışıyor. Yüzde 60’ı yeni iş fırsatları ararken, yüzde 21’i ise iş değiştirmiş durumda. Güven düzeyi düşük iş yerlerinde çalışan Y kuşağı, diğer kuşaklarla kıyaslandığında 3 kat daha fazla iş değiştirme oranına sahip.

İş yerlerinde kendileri gibi olmaktan yanalar, rol yapmak istemiyorlar

Güven kültürünün işe alma süreçlerinde önemli bir konuma geldiğini belirten Great Place to Work Türkiye Genel Müdürü Eyüp Toprak, “Araştırmalarımızda Trust Index© anketi ile şirket çalışanlarının mevcut kurum kültürleri hakkındaki düşüncelerini ve hislerini değerlendiriyoruz. Bu analizimizde, yöneticiler ile çalışanlar arasındaki ilişkiyi, çalışanlar ile yaptıkları iş arasındaki ilişkiyi ve çalışanların diğer takım arkadaşları arasındaki ilişkinin boyutunu görebiliyoruz. Bu veriler bize şirket çalışanlarının mevcut kurum kültürlerinin temelinde yatan güven düzeyini görmemizi sağlıyor. Genç yetenekleri bulmakta zorlanan şirketlerin önceliği güvene dayanan bir iş kültürü oluşturmak olmalı. Marka elçisi olarak Y neslinin anlaşılmaması, kariyer ihtiyaçlarının karşılanmaması, şirketler için ekonomik bir kayıp. Y kuşağı çalışanları, yaptıkları işte bir anlam arayışı içinde. İş yerlerinde kendileri gibi olmayı tercih ediyor, rol yapmak zorunda kalmak istemiyorlar. Hakkaniyet bu kuşak için soyut bir kavram değil. Y nesli, sadece kendileri için değil, organizasyondaki rolleri ne olursa olsun, tüm çalışanların eşit muamele görmesini istiyor.” değerlendirmesinde bulundu.

İş yerinde hakkaniyet geliri 4 kat artırıyor

Araştırmaya göre, yöneticilerin samimi davranışları, Y kuşağını 8 kat verimli kılarken, inovasyon yeteneklerini ise 7 kat artırıyor. Araştırma, hakkaniyet boyutunu geliştiren şirketlerin gelirlerini 4 katına çıkardığını gösteriyor.

Y kuşağının beklentilerine göre mükemmel bir iş yeri inşa etmenin 5 yolu

Şirketler, Y kuşağının liderlerine odaklanmalı. Bu kuşağa samimiyetle liderlik edilmeli. Temel değerler tanımlanmalı ve bu değerler iş süreçlerine taşınmalı. İşveren markası güçlendirilmeli. Tüm çalışanlar için mükemmel bir iş yeri inşa edilmeli.
Müşteri Deneyimi Yönetiminin 7 Ölümcül Günahı
Müşteri Deneyimi Yönetiminin 7 Ölümcül Günahı

“Eğer sorun fiyat ya da ürünle değil de hizmetle alakalıysa, bir müşteri rakibinizden satın almaya 4 kat daha fazla eğilimlidir.” “Tüketicilerin % 89’u kötü müşteri hizmetleri ile karşılaştıklarında o şirketle […]

comment 1
share
Etiketler
ABD Boykot döviz teknoloji Yerli Marka

Dünya Pazarlama Zirvesinden Notlar

Dora Uzkesici / 10 Aralık 2018
facebook twitter
Dünya Pazarlama Zirvesinden Notlar Philip Kotler'in kurucusu olduğu "World Marketing Summit" (Dünya Pazarlama Zirvesi) bu yıl 4-5 Aralık 2018 tarihlerinde İstanbul Ticaret Odası ve İstanbul Ticaret Üniversitesi tarafından gerçekleştirildi. Profesörler Philip Kotler, Moran Cerf, Luiz Moutinho, Marc Oliver Opresnik, Dominique Hanssens ve Dr. Fahim Kibria uzman oldukları alanlarda çalışmalarını paylaştılar. Prof. Moran Cerf: Dijital Çağda Nöröbilim, Prof. Luiz Moithino: Big Data ve Günümüz Dünyası, Prof. Marc Opresnik: Entegre Dünyada Sosyal Medya Pazarlaması, ve Prof. Dominique Hanssens: Dijital Ekonomide Markanın Niteliksel ve Sayısal Etkisi konulu sunumlarını yaptılar. Philip Kotler: Kotler, iki gün boyunca yaklaşık 4700 kişiye sunum yaptıklarını belirtti. İstanbul'un bir "kent markası" ve Türkiye'nin "ülke markası" olarak değerlerinin ölçülmesine ve buna yönelik olarak atılımlar yapılmasına gerek duyulduğunu söyledi. Türkiye'de Pazarlama Bakanlığı'nın kurulmasının ülke ekonomisine katkı yapabileceğini söyledi. İrlanda Cumhuriyeti'nin Pazarlama Bakanlığı uygulaması ile yakaladığı başarılardan örnekler verdi. Konuyu yakından merak eden okurlarımıza ve ülke markalaşması konusunu yakından incelemek isteyenlere Simon Anholt'un "country branding" alanında yaptığı çalışmaları incelemelerini tavsiye ederim. Dünyada artık hükümetlerin de pazarlama çalışmaları yapmaları gerektiğini söyleyen Kotler, Türkiye'nin mevcut küresel marka sayısının yetersiz olduğuna değindi. Tüketiciler için artık en önemli konunun "Hangi markaları seviyorsunuz?" sorusu olduğunu ve ABD'de menşeli küresel markalarının %25'inin küresel olarak beğenildiğini açıkladı. Bu markaların başarısında kritik noktalardan birinin CEO odaklı çalışma yerine, çalışan tüm paydaşların işletme stratejisini benimsediği bir takım düzeni olduğunu aktardı. CEO'lara ödenen maaşların artık azaltıldığını, bunun yerine tüm çalışanlara kardan pay verilerek işletme başarısının sürdürülebilir kılınmaya çalışıldığını söyledi. Küresel işletmelerde pazarlama bütçelerinin azaltıldığını söyleyen Kotler, buna gerekçe olarak pazarlamayı artık tüketicinin yaptığına işaret etti. Moran Cerf: İşletmelerin tüketicilerin bıraktığı "dijital ayak izlerini" takip ettiğini aktaran Cerf, işletmelerin önce veri toplamaya ağırlık verdiğini ardından ise hangi verilerin işlenmesi gerektiğine karar verdiklerini aktardı. İşletmelerin tüketicilerin "kim" olduklarını anlamaya çalıştıklarını, tüketicilerin benliğinden harekete geçerek nöro pazarlama alanında çalışmalar yapıldığını söyledi. Artık her işletmede bir nöro pazarlama uzmanının olması gerektiğini vurguladı. Luiz Moutinho: Moutinho, dünyadaki değişimin ve devrimlerin hiç olmadığı kadar hızlandığını söyledi. Şu an dünyada 7,9 zetabyte veri olduğu bilgisini paylaştı. Artık asıl meselenin veri işlemek olduğuna değinen Moutinho, birçok farklı kaynaktan gelen verinin stratejik yönetim, pazar araştırması ve müşteri ilişkileri yönetiminde kullanıldığını aktardı. İçerik pazarlamasının çok değerlendiğini söyleyen Moutinho, pazarlama bölgesine uygun içerik üretiminin stratejik öneme sahip olduğunu vurguladı. "Chatbot" teknolojisinin gelecek 10 yıl içinde daha yoğun kullanılacağını ve yakında "mesai arkadaşlarımız" yerine chatbotlarla iletişime geçeceğimizi iddia etti. Marc Opresnik: 2015 yılında CISCO'nun yaptırdığı bir araştırmada dünyada 5 milyar yılda izlenebilecek kadar video içerik üretildiğini belirtti. Youtube gibi kanallar sayesinde marka-tüketici iletişiminin boyut değiştirdiğini aktaran Opresnik, tüketicinin daha çok diyalog talep ettiğini söyledi. Tüketicinin işletmeler karşısında son 25 yıldır daha güçlü olduğunu, tüketici sadakatine giden yolun dijital pazarlamada olduğunu iddia etti. Youtube kanalı başta olmak üzere "influencer marketing" çalışmalarının önem kazandığını aktaran Opresnik, artık 12 yaşındaki bir youtuber'ın Madonna'dan daha fazla takip edildiğini ve daha fazla dikkate alındığını söyledi. Opresnik, influencer marketing çalışmalarına kozmetik ve otomotiv sektöründen örnekler verdi. B2B pazarında da finansal başarının influencer marketing ile yakalanabileceğini aktardı. Van Damme'ın Volvo için çektiği youtube videosunun satışlarda %25 artış yaptığı örneğini paylaştı. Dominique Hanssens: İçerik üretmenin çok önemli hale geldiğini vurgulayan Hanssens, California eyaletindeki işletmelerin çalışma sahalarını kuzeyden güneye taşıdıklarını çünkü içeriğin merkezinin Los Angeles ve civar şehirler olduğunu söyledi. Tüketicinin markanın sunduğu içeriğe dikkat ettiğini, markalar için içerik ve yaratıcılığın "marka konseptini" oluşturduğunu belirtti. Bilgiyi elde etmenin artık sorun olmadığını söyleyen Hanssens, tüketici tatminin içerik üretiminden geçtiğini vurguladı. Yüksek kaliteli, yüksek üyeli ve tatmin edici bir marka olarak Netflix'in içerik pazarlamasında iyi bir örnek olduğunu belirtti. Tüketicilerin artık sadece tüketici olmadığını, onların bir "marka hayranı" olarak marka ile ilgili iyi haberleri yaydığını söyleyerek "word of mouth" yani ağızdan ağza iletişime vurgu yaptı. Bu etkinliği düzenleyen ve pazarlamanın çok önemli isimlerini dinlememizi sağlayan kurum, kuruluş ve çalışanlarına teşekkürler. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.
Ünlü Restoran Zinciri Kaşıbeyaz da Konkordatoya Gitti
Ünlü Restoran Zinciri Kaşıbeyaz da Konkordatoya Gitti

Son günlerde pek çok şirketin konkordato haberi üst üste geldi. Son bir sene içerisinde konkordato ilan eden şirketleri sizlerle paylaşmıştık.  Yeni konkordato haberi ise ünlü restoran zinciri Kaşıbeyaz‘dan geldi.  Hürriyet’ten Dinçer […]

comment 1
share
Etiketler
ABD Boykot döviz teknoloji Yerli Marka

iPhone X Ne Kadar Başarılı Oldu?

Dora Uzkesici / 16 Mayıs 2018
facebook twitter
iPhone X Ne Kadar Başarılı Oldu? Apple'ın sükseli bir marka olduğunu tartışmaya gerek yok. Hikayesi ve ürünleri ile birçok yazıya, akademik çalışmaya konu olmuş çok önemli bir marka... Markanın kurucusu Steve Jobs için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Birçok insana ilham vermiş, konuşmaları viral olarak paylaşılmış, kendisini konu alan kitapları binlerce kişi tarafından okunmuş bir işadamıydı. Steve Jobs vefat ettikten sonra Apple firmasının geleceğinin ne olacağı çok tartışıldı. Olumlu ve olumsuz birçok tahminde bulunuldu. Belki de halen değerlendirme yapmak için erken. Bilgisayar ve tablet ürünleri bir yana bırakırsak telefon pazarındaki geleceği daha çok merak ediliyor olabilir. Akıllı telefon pazarında Samsung ile rekabet devam ederken aynı zamanda markanın "kaptanının'' vefatından sonra iPhone serisinin nasıl bir yol alacağı merak ediliyordu. Tüketici, her yıl sonbaharda lanse edilen yeni model iPhone'a heyecanını yavaş yavaş yitirirken 10. yıla özel olarak üretilecek iPhone için özel bir beklentiye girmişti. 10. yılın markanın gövde gösterisine dönüşecek bir telefonla tekrar heyecanı ve merakı üstüne çekmesi bekleniyordu. Lansmanda bir yerine iki farklı iPhone tanıtıldı ve iPhone 8, 8 plus ve iPhone X görücüye çıktı. iPhone 9 ise, 10. yıl sebebiyle pas geçilmişti(!).  iPhone X, yeni jenerasyon olarak lanse edilirken, Apple'ın Steve Jobs sonrası satış ve popülerlik ivmesini sürdürmesi anlamında marka için bir test gibiydi. iPhone X, face ID (yüz tanıma) sistemi ile ilgileri üzerine toplamıştı. Telefon ekranı büyürken, kasası plus modellere göre daha küçüktü. Ekranda OLED teknolojisi kullanıldı. Aynı zamanda "home'' butonuna bu telefonda yer verilmiyordu. Apple, kendi alametifarikasına yeni jenerasyonda yer vermemişti. Öte yandan ürün satış fiyatının 999 Dolar, 999 Sterlin, 1179 Euro ve ülkemizde 6099 Türk Lirasından başlayan(!) fiyatlarla satışa sunulması tüketicide olumsuz etki yaratmıştı. Ürün, belki de ilk defa büyük bir kitle tarafından pahalı bulunmuştu. Ürün lansmanında face ID özelliğinin düzgün çalışmadığını da hatırlatmak lazım. Sonraki güncellemelerle bu problem giderildi. 2018'in ilk çeyreğinde iPhone 8 satışlarının iPhone X satışlarını geride bıraktığı görüldü (iPhone 8 %23, 8 plus %21, iPhone X %16). Görünen o ki tüketiciler iPhone'un yeni jenerasyonunu benimseme konusunda şirketle farklı fikirlere sahip oldular. Fiyat, kullanım alışkanlıkları, yüz tanıma teknolojisinin etik bulunmaması ve depolanmasına yönelik kaygılar satışların beklenenin altında olmasının sebepleri olarak görülebilir. Apple'ın iPhone X üretimini durduracağı da sürekli yazılıyor. Yine de yüksek fiyatı nedeniyle iPhone X, Apple için karlı bir ürün olmayı sürdürüyor. Apple, iPhone X satışlarında beklenenin altında kaldı. Bu açığı yıl içinde lanse edecekleri yeni modellerle kapatmaya çalışacaklar. iPhone X özelliklerinin bir kısmını "SE'' modellerinde görebiliriz. Kesin olan, iPhone gibi bir ürüne rağmen tüketicinin fiyata karşı duyarlılığını net olarak ortaya koyduğudur. Apple'ın satışları artırmaya yönelik stratejilerini ilerleyen periyotlarla tekrar görebileceğiz. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere. Kaynaklar: https://www.forbes.com/sites/ewanspence/2018/03/19/apple-iphone-iphonex-iphonexse-sales-disaster-problem/#481a8770528e http://fortune.com/2018/04/21/apple-iphone-x-sales-disappointment/ https://www.cnet.com/news/survey-more-people-buying-iphone-8-than-iphone-x/
“Çin Malı Dandiktir” Algısını Yıkan 3 Çinli Teknoloji Şirketi
“Çin Malı Dandiktir” Algısını Yıkan 3 Çinli Teknoloji Şirketi

Son yıllarda yükselişe geçen Çinli teknoloji şirketleri, “Çin malı dandiktir.” algısının yıkılmasını sağladı. Bu şirketlerden üçü ise Huawei, Xiaomi ve Lenovo. Huawei, 2017 yılında 150 milyon 534 bin adet akıllı […]

comment 1
share
Etiketler
ABD Boykot döviz teknoloji Yerli Marka
PRIME DÜNYASINI KEŞFET
Üye Ol, Ayrıcalıklardan Yararlan!
KEŞFET
Prime Özel: Ocak 2019 Trendleri
Ocak Trend Raporumuz Yayında
Trend Takibi: Türkiye'den ve Dünya'dan tüm trendleri inceliyor ve sizler için bir araya getirerek her ayın ilk günü posta kutunuza gönderiyoruz. Peki geçtiğimiz ay hangi trendler ön plana çıktı?
İndir

pazarlamasyon

Dijital nesile sunduğu kaliteli içerikler sayesinde sektörün en çok okunan online kaynağı olan Pazarlamasyon, pazarlamanın tüm bileşenleri, iş dünyası ve dijital dönüşüm konularında özgün ve fayda odaklı içerikler sunuyor.

  • Prime’ı Keşfet
  • İletişim
  • Hakkında
facebook twitter instagram linked-in
  • Pazarlamasyon TV
  • Prime’ı Keşfet
  • Akademi
  • Kariyer
  • Marketing Meetup
  • Prime Üye Girişi
Created with Sketch.
×

Prime Giriş

Şifremi Unuttum

Şifreni mi unuttun?
| Giriş’e geri dön